BİLİMSEL bilginin
ortaya koyduğu evrensel veriler ışığında, insan hayatını kolaylaştırmak,
desteklemek veya iyileştirmek için ortaya konulan çözümlere “teknoloji” denir. Bu
çözümler yardımıyla üretilen araç gereçler de teknoloji ürünleridir.
İnsanın kendisine yetersiz kaldığı
yerde çâre, yöntem ve tedbir araması olarak bilinen Arapça “hîle” kelimesinin
çoğulu “hiyel” olup, “makine bilgisi” ya da “mekanik teknoloji” anlamında da kullanılmıştır.
Günümüzde ise makinelere insanın
istediği işleri yaptırmak fonksiyonuna dayalı yeni yöntemler geliştirilmiştir.
Bunun temelinde yatan iş, özellikle maddeden elektrik akımı geçmesi ve
geçmemesi durumu göz önüne alınarak yapılmaktadır. Bu işin özünde de maddenin
aslına dönme özelliği yatmaktadır. Maddeye uygulanan dış etken kaldırıldığında
madde ilk hâline dönmeseydi, teknoloji bu kadar ilerleyemezdi.
Madde ve bileşenlerine bu işi belli
donanım, kod ve programlamalar yardımıyla yaptırma işine “yazılım” denir. Diğer
bir isimle “programlamak”… Bunun omurgası ise insan dilinin makine diline
çevrilmesinden başka bir şey değildir.
Elektronik devre elemanlarından
akımın geçmesine (var, 1) ve akım geçmemesini (yok, 0) ifade eden sayıları
temel alan teknoloji ise “dijital teknolojidir”. Bu teknolojinin en yaygın olarak kullanıldığı
yerler; bilgisayar, cep telefonu, tablet ve özellikle sağlık alanındaki
cihazlardır.
Bu dijital teknolojinin en
içselleştirildiği alan ise İHA ve SİHA’lardır. Bunların başarısı insanımızın
göğsünü kabartıyor. Peki, İHA ve SİHA’lara nereden gelmiştik? Paramızla bile
İsrail ve Amerika’dan İHA alamamanın sonucunda…
Bugünse İHA ve SİHA’lar gurur
kaynağımız! Yani yerli ve millî olarak üretilen bu teknolojik ürünle gurur
duyuyoruz.
Özellikle manyetik yapılı
sistemlerin aslına dönmesi esasına dayalı kayıt sistemleri (MRAM), bilginin
depolanmasındaki kayıt alanı problemini çözmüş dudumdadır. Bu sistemlerin ABD
tarafından ticârî olarak satılmadığını burada belirtmek gerekir. Bunun yerine,
daha az miktarda bilgiyi depolayan hard disk ve flash bellekler
yaygın olarak kullanılmaktadır. 15 Temmuz sürecindeki ihanet çetesinin ABD’ye
götürdüğü bilgiler, CIA kontrolündeki işte bu MRAM sistemlerinde kayıtlıdır!
Günümüzde “dijital teknoloji”
deyince akla ilk gelen, internet ve internet teknolojileridir. Bunların içinde
en popüler olanları bloglar, wikiler, podcastlar, forumlar, içerik toplulukları
ve mikrobloglar gibi sosyal ağlardır.
Toplum olarak dijital teknolojiye
çok kolay ayak uydurduk. Çünkü düşünme melekesini, dijital teknoloji ürünü olan
“akıllı cep telefonlarına” bıraktık.
Günlük işlerde çok basit bir kelime
için bile cep telefonlarına bakılmaktadır.
İnternette ne arandığı, ne zaman
arandığı gibi “her şey” tam anlamıyla kayıt altına alınmaktadır. Bu yönüyle
dijital teknolojide gezinmek ve internette arama yapmak, karda yürümekten çok
daha fazla iz bırakmaktadır. Kardaki iz, güneş ışığıyla silinir ancak internette
bırakılan iz hiçbir zaman silinmez!
Bu veriler kötü niyetli birilerinin
veri elde etmesi için paha biçilmez bir bilgi hazînesi olarak görülmektedir. Bu
yönüyle sosyal ağların masum birer iletişim aracı olduklarını söylemek
güçtür.
Sosyal ağlar, kişinin “ego/benlik”
duygusundan beslenir. Beğenilmek,
devlet büyükleriyle fotoğraf çekilip paylaşmak, takdir görmek, dikkate alınmak,
izlenmek, alkışlanmak gibi hislerin hepsi, içimizdeki “çocuğa” hitap
etmektedir. Bu da şu anlama geliyor: Anadolu’nun aziz kültüründe bulunan tevazu
ve alçakgönüllülük gibi güzel özellikler, yerini kibir, gurur ve kendini
beğenmeye bırakıyor.
Diğer
bir ifadeyle, dijital teknolojinin sosyal ağları, insanımızın kültürünü dönüştürüyor
ve art niyetli bazı Batılı kişiler, Anadolu irfânını sonlandırmak amacıyla
“Sosyal Haçlı Seferi” düzenliyorlar. Bunun için acilen yapılması gereken ilk
işlerden biri, Batı’nın icat ettiği dijital teknoloji araçlarını Anadolu irfânı
için kullanılışlı hâle getirmektir.
Bunun için de, Anadolu’nun İslâm ile yoğrulmuş kültürünü dijital çağın gereklerine uygun biçimdeki içeriklerle doldurmalıyız. Bu iş için geciktik lâkin zararın neresinden dönersek kârdır.