
TOPLUM, birbirinden farklı özellikleri olan katmanlar ve gruplardan oluşur. Öyle ki, bu farklılıklar bazen taban tabana zıtlıklar içerebilir. Bu zıtlıklar zenginlik olarak değerlendirildiğinde o toplumun kültürel göstergeleri de o denli zengin olur. Hatta bu zenginlik düşünsel parametrelere de yansır. Farklılıkları zenginlik olarak gören ve bu bağlamda hareket eden toplumlar hem toplumsal barışı, hem de toplumsal birlik ve beraberlik duygusunu pekiştirirler.
Ayrıca bu bağlam toplumsal etkileşimi artırır. Toplumsal etkileşimin artması da toplumsal üretimi artırır. Fakat zıtlıkların birer zenginlik olabilmesi için toplumsal katmanlar birbirlerinin alanını daraltmamalıdır. Tam tersini birbirlerine alan açarak birbirlerini beslemeleri gerekir.
Kopya edilen düşünceler, düşünce dünyasını obezleştirir
Fakat özellikle kitle toplumlarında toplumsal katmanların azımsanmayacak bir kısmı, kendi gibi olmayanlarla iletişim ve etkileşimi asgarî düzeyde tutarlar. Ya da benzerleriyle yani kendi gibi düşünen kendi gibi dünya ile irtibat kuranlarla daha çok haşir neşir olurlar. Bu da farklı fikirler ve düşünceler yerine aynı düşüncelerin tekrar edilmesi sonucunu doğurur.
Bu tekrar, aynı zamanda benzer düşüncelerin kopya edilerek çoğaltılmasına neden olur. Benzer düşüncelerin kopya edilerek çoğaltılması bu düşünceleri sıradanlaştırır. Düşünce dünyasını ise obezleştirir. Hatta kopya edilerek çoğaltılan fikirler ve düşünceler, çok kıymetli olsalar bile sıradanlaşmaktan kendilerini kurtaramazlar.
Empati ve duygudaşlıktan yoksunluğun yanı sıra linç, toplumu patolojiye sürükler
Söz konusu toplumsal katmanlar, benzer düşüncelerini kopya ederek düşünce dünyalarını iyice obezleştirdikten sonra kendi gibi olmayanlara yönelirler. Ama bu yönelime çoğu zaman empati eşlik etmez. Bu yönelim, duygudaşlıktan yoksun bir yönelimdir. Dolayısıyla bu yönelim, kendi dışındakilerin fikir ve düşüncelerini, hatta kişilerin kendisini horlama, ötekileştirme ve linç etme şeklinde gerçekleşir.
Bu empati yoksunluğu, duygudaşlığın olmayışı, ötekileştirme ve bunların sonucu ortaya çıkan nefret gibi negatif duygular ile bunların toplamında meydana gelen linç, bir zaman sonra derin bir histeri, hatta patolojiye dönüşür. Üstelik bu patoloji bir zaman sonra kronikleşir. Bu da toplumu, toplumu toplum yapan birlik ve beraberlik duygusunu zehirler. Yani toplumu da hasta etmeye başlar.
Hasta olan toplumlar ise ne katma değer üretebilir, ne üretkenliklerini artırabilir, ne de başka toplumlara ilham vererek insana ve insanlığa faydalı olabilirler.