SANIRIM epeydir o masalı
okumadınız veya dinlemediniz… Hepimizin boyu posu, kilosu, saç rengi az biraz
değişti. Hele hele dünyadaki uçaklar, internet, bilgisayar, cep telefonu gibi
binlerce değişiklik, masalları aratırcasına gerçekleşti.
Bizde
ve dünyada bu değişiklikler oldu da masalda olmadı mı?
Olmaz
mı?
Masalımızdaki
cadı, artık aynaya değil, tablet bilgisayarına soruyor.
Neyse,
fazla gevezelik yapmadan masalımızı anlatıvereyim…
***
Bir
varmış, bir yokmuş. Dünya meşgalesi çokmuş. Prensesi sevenlerin karnı aç,
cadıyı sevenlerin karnı acayip tokmuş…
Kadın
kılıklı cadı gidiyor, kralı ayartıyor. Kral da ayartılmaya müsait olsa gerek.
Çünkü kraliçenin ölümünün derin üzüntüsü içinde… Kralın derdi öyle şehvet falan
değil aslında. Annesiz kalan biricik kızı Pamuk Prensesi’ni annesiz bırakmamak…
Pamuk
Prenses de dünyalar güzeli. Adâletten, merhametten, tevazudan, ilimden, irfandan
asla taviz vermeyen, helâl süt emmiş bir kız… Fakat bizim tüm zamanlardan
tanıdığımız Cadı, kendini boyadı, Pamuk Prenses’in babasına sattı. İşte o zaman
başladı ne başladıysa!
Tarih
boyunca sürüp gelen Pamuk Prenses ile Cadı savaşı başladı böylece. Eski Cadı
fakat yeni Kraliçe, allem etti, kallem etti, kızı devreden çıkardı.
“Gözümle
gördüm” desem yalan olur, söylenenlere bakılırsa kıza okunup üflenmiş elma
yedirmiş diyorlar.
Adâletsizlikten,
merhametsizlikten, kibirden, cehâletten inim inim inleyen 7 cüceler, Pamuk
Prensesi ormanda bir kenara atılmış şekilde buldular. Tamam, o kız mazlum,
mağdur, gariban cücelerin derdine derman olacak ama o Pamuk Prenses’i
uyandıracak “Ak” a(t/d)lı bir prense ihtiyaç var. Duydular ki, Kasımpaşa’da
böyle bir prens varmış. Cüceler hemen apar topar geldiler ve “Erdoğan” adlı bu
kişiye, “Gel, sen bizim prens adayımız ol!” dediler. O da kabul etti.
Ak
a(t/d)lı Prens Erdoğan gelip baktı ki, Pamuk Prenses yaşıyor ama uyuşuk
vaziyette. Pamuk Prenses’i kaldırdı, şöyle bir silkeledi. Kız kendine geldi.
İlk seçim kazanıldı.
Tabiî
bu arada Cadı durur mu, tablet bilgisayarını açtı, internete girip Google’a
sordu: “Ayna! Ayna! Söyle bana, benden daha fazla sözü geçecek var mı dünyada?”
Google
ilk sırada Pamuk Prenses’i çıkardı. Bunu gören Cadı çıldırdı. Hemen BM Güvenlik
Konseyi ile AB Konseyi’ni falan topladı. “Pamuk
Prenses’in uyanış emâreleri olan Doğu Akdeniz, Karabağ, Irak ile Suriye’nin
kuzeyi ve Libya meselelerini hemen hâlledin ve Pamuk Prenses’i tekrar ölmüşten
beter edin!” diye talimat verdi.
Pamuk
Prenses cephesinde ise olaylar, öyle Cadı’nın alıştığı gibi değil tabiî.
Cadı’nın
pisliklerini öğrenen Prens Erdoğan, “One minute” dedi ve beyaz atına binip
“Yedi cüce bir cadıdan büyüktür!” hakikatini, hem de Cadı ve avenelerinin
duyacağı şekilde haykırıp yoluna devam etti.
Eminim,
masalın sonunu hatırlıyorsunuzdur. Hatırlayamasanız bile tahmin edersiniz…
Günün
veya hayatın yahut şu yalan dünyanın sonunda iyiler ve iyilik kazanır. Kötüler,
yaptıkları kötülükleriyle kalır. Zira iyiliklerin bütünü olan hayat, kendini
bir şekilde tamamlar. Eğer kötüler ve kötülük kazanmış olsaydı, hayat diye bir
şey olmazdı.
Gökten düşen elmaları da âdil bir şekilde paylaşırız, sorun yok!