
DESCARTES’in çok güzel bir
sözüyle yazımıza başlıyoruz: “İyi kitapları okumak, geçmiş yüzyılların en
seçkin zekâlarıyla önceden tertiplenmiş bir konuşmaya katılmak gibidir.”
Gerçekten
de, insanı hayâl âleminde gezdirip binbir hayat yaşamasına vesile olur kitaplar.
Descartes’in de ifade ettiği gibi, kitap seçiminde dikkatli olup iyi eserlerle,
o dönemlerin şahsiyetleri ile sohbet etmek insanoğlu için ender bir duygudur.
Kitap
okumak, bitmeyen bir aşka benzer. Onunla başlayan kıvılcım günden güne ruhu
sarar ve bir süre sonra bu durum esrarengiz bir duyguya dönüşür. Akabinde, insanoğlunda
müthiş bir ihtiyaca da vesile olur. Victor Hugo’nun dediği gibi, “Okuma
ihtiyacı barut gibidir, bir kere tutuşunca artık sönmez”. Sönmeyen bu tutku, zamanla
insanın zihnen, fikren ve ilmen gelişmesine katkıda bulunur.
Bu
yazımızda da siz değerli okurlarımıza katkısı olacak kırk esere yer vereceğiz.
Öncelikle bazı kitaplarımızı özetle anlatırken, diğerlerini de tavsiye
bölümünde sona bırakmış olacağız. Polisiye romanlardan aşk ve dramla bütünleşen
romanlara, kişisel gelişime katkısı olacak kitaplardan fikir ve düşünce
kitaplarına kadar birçok eseri sizlerle tanıştıracağız.
Öncelikle
polisiye romanlarla son dönemde adından oldukça fazla bahsettiren başarılı
yazar Ahmet Ümit’in “Kırlangıç Çığlığı”, “Sis ve Gece” ve “Bab-ı Esrar” adlı eserleri,
sürükleyici olay örgüsüyle sizleri de bu maceralara sürükleyen romanlar
olacaktır. Bu arada “Bab-ı Esrar”da geçen, “İnsana duyulan aşk, Allah’a duyulan
aşkın suretidir. O aşkın sureti bile o kadar güçlüdür ki kişinin aklını
başından alır” şeklindeki anlamlı sözünü de yeri gelmişken anmak isteriz ki yer
yer kitaplardan birkaç ayrıntıyı da sizlerle paylaşmış olacağız.
Bu
kitap vesilesiyle konu Mevlâna ve Şems üzerinden devam etmişken zikredebiliriz;
Elif Şafak’ın “Aşk” adlı eseri de bu alanda oldukça başarılı. Akademik anlamda bakacak
olursak, Mevlâna’nın hayatını detaylı olarak merak edenlere Franklin Lewis’in “Mevlâna,
Geçmiş ve Şimdi, Doğu ve Batı” eserini öneriyoruz.
Romanlarıyla
başarılı bir çizgi yakalayan Ömer Zülfü Livaneli’nin, Şirazlı Sadi’nin “İnsan
bir damla kan ve bin endişe” sözüyle başladığı romanı olan “Kardeşimin Hikâyesi”
de ilk sayfasından itibaren heyecanla okuyacağınız ender kitaplardan yalnızca biri.
İtalya’da “bestseller” olan ve “İmkânsız aşklar asla bitmez” sözüyle kitabına
anlamlı bir giriş yapan Ferzan Özpetek’in “Bir Nefes Gibi” eserinde ise Elsa ve
Adele adındaki iki kız kardeşin dram ve aşk dolu serüvenleri ele alınıyor. Ferzan
Özpetek eserinde, “Eğer seviyorsan her şeye hazırlıklı olmalısın. Fırtınaya ve
yıldırıma... Yağmura ve kuraklığa…” diyerek aşk yolundaki herkese anlamlı bir
mesaj da iletmekte.
Tarihi
farklı bir pencereden heyecanla ve doğru analizlerle takip etmek isteyenlere
Talha Uğurluel’in eserlerini öneriyoruz. Özellikle Kanunî Sultan Süleyman
dönemini, şahsiyetini ve hizmetlerini ele aldığı eserleri olan “Dünyaya
Hükmeden Sultan Kanunî” ve “Kanunî’nin Akıl Oyunları” kitapları, mutlaka
okunması gerekilen eserlerdir. Kitabın önsözünde yazarın da bahsettiği üzere,
kitabı özgün kılan şey, 15 yılı aşan bir gezi ve fotoğraflama sürecinden geçmiş
olması. Bizzat Kanunî’nin gittiği -üç yer hariç- her yere gidilmiş ve tüm
fotoğraflarla bu süreç müthiş bir olay örgüsüyle okuyucularla paylaşılmış. Burada
Yavuz Bahadıroğlu’nun “Muhteşem Süleyman” adlı eserini de ayrıca tavsiye ediyoruz.
Tarihî
şahsiyetleri tanıma adına ayrıca meşru hedefe yürürken rehberi daima Peygamber
olan, Fatih Sultan Mehmed’in torunu, İkinci Beyazıd’ın oğlu, Osmanlı Devleti’nin
dokuzuncu padişahı ve 88’inci İslâm Halîfesi Yavuz Sultan Selim Han’ı da eklemek
gerekir. Yavuz Bahadıroğlu’nun bu alanda kaleme aldığı “Yavuz Sultan Selim ve
Kutsal Emanetler” eseri, dönemi yakından tanımanıza vesile olacaktır. Okay
Tiryakioğlu’nun “Yavuz” romanı da bu okuduğunuz döneme farklı bir pencereden
bakmanıza vesile olacaktır. Ayrıca Yavuz Sultan Selim’in dönemine akademik
olarak bakmak isteyenlere Feridun M. Emecen’in “Yavuz Sultan Selim” eserini
öneriyoruz.
