MUHALEFET Türkiye’de
“iktidarı devirme hareketi” olarak tarif edilir. Dolayısıyla “devirmek” vurgusu
neleri kapsıyorsa hepsi etkinleştirilir. Dolayısıyla demokratik, etik ve kamu
faydası ilkeleri gözetilmez!
Muhalefet
Sedat Peker’i “politik tripod” olarak kullanmak istiyor; fakat tripodun üstüne
koyduğu zekâ kendisi değil, yine Peker zekâsı. Bir başka ifadeyle, Peker’in
izin verdiği kadar zekâsını etkinleştirebiliyor. Çünkü muhalefet, Peker’in
konuşması dışında elini güçlendirecek bir araştırma içinde değil; farklı delillere
ulaşmıyor. Evde patlamış mısırını hazırlamış, koltuğuna kurulmuş, ekrana kilitlenmiş
bir fanatik gibi bekliyor.
Dolayısıyla
Peker’in, “Bir tripod üstü kameraya ve zekâya yenileceksiniz!” ifadesinden
çıkarmak mümkün ki, iktidardan önce muhalefet, bu zekâya yenilmiş görülüyor.
Bir
aydır, bir gazeteci, bir belge, görüntü veya delil bulup konuşmuyor; varsa
yoksa “Peker ifşa etti!”, “Haydi sandık başına!”, “İktidar gidiyor!”
kampanyasında...
İktidar
kanadı ise “zorda” kalıyor. Fakat bu zorluk, iddiaların gerçekçiliği ve sandığa
yansıyacak sonuçlarına ilişkin bir zorda kalmışlık değil. Bu zorluk, “sosyal
medya ortamında ve onun kuralları ile cevaplamak” seçeneği ile Devlet aklına
uygun “Devlet diline uygun refleks” seçeneği arasındaki kararsızlıktan kaynaklanıyor.
Sedat
Peker ilk videolarda oldukça basit cümleler kuruyor: “Ben AK Parti içinde aktif
çalışmış biriyim; çevrem vardı, ilişkilerim doğal olarak vardı, bana yanlış
yapıldı ve ben de bu ilişkileri deşifre ediyorum...”
İktidar
“Muhatabımız değil ki ona karşı yanlışlık yapalım” ısrarında durunca, bu sefer
Peker, cümleleri sadelikten çıkarıp “atak kurgular” aşamasına geçti. Yani bir
“Bireysel hikâyem değil bu; bu, iktidarın hikâyesidir!” kadrajı oluşturdu. Öyle
olunca, muhalefet partileri ve seçmen kitlesi “doğal ve ateşli seyirci”
kılınmış oldu. Yani Peker, aslında muhalefete oynuyor ve iktidara talip bir
ittifak cephesini kendisine cephane hâline getirmeyi başarıyor.
Muhalefet,
Peker’in videolarını iktidarın gidişini hızlandıracak “kaza kurşunu” olarak görüyor.
Oysa bu videolar iktidarın elini güçlendiriyor; çünkü “açık isim, belirsiz
olaylar” eksenine oturuyor. Kuşkusuz isimler “gündem anakondası” ile
karşılaşıyorlar; sosyal medya arenasında yaşamak için öldürmek zorunda olan
gladyatör rolüne itiliyorlar ve ateşli seyirci de kan görmek istiyor.
Ancak
bu “politik kayıplar”, “kurbanlar isteyen eğlence” ile sonuçlanır. Oysa
iktidarın gidişi, “eğlence” üzerinden gerçekleşmez. İktidarın gitmesi için
“şakaya gelmez gerçekler” gündem kılınırsa, o zaman iktidar, işi “şakaya
vurmak” diline yönelir.
AK
Parti iktidarı şu tespitleri yapmış durumda: Millet İttifakı partileri ve
seçmenleri “uyumsuz kardeşler” olsa da, Sayın Erdoğan’ın gitmesi için “yeminli
çaresizler” hattında oldukça sağlam kenetlenmiş durumdalar. Ve bunu bir
sosyolojik blok etkisine ulaştırmış hâldeler. Yani Sayın Erdoğan’ın karşısında
seçmen ittifakı yok, sadece sosyal tabakalar bloku var.
Peki,
Millet İttifakı kendi seçmeninin saflarını sıklaştırmış ve iktidar için
ümitlenmişken, son hamleyi neden yapamıyor? Çünkü son hamleyi yapacak “aday”
krizi var. Üstelik bu aday, futbol maçından esinlenirsek, muhalefet iktidarın
sahasında sürekli yere kapaklanıyor ve hakeme dönüp “Penaltı! Penaltı!” diye
tempo tutuyor. Hatta hakemi “satılmış hakem” diye de suçluyor.
Fakat
penaltı kararı çıksa bile topun başına geçecek kişi ile ilgili gerginlik var.
Bu nedenle Millet İttifakı başka bir yol deniyor; iktidar takımının
futbolcuları arasında, “sahada kargaşa” oluşturmalarını organize ediyor. Yani iktidar
takımı futbolcularını birbirleri arasında “pas vermeme”, “ayağında top tutma”,
“birbirini suçlama” gibi reflekslere itiyor.
İşte
Peker videoları, tam da bu hedefe matuf videolar! Nitekim iktidar sahasında
“nizalaşma” ve “panik” hareketler izlenimi oluşuyor…
Fakat
bir incelik unutuluyor: Maç kaybetmek ile lig bittiğinde şampiyonluğu kaybetmek
aynı şey değildir. Bütün maçlar bitmeden şampiyonluğu ilân etmeniz için bir
“kapatılamaz fark” olması gerekir.
Muhalefet
bu farkı kapatabilmiş değil. Fakat iktidarın yenilme ihtimâli olmayan bir maçta
yenilmiş olması, muhalefeti inanılmaz derecede “tatmin” eder.
Muhalefet,
Peker videolarını iktidar kalesine girmiş goller sayabilir; kendi hanesine skor
diye de yazabilir. Ancak şampiyonluk bütün maçların toplamında netleşir.
İktidar
ise bu süreçte birden fazla ders çıkaracaktır. Fakat asıl ders şudur: Sosyal
medya ortamı, “şikeli deplasman” alanıdır. Bu alana girmek, topu kendi
sahasında kabul etmektir. Bu hataya düşenler olmuştur.
Millet
İttifakı bu süreçte en çok hangi repliği kullandı? “Peker videolarını örtmek
için daha kaç doğal gaz rezervi bulacaksınız?”
İşte
bu, muhalefetin zekâsının çoktan tripod üstünde olduğunu gösteriyor!
Ancak
doğal gaz rezervini ana gündem kılmak noktasında gecikmek de seçmenleri sosyal medya
ortamına itmek demektir.
Değilse, devletler ve iktidarlar tripod üzere kurulmadıkları için, orada yenilmezler!