Güvenilmez bir komşu: İran

İran, başı belâya düşerse Türkiye’nin yardımına koşacak ilk ülke olan Azerbaycan’ı meşgul ederek, Türkiye’yi zor durumda ve tek başına bırakmak adına, ABD, Rusya, İsrail ve Avrupa ülkelerine son bir iyilik daha yapmış olacaktır bence. Tahran yönetimi bunun gayretindedir. Doğrudan Türkiye’yi hedef alması mümkün değil; çünkü Türkiye, değişik plâtformlarda hep İran’ı desteklemiştir. İran ise bu iyiliklerin karşılığını “kendisine yakışan” bir şekilde ödeme gayretindedir.

SON dönemlerde İran, Azerbaycan’ın Ermenistan’la yaptığı Karabağ Savaşı’nın kendisini ne kadar üzdüğünü ve ne kadar incittiğini, Ermenistan’ın değil de aslında İran’ın yenildiğini ortaya döker bir şekilde gösteriyor.

Azerbaycan sınırına askerî yığınak yapıp Ermenistan’a askerî sevkiyat yapması yetmiyormuş gibi, bir de bunlara ilâve olarak Azerbaycan’a yönelik değişik mevkideki sivil ve askerî bürokratların yanında siyasileri vasıtasıyla ardı ardına verdiği demeçlerle Azerbaycan’ı tehdit etmeye devam ediyor.

İslâm dinini kabul ettikten sonra ne hikmetse İslâm’a göre dost ve düşman tanımlaması yapması gereken İran, hiç de öyle bir tanımlama ile yoluna devam etmedi. Pers İmparatorluğu’nun tanımlaması ile yoluna devam etmeyi tercih eden İran, bu tanımlama ile günümüze kadar geldi.

Ehl-i Beyt’e düşmanlığı ifrat seviyesinde olan İran, Sünnî İslam âlemini birinci tehlike ve düşman olarak gördü ve ona göre davrandı her zaman. İran, günümüzde de Irak, Suriye, Yemen ve diğer İslâm ülkelerinde çıkardığı iç karışıklıklara baktığımızda, “Eğer İran varsa başka düşmana gerek yok” algısını pekiştirmek için elinden geleni hiçbir zaman ardına koymadı.

İran yönetimine hâkim olan zihniyetin dini İslâm değil, Şia gibi duruyor. Evet, yanlış okumadınız, “Şia dini” dememiz için bizi zorlayan kendileri…

Çünkü İran yönetiminin İslâmî hassasiyetlerle politika belirlediğine şahit olamadık henüz. Adı her ne kadar “İran İslâm Cumhuriyeti” olsa da bu böyle!

Sanki İslâm âlemine karşı yaptıkları ve yapacaklarını perdelemek için bu ismi seçmişler; “İran Şia Cumhuriyeti” deselerdi biz de işimizi net bir şekilde anlamış olurduk. Ömrümüz Tahran yönetiminin kurnazlıklarını anlamaya yetmeyecek anlaşıldığına göre…  

Hiç küffarla mücadele ettiğine tanık olmadık İran’ın. Küffar memleketlerine sefer düzenlediğine de şahit olamadık. Hep İslâm ülkelerini karıştırıp durdu kurulduğundan beri. Osmanlı İmparatorluğu’nun içini karıştırmakla meşgul olmuştu asırlarca, şimdi ise Türkiye, Azerbaycan, Türk cumhuriyetleri ve diğer İslâm ülkelerini karıştırmakla meşgul. Ve bunu severek, isteyerek, âdeta görev aşkı ile yapıyor bıkmadan ve usanmadan!

İran’ın bu seferki gerekçesi, “Azerbaycan, kuzeyimize İsrail’i taşıdı” iddiası. İddia bu, ancak esas İran’ın canını yakan, Türkiye’nin Azerbaycan’la bir araya gelmesi ve karayolu ile bağlanarak oradan Türk cumhuriyetlerine uzanması. İran’ın Türkiye’ye olan düşmanlık seviyesine İsrail’e olan düşmanlığı çıkamamış ve söylemden eyleme de geçememiştir. İsrail’e karşı, kurulduğundan beri hiçbir zarar verici eylemde bulunmamıştır. Ancak bunu kullanarak İsrail’in çevresindeki bütün İslâm ülkelerinde kargaşa çıkarmakta hep başı çekmiştir ve çekmeye devam etmektedir. İsrail, İran’ın bu faaliyetlerinden zarar görmek bir yana, ciddî bir şekilde faydalanmakta ve memnun olmaktadır.

Hâlbuki Tahran yönetiminin, camdan evi olan hiç kimsenin başkasının camına taş atmaması gerektiğini bilmemesi mümkün değildir.

Ancak Tahran yöneticileri hiçbir zaman bu sözün gereğine göre hareket etmemektedirler. Kendi nüfusunun büyük bir çoğunluğu Azerbaycan Türk’ü olmasına rağmen İslâm ülkelerini Şiî nüfusları üzerinden vurmakla meşgul Tahran yönetiminin bu politikaları, önünde sonunda kendi başına çorap gibi örüleceği aşikârdır.

Bu dünya, etme bulma dünyasıdır neticede!

Tahran yönetimi, Azerbaycan’la ilgili bu son manevrasında esas yumruğu Türkiye’ye vurmuş olacak Şark kurnazlığı ile. Türkiye’nin bu kadar tehdide maruz kaldığı bir zamanda Türkiye lehine bir açıklamasını duyamadık Tahran yönetiminin. Ve İran, başı belâya düşerse Türkiye’nin yardımına koşacak ilk ülke olan Azerbaycan’ı meşgul ederek, Türkiye’yi zor durumda ve tek başına bırakmak adına, ABD, Rusya, İsrail ve Avrupa ülkelerine son bir iyilik daha yapmış olacaktır bence. Tahran yönetimi bunun gayretindedir.

Doğrudan Türkiye’yi hedef alması mümkün değil; çünkü Türkiye, değişik plâtformlarda hep İran’ı desteklemiştir. İran ise bu iyiliklerin karşılığını “kendisine yakışan” bir şekilde ödeme gayretindedir.

Herkes kendisine yakışanı yapar, ne diyelim… Allah ıslah etsin!