GÜNÜMÜZDE çoğunlukla
babalar iş hayatında olsalar da anneler de çalışmaktadırlar. Özellikle büyük
kentlerde çalışma şartlarının zorluğu ve vaktin kıymeti daha da iyi
anlaşılmaktadır. İyi bir hayat geçirmek için harcanan emekler kadar,
ebeveynlerin neyi, nasıl yapmaları gerektiği de önem taşımaktadır. Bazı aileler
yoğun işgücü ve hayretle çalışmaları sebebiyle mesai sonrasında yorgun bir hâlde
evlerine gelmektedirler. İş hayatında babanın çalışması, anneninse ev kadını
olması hâlinde çocuklarla birlikte olmak ve ilgilenmek pek fazla ikileme sebep
olmaz. Sevgiyle, bilgiyle, bilinçli yaklaşımlar, aile içinde anne, baba ve çocuklar
açısından sorunlar olsa da bertaraf edilebilir.
Toplum
hayatında çocuklarına fazla zaman ayıramayan aileler de vardır. Çocukların iyi
yetişmelerini her aile elbette arzu eder, bunun için gayret eder. Fakat
çocukların yetiştirilmesinde ailenin eğilimi dışında iki faktör daha vardır.
Bunlar da okul ve çevredir.
Çocuklarla
geçirilen zaman konusunda aileler, önemli olanın geçirilen zamanın miktarı mı,
yoksa kalitesi mi olduğu yönünde düşüncelidirler. Çocukların aileleriyle daha
fazla zaman geçirmeleri, ilgi ve sevgiyi görmeleri açısından bir zarurettir.
Ancak son yıllarda çocuklarla geçirilen zaman miktarının nasıl geçirildiğinin
uzmanlar tarafından ağırlık kazanmaya başladığı öne sürülüyor. Her ne hâlde ve
sebeple olursa olsun, çocukların manevî iklimden kopmadan, koparılmadan çağın
gereklerine göre yetişmeleri önemlidir. Aslolan budur.
Dikkatinin
tamamını çocuklara vererek ilgi ve sevgiyi çocuklara hissettiren duygusal
yakınlaşma ve paylaşımda bulunulmalıdır. Okulların kapanması, tatile girmesiyle
birlikte çocuklar aileleriyle daha da fazla vakit geçirmiş olacaklar. İşte bu
durumlarda evde, çocukları bıktırmadan küçük, güzel ve incelikli sohbetler
yapılabilir. Zekâ gelişimi ve yeteneği öne çıkarmayı amaçlayan oyunlar
oynanabilir. İmkânlar dâhilinde geziler yapılabilir. Farklı yerlerin görülmesi,
çocukların hayâl gücünü de kuvvetlendirecektir.
Zekâ
gelişiminin pek çok yolu vardır. Bunlardan biri de kitap okumaktır. Kitap okuma
eylemi öncelikle iyi bir bilinç işidir. Son birkaç yıldır ülkemizde kitap okuma
alışkanlığı üzerine projeler geliştiriliyor ve çeşitli etkinlikler yapılıyor.
Yapılan bu tür faaliyetlerin sonucuna bakılmalıdır. Okuma işi, tanıtım veya
reklâmdan öte gitmediği takdirde bir önem taşımaz. Bugün de kanaatimce
yapılanların ekseriyeti “öne çıkmak” olarak görülebilir.
Çocukların
yaşlarına, seviyelerine, ilgi alanlarına göre kitaplar okutmak kadar, okumanın
süresi ve zaman dilimi de düşünülmelidir. Bir de okunacak kitapların konuları
iyi belirlenmelidir.
Çeşitli
aktivitelerin yapıldığı yaz aylarında tercih edilen hususlardan biri de “yaz
kursları”dır. “Ağaç yaşken eğilir” atasözü unutulmamalıdır. Çocuklarını
vaktinde eğitmeyen, eğitemeyen aile bunun karşılığını mutlak surette alır.
Toplumun bazı katmanlarındaki çürümüşlük ve çözülmeler, sağlam ve iyi bir
ailenin kurulmayışından veya işlemeyişinden kaynaklanmaktır. Aile içi
iletişimde olumlu yaklaşımlarda bulunulmalıdır. İnsanî değerlerin hızla
yozlaştığı günümüzde, toplum kitap okumaktan ziyade boş geçen günün çoğu
vaktini televizyon başında geçirmektedir. Televizyon, internet, cep telefonu ve
sosyal paylaşım ağlarına daha az zaman ayrılmalıdır. Doğru yerde kullanımı da
sağlanmalıdır. Yaz Kur’an kursları çocuklar iyi bir fırsattır.
Çocukların
zihnî melekelerinin sağlıklı, çevreye duyarlı, insanî değerlere saygılı
olmaları iyi verilebilecek terbiye, eğitim ve öğretimle mümkün olacaktır.
Çocukların
dünyasına dâhil olmak şarttır. İyi ve güzel ilişkileri hissettirmenin yolu,
sevgiyle dolu manevî atmosferde geçecek paylaşımlardır. Çocuğunuza, on on beş
dakika oturup faydalı ve hikmetli hikâyeler okumak ve bu hikâyeyi çocuğa
anlatmak, üzerine görüşlerini almak oldukça faydalı olacaktır.
Modern
yaşamın gerektirdiği çalışma koşulları ve toplum hayatı, evdeki duygusal
birlikteliğin keyfini, güzelliğini ve önemini görmelerine engel olmamalıdır.
Özellikle
ilkokul çağlarında anlatılanın, görülenin çoğu çocukların zihninde depolanıyor.
Manevî eğitim de kişiyi hayatı boyunca etkilemektedir. Çocuğun duygu ve
düşüncelerine, tutum ve davranışlarına yön vermektedir. Ahlâk eğitimi almış
kişilerin eşya ve olaylara bakışlarındaki farklılık, kendisini
hissettirmektedir. İman duygusu insana güven ve manevî huzur sağlar. İmam
Gazâlî, İhyâ-u Ulûmi’d-Din’de çocuklarla ilgili şöyle demektedir: “Çocuk, ana
babasının yanında bir emanettir. Onun her türlü şekli almaya hazır, temiz ve
boş kalbi de âdeta bir cevherdir. O her türlü nakşa müsait olduğu gibi,
meylettirildiği her şeyi almaya da kabiliyetlidir. Eğer çocuk iyiliklere
yöneltilirse, hayır üzere büyür, dünya ve ahirette mesut olur.”
Aile,
toplumun temelidir. Dinimiz de toplumun temeli olan aileyi sevgi ve saygıya
dayanan bir kurum olarak tanımlamıştır. Toplumun mutluluğu, onu oluşturan
ailelerin mutlu olmasına bağlıdır. Mutlu ve huzurlu toplum huzurlu aileden,
huzurlu aile ise imanlı ve ahlâklı kişilerden oluşur. Aile, huzur ve
mutluluğumuzun kaynağıdır. Huzurlu anne babalar, mutlu çocuklar büyütürler. Kim
istemez ki ailesinin iyi, güzel, faydalı ve sevgiyle olmasını?