HASRETLİK ve gurbetlik
kokan satırlar…
1 Ocak 1985, Salı
Beytüşşebap’ta
edebiyat öğretmenliği görevine başlayalı bir yıl oldu bugün. “Duramam”, “Alışamam”,
“Dayanamam” derken bir yıl geldi geçti. Bugünlerde yalnızım Beytüşşebap’ta. 28
Aralık 1984 Cuma günü, Ankara’da bir kızım dünyaya gelmiş. O kadar sevindim ki,
anlatamam. Daha kendisini görmedim, çok merak ediyorum. “Büşra” koyduk adını.
Gündüzleri
okulda, akşamları evimdeyim. Bugünlerde hiç kitap okuyamıyorum. Sağ olsunlar,
arkadaşlar boş bırakmıyorlar beni. Arkadaşlığın önemini gurbette daha iyi
anladım. Birbirimize yardımcı olarak bu zor şartlara dayanmaya çalışıyoruz.
2 Ocak 1985, Çarşamba
Bu
akşam bir yere gitmek istemedim nedense. Öğrencilerin yazılı kâğıtlarını okumak
için oturdum fakat içimde hiç istek yok. Bir iki kâğıt okuduktan sonra
kaldırdım, koydum dolaba. Şu anda Kıbrıs Radyosu’nu dinliyorum ve şarkıcı,
“Sana olan bu aşkım, inan, hiç bitmeyecek” diyor. Evde radyo, teyp olmasa hiç
vakit geçmeyecek anlaşılan.
“Yalnızlık
Allah’a mahsustur” diye bir söz vardır; yalnız insan, durgun ve sessiz oluyor.
Bu durum insanın kişiliğini de etkiliyor. İnsanlar ekmek parası kazanmak için
hasretlik, gurbetlik, yalnızlık, mahrumiyet gibi engellere dayanmak zorundalar.
Burada
tek amaç, günlerin çabuk geçmesi. Fakat şunu da biliyorum ki, insanoğlunun
isteği tükenmez ve gözünü ancak toprak doyurur.
3 Ocak 1985, Perşembe
Akşam
öğretmen arkadaşlar evime geldi. Çay içtik, sohbet ettik. Arkadaşlık güzel şey
doğrusu. “Asker arkadaşları kolay unutulmaz” derlerdi, bizimki de bir nevi
askerlik gibi bir şey… Herkes memleketinden uzakta.
Tatilin
gelmesini dört gözle bekliyor bütün öğretmenler. “Üç yıl kalacağız” diye gelen
öğretmenler beş yılda ancak gidebiliyorlar. Beş yıl burada kalan kişi de hayat
potasında iyice pişiyor. Her türlü duruma alışıp âdeta bir sabır küpü oluyor…
4 Ocak 1985, Cuma
Bugün
maaşları aldık. Maaşıma 11 bin lira zam gelmiş. Oraya ver, buraya ver, derken
ay sonunda elde para kalmıyor. Burada her şey pahalı satıldığı için para
biriktirmek zor.
Ankara’ya
telefon açtım, bir haftalık kızımın durumu iyiymiş. Küçük Büşra şu anda uyuyor
mu acaba? Babası ondan bin 400 kilometre uzakta. Daha kendisini görmediğim için
inanamıyorum, şaka gibi geliyor insana. 20 gün sonra sömestr tatiline gidince
kızımı görürüm inşallah. “Görelim Mevlâ n’eyler, n’eylerse güzel eyler” inancı
içerisinde işimize devam ediyoruz.
5 Ocak 1985, Cumartesi
Bugün
tatil. Yapacak bir sürü işim var. Hangisinden başlayacağımı bilmiyorum;
bulaşık, çamaşır, yazılı kâğıtlarını okumak, cevap anahtarı hazırlamak vb.
6 Ocak 1985, Pazar
Üç
günden beri misafirim olan bir köy öğretmenini bugün uğurladım. Ankara’ya
telefon ettim. Babam, annem ve eşimle görüştüm.
Telefon
konuşmaları iyi geliyor, moralimi düzeltiyor. Telefon burada bizim için çok
önemli. Burada en çok işimize yarayan devlet dairesi PTT. Mektup ve telefon
olmasa bu gurbetlik daha da zor olacak anlaşılan.
Öğretmenler
ve öğrenciler sömestr tatiline kaç gün kaldığını sayıp duruyorlar.
Öğretmenlerin çoğu tatilde memleketine gidecek. Hasretlik, gurbetlik, yalnızlık
zor şey! Eskiler “daüssıla” derlermiş memleket özlemine. Bu yıl birçok öğretmen
tayin bekliