Hastane bahçesinde incir ağacı

Kızımı ve annemi dua ile beklerken, hastane bahçesinde gözlerim her an bir incir ağacı aradı. Fakat o ağaç yoktu. Sorduğumda “Kestiler!” serzenişinde bulundu hasta yakınları. Bense içimden, “Kendini asmak isteyen ne kadar çok sır var” dedim.

NECİP Fazıl Kısakürek’in "Bir Adam Yaratmak" adlı başyapıtında, "insan-kader" ilişkisine küllî irade ile cüz’î irade nüansındaki "sır" ve bu sırrı çözemediği için kendini evin bahçesindeki incir ağacına asan roman kahramanı arasındaki bağ karşısında, bizzat romanın yazarı "benzer" bir sürece girdiği an şu unutulmaz sözlerle acziyetini ifade etmişti: "Haddimi aşıp (romanda) bir adam yaratmaya kalkıştım, şimdi roman beni yazıyor…"
Bir de türküler vardır kaderin sırrına ilişkin öyküler sunan. Mesela, "Hastane önünde incir ağacı" dizeli türkü gibi… Hayatın içinde, ister romanlarda, ister türkülerde yer alsın, kaderin sırrı ile incir ağacı arasındaki bağa ilişkin şahsî tecrübem "dua" üzeredir.
Dua, "Bir Adam Yaratmak" adlı tiyatro tecrübesinde dillendirilen "Roman beni yazıyor" öznelliğinde "Dua beni yazıyor" sırrını taşır. İnsan, dua ederken bu sırra ermeyi de talep etmelidir. Bu nedenle dua, kuldan Rabbe “tek yönlü” bir yöneliş değildir. Hatta Rabbin karşılık vermesi ile sonlanan bu süreçte, “dua”nın kendisini yazması imkânı da söz konusudur.

Hayatımda "Dua beni yazıyor" kipindeki sır kapısını iki kez çaldım. Belki de o kapımı çaldı. Kızımı, sadece yedi günlük bir bebekken büyük bir kalp operasyonu geçirdiğinde, yoğun bakım kapısında "bir gün" süren duanın beni yazması bu sırra ilk erişimdi. Bir duam da “Sözümü tutmazsam bana kudretini göster!” şeklindeydi.

Bir günü 60 kez saydığım sevgili annem için, yoğun bakımda İlahî takdiri beklerken duanın kendisini yazma gücüne tanık olmanın kendimde kokusunu aradığım incir ağacı yaprağı özlemi de yine bu sır kapısını ikinci kez çalışım olmuştu.

Toplum olarak dua kültürümüz menkıbe tadında, rüya sırrında olmuştur her zaman. Son dönem “beddua-mülâane” magazini oluşturan “Ateşlere salınsın!” seansları da “Dua beni yazıyor” farkındalığının bir başka parkurudur.

Kendini asmak isteyen ne kadar çok sır var

“Hastane önünde incir ağacı” türküsünü hatırlatayım: “Hastane önünde incir ağacı…/ Doktor bulamadı bana ilacı./ Baştabip geliyor zehirden acı…/ Garip kaldım, yüreğime dert oldu;/ Ellerin vatanı bana yurt oldu.
Mezarımı kazın bayıra, düze;/ Yönünü çevirin sıladan yüze./ Benden selam söylen sevdiğimize;/ Başını koysun, karalar bağlasın,/ ‘Gurbet elde kaldım’ diye ağlasın…”
Annem, yoğun bakım ünitesinde yer olmadığı gerekçesiyle Bursa’dan Eskişehir’e gönderilip yaklaşık 60 gün sonsuzluk uykusunda ve sırlar dünyasında dolaşırken, bense yoğun bakım bekleme salonunda Necip Fazıl’ın tiyatrosu ile türkümüz arasında “dua” üzerine nice dualar kanatlandırdım. Günlerce, yüzlerce hasta ve hasta yakınından bu “kader algısı”nı mırıldanırken izledim. Sanki bekleme salonu, duanın tuttuğu bir günlüktü ve sadece bana okutu(lu)yordu.

Hamdolsun “Şafî” sıfatı, dua kabulü olarak yeryüzüne indi ve annem sağlığına kavuştu. “Dua”nın birinci telif eseri olan kızımsa bugün 18 yaşında, üniversite hazırlığında ve babaannesiyle telefonda sohbet edecek kadar kabul edilmiş bir dua ikliminde.

Ve ben… İki aylık yoğun bakımdan sonra tekrar hayatın sırrına eren annemin duasına muhtaç şu sözde irkiliyorum: "Oğlum! Benim, bedenimin iyileşmesi için yoğun bakıma; seninse, ruhunun iyileşmesi için anne duasına ihtiyacın vardı.” Sır bu!..
Kızım ve annemle imtihanım, yaptığım duaların sonucu ve bedeliydi. Çünkü "bir adam yaratmak" kadar "bir dua yaratmak" haddindeydi dualarım. Demek ki haddi aşmışım...
Kızımı ve annemi dua ile beklerken, hastane bahçesinde gözlerim her an bir incir ağacı aradı. Fakat o ağaç yoktu. Sorduğumda "Kestiler!" serzenişinde bulundu hasta yakınları. Bense içimden, "Kendini asmak isteyen ne kadar çok sır var" dedim.
“İnanıyorum…”

“Dua ile kader ilişkisi” ve “incir ağacı ile kurtuluş metaforu”, bana her zaman  Hz. İbrahim'in dua inancını rehber kılar: "İnanıyorum… Dileğim sadece tanık olarak; kalbim tatmin olsun...”
Nitekim kızım ve annemin iki hayat sınırında yolculuk daveti de dualarımın beni yazması ile kaleme alınmıştı. Şimdi bana düşense erdiğim bu sırra sadık kalmaktı.
İncir ağacına gelince… Onun bütün yapraklarında dualarım yazılı ve hepsi aynı cümle ile bitiyor: “İlahî! Kudretine inanıyorum. Ancak kalbim tatmin olsun diye, sözümü tutmadığımda bana kudretini göster!”
Biliyordum ve tanık oldum ki, bazı dualar incir ağacı etkisi yaparlar. Bunu örneğin hastane koridorlarında, sevdikleriniz yoğun bakımdayken duanızın sizi yazmasıyla öğrenirsiniz.
Sözün özü ise şöyle: Dua ederken bir incir ağacı kokusu gelirse “duanız için” dua edin. Değilse, sevdiklerinize hastane, size de sır yolu görünür…

Yolda iken haberimiz olsun ki dualaşalım…