Hakikatin keşfi

Hakikat bir şeyin her yönüne bakmak olarak görülebilir. Plân, proje ve inşaat sürecinin tamamını kapsayan küllî bir bakış, hakikat olarak bilinmelidir. Bu nedenle hakikatin peşinde olanlar, zaten gerçeği de görmüş olacaklardır.

İNSANLIK tarihinde gerçekle yüzleşmeye en meyyâl kişilerin gençler olduğu görülür. Gerçeğin peşinden ayrılmak istemeyenlerin de en tepesinde yine gençlik döneminde olanların varlığı malûmdur. Bilinenin aksine yaşlılık dönemi, doğruların en fazla yaşandığı değil, kendi döneminde gençlik hâllerindeyken yaşlıların yaşadığı doğrulardır. 

“Gerçek” kelimesi, isim olarak “yalan olmayan ve doğru olan şey” anlamlarına gelir. Sıfat olarak ise, “aslına uygun nitelikler taşıyan, temel, başlıca ve asıl” anlamlarına gelir. Sözlük anlamı olarak gerçek ile hakikat arasında ufak farklılıklar da peyda olur. “Mecazın karşıtı olan lafız” anlamındaki kelime, “hakikat”tir.

Burada mecazın ne anlama geldiğini görüp, ardından da hakikat yolculuğuna bakmak doğru olacaktır. 

Karine ve bir ilgi ile gerçek anlamı dışında kullanılan kelime veya terkibi ifade eden belâgat terimine “mecaz” denir. “Siyah ile beyaz, gece ile gündüz gibi” dense çok yanlış olmaz. Bu nedenle hakikate odaklanmak ve gerçeğin peşine düşmek insanın özünde vardır.

Gerçek ile hakikat kelimelerini modern bilim, fizik ve metafizik açısından da masaya yatırmakı gerekir. “Gerçek” denen şey daha çok duyular ile algılanan veya daha derinde bilim ile temaşa edilen olgu olarak görülmelidir. Bu pencereden bakıldığında gerçek olan şeyin “daha çok olmuş olan ve sonuç” olarak görülmesi gerekir. 

Bu pencerenin gerçek göstergesi sebep-sonuç ilişkisindeki sonuç olarak görülüp, sadece mevcutlar için olduğu söylenebilir. Ancak günümüzde daha çok gerçek ile hakikat aynı şey olarak nitelendirilmektedir. Bu nedenle toplumun iki kelimeyi aynı kavram olarak gördüğünü söylemek gerekir. 

Hakikat ise, “gerçeğe ve modern bilime ek olarak, daha çok bir şeyin her şeyine ve her yönüne, her taraftan olduğu gibi bütün çıplaklığı ile bakmak” olarak görülmelidir. Bu nedenle bir binanın temel, demir, çimento ve yapımındaki bütün aşamaları dikkate alma gerçeğinin yanında plân, proje ve tasarım hakikatinin getirisini de eklemek gerekir.

Evet, hakikat bir şeyin her yönüne bakmak olarak görülebilir. Plân, proje ve inşaat sürecinin tamamını kapsayan küllî bir bakış, hakikat olarak bilinmelidir. Bu nedenle hakikatin peşinde olanlar, zaten gerçeği de görmüş olacaklardır.

Bu nedenle gençlerin hakikatin peşinde olmaları her zaman için sonradan takdir görmüş ve geleceğin kapılarını açmıştır. Geçmişin arabalarıyla geleceğe yolculuk edilmeyeceği bir kez daha görülmüştür. 

Hıristiyanlığın taçlandırılmasında önemli mihenk taşlarından birini oluşturan Ashâb-ı Kehf’i oluşturanların yaşları, genç sayılacak dönemlerine tekabül ediyordu. Ayrıca İslâmiyet’i ilk kabul edenlerin yaşlarına bakıldığında da yine gençlerin ilk sıralarda yer aldıkları görülür. 

Bilim ve teknik açısından bakıldığında da yine bir bilgisayar şirketinin 18-26 yaş aralığındaki gençlere en yüksek ücreti ödediğini ifade etmek gerekir. Yaş ilerledikçe bu bilgisayar şirketinin çalışanlarına ödediği ücret giderek düşmektedir.

Bu pencereden bakıldığında, hakikatin ne olduğunu arama yolculuğunun insanın özünde yatmakta olduğu görülür. Ayrıca bu yolculuğa en yatkın olanların da gençler olduğu temaşa edilir. Gençlerin bu nedenle “bulmak için arayanlar” safına girmeleri gerektiği de ortadadır. Bunun için en önemli etkenin aramak ve aramak içinde okumak gerektiği hakikati ortada durmaktadır.