Güvenilir insan olmak

İnsanlık, günümüzde ve gelecekte güvenilir insana muhtaçtır. İçinden geçilen süreç, aynı zamanda tarihin bir devamıdır. İçte ve dışta yaşanan olaylarsa geçmişin bir devamı... Böyle giderse, yarınlarda da devam edecek!

“İNSAN, sosyal bir varlık” sözünün, daha doğrusu hükmünün, zaman ve mekâna göre tevil veya tercümesi farklı algılanmış.

Aynı cümlede iki farklı ancak birbiri ile yakından ilgili iki kavram mevcût: “İnsan” ve “sosyal yapı”…

Sosyal hayat, insan olmadan tanımlanabilir mi?

Çünkü insan olmadan sosyal hayattan söz edilemez, bu kadar açık!

Çok yönlü bir varlık olan insanı, bilginler “âlem-i suğra” yani “küçük dünya” diye tanımlamaktadırlar.

Büyük bir mütefekkirin tanımlaması ile “kâinatın özeti”… Kısaca, tek başına bir âlem…

Kâinatın merkezinde insan bulunmaktadır; insanı alırsanız, kâinatın anlamı olmaz. 

***

Her insan tek başına bir mükemmellikte yaratılmıştır. Ama yaşayabilmesi için öteki insanlara muhtaçtır; müstakil bir hayat sürdürmesi hemen hemen imkânsızdır.

O sebeple, yazının girişinde yer alan “İnsan, sosyal bir varlık” sözü, bir gerçeği ifade etmektedir.

Sabah kahvaltısında sofraya konulan bir dilim ekmek, tadat edilemeyecek kadar çok insanın emeği ile sofraya gelmektedir.

Sırtımızdaki gömlek kim bilir kaç kişinin göz nuru ve alın teri ile bize kadar gelmiş ve giyilmiştir.

Aynı şekilde, bir başkasının hizmetine verilen herhangi bir objenin meydana getirilmesinde de bizim emeğimizin olduğu inkâr götürmez.

***

Sosyal bir varlık olan insanın iletişim ve ilişkilerinde en önemli ölçü, “güven”dir.

Hem kendisi güven vermelidir, hem ilişkide olduğu insanlardan beklentisinin temeli güven temeline dayanır.

Tarihte bunun en çarpıcı örneği, Hazreti Peygamber’e (sav) aittir. Çünkü peygamberlik gelmeden önce, “Muhammed el-Emin” unvanını almıştı; “kendisine güvenilen, itimat edilen kimse”...

Hazreti Peygamber’e (sav) ait bu asil ve nezih unvanı günümüzde O’nun ümmetinden kaç kişi taşımaktadır?

Gönül rahatlığı ile “Ümmetin tamamı güvenilir” denilebilir mi? “Ümmet bilinci ve gayreti yerindedir, ümmetin tamamı elbette emin/güvenilir bir insan topluluğudur” denilmesi gerekir, ama ortada yığınla güvensizlik sorunu mevcûttur.

Bu sorunlar, tamamen güvenilirlik vasfının yitirilmesinden kaynaklanmaktadır.

Bir taraftan Siyonizm, öbür taraftan Hıristiyanlığın plânlı ve sistematik baskıları ile büyük bir zulüm altında bulunan Müslüman kesimin en büyük kaybı, kendisine ait “emin” vasfının arıza vermesidir.

İslâm’ın geleceğine ait plân ve hedeflerin bertaraf edilmesi ve savuşturulması için iman dolu göğüslerini gerebilecek güvenilir nesillerin yetiştirilmesi gerekmektedir.

“Benim iman dolu göğsüm gibi serhâddim var!” diyen merhum Mehmed Âkif, bir asır öncesinden yol göstermektedir. 

“Emin/güvenilir” olmak için, önce dinin temel ilkelerinin mutlak sûrette ve hayat tarzı olarak bilinmesi ve hayata geçirilmesi gerekmektedir.

“Subhaneke”yi bile okuyamayacak kadar cahillerin ümmete akıldanelik etmesi, olsa olsa kıyamet alâmetidir.

İnsanlık, günümüzde ve gelecekte güvenilir insana muhtaçtır. İçinden geçilen süreç, aynı zamanda tarihin bir devamıdır. İçte ve dışta yaşanan olaylarsa geçmişin bir devamı... Böyle giderse, yarınlarda da devam edecek!