Yazdığı
önemli eserlerle bilgi ve donanımını bizlere her zaman yansıtan İlber
Ortaylı’nın “Bir Ömür Nasıl Yaşanır?” eseri de siz değerli okurlarımıza tavsiye
ettiğimiz bir diğer önemli eser. İlber Hoca eserine, “Herkes kendi talihinin
mimarıdır” diyerek güzel bir giriş yapıyor. Ve şu sözlerle hayata dair uyarısına
devam ediyor: “Okunacak kitapları, gezilecek şehirleri, seyredilecek filmleri,
beraber yiyip içilecek dostları iyi seçmek gerekir.” Kitap içeriğinden
bahsetmişken şunu da belirtmek gerekir: İlber Hoca, hayatı dört aşamaya
ayırıyor. Birinci aşama 12-25 yaş arası; okuma, öğrenme ve fırsatları değerlendirme...
İkinci aşama 25-40 yaş arası; sağlıklı ve disiplinli bir yaşamın dönemi… Üçüncü
aşama 40-55 yaş arası; olgunluk ve tecrübe (bu dönemde eser vermenin önemini
belirtiyor)… Ve dördüncü aşama, 55 yaş sonrası; hafızayı dinç tutma…
Bir
diğer kitap önerimiz de medya ve iletişim alanlarında tecrübeli ve başarılı bir
çizgi yakalayan Ece Üner’in kaleme aldığı “Haysiyet”. Mevlâna’nın, “İki şey
mühimdir, birincisi okyanus gibi bol haysiyet. İkincisi elif gibi dimdik
şahsiyet” sözleriyle başlıyor eserine yazar. Maradona’dan Saraybosna’ya,
Sokrates’ten Aziz Nesin’e kadar birçok farklı konuyu sohbet havasında bizlerle
paylaşıyor. Bazen nükteli, bazen de keyifli sohbetine ara ara kendi yorumlarıyla
zenginlik katıyor. Farz-ı misâl: “Adalet az, kanun çok. Çare az, bîçare çok. Dinleyen
az, konuşan çok. Güven az, özgüven çok. Hâddini bilen az, her şeyi bilen çok. İnsanlık
az, insan çok. Jest az, rest çok. Mânâ az, lâf çok. Şahsiyet az, şahıs çok…”
Roman
alanında bir diğer usta İskender Pala’nın Efendimiz’in (sav) hayatını bir
bülbülün yakınından dile getirdiği “Bülbülün Kırk Şarkısı” eseri, bu alanda
yazılmış en güzel eserlerdendir. Keza aynı yazarın “Od” eseriyle Yûnus Emre
Hazretleri’nin hayatını betimlemesi de farklı eserlerinden biri. Konu açılmışken,
kitap içeriğinden Yûnus Emre’nin, “Anladım ki, bu yalan dünyadır. Anladım ki,
evliya da olsa alan dünyadır” sözüne de yer vermek anlamlı olacak.
Çileli
geçen ve her dönem mücadele ile yoğrulan hayatında fikir ve düşünceleriyle
birçok eser veren Necip Fazıl Kısakürek’e ayrı bir pencere açmak isteriz. Kendisi
için özel bir eser olan, “Baş eserim” diye nitelendirdiği, okuyucuları için de
Üstad’ın en önemli eserlerinden biri olarak gösterilen “Çöle İnen Nur”,
Efendimiz’in (sav) hayatını yansıtan başyapıtlardan biridir. Önsözünde, “Sen
mukaddes hedef; Hak’tan gelen aşkın hedefi… Sen, en ileri rütbe; Allah’ın
Sevgilisi olmak mertebesi... Sen, en güzel insan; güzeller güzeli insanoğlunun
en güzeli” diyerek Efendimiz’e (sav) güzel bir hitapla başlar eserine Üstad. Ayrıca
bu eser dışında kendisinin Hazreti Ali’yi anlatan “Hazreti Ali” eseri, hem o
dönem içerisinde yaşananları yakînen görmemize vesile olacak, hem de ilmin
kapısı olarak gösterilen Hazreti Ali’yi yakından tanımamızı sağlayacaktır. Bu
arada, Necip Fazıl Kısakürek’in hayatını yansıttığı “O ve Ben” eseri ve bunun
devamı niteliğinde yaşadığı dönemini de yansıtan “Babıali” eserleri de tavsiye
ettiğimiz diğer kitapları. Şiir kitabı olan “Çile”, “Ulu Hakan Abdülhamid Han”
ve “Son Devrin Din Mazlumları” gibi diğer eserlerini de unutmadan ilâve etmek
isteriz.
Son bölümümüzde de on altı eseri yazar ve isimleriyle sizlerle paylaşmış olalım: “Barbar, Modern, Medeni” (İbrahim Kalın), “Nasip Niyete Vurgundur” (Ethem Emin Nemutlu), “Avukatı Mısın?” (Ergün Kazanır), “Hiçbir Karşılaşma Tesadüf Değildir” ve “Ben Ney’im” (Hakan Mengüç), “Fesleğen” ve “Eyvallah” (Hikmet Anıl Öztekin), “İnsan Ne ile Yaşar?” (Tolstoy), “Kuyucaklı Yusuf” (Sebahattin Ali), “İslâm’ın Güleryüzü” (Eva de Vitray Meyerovitch), “Adam Gibi Vali” (Köksal Pabuçcu), “Camdaki Kız” (Gülseren Budayıcıoğlu), “Akşam Yıldızı” (İskender Pala), “Suç ve Ceza” (Dostoyevski), “Toprak Ana” (Cengiz Aytmatov), “Şu Çılgın Türkler” (Turgut Özakman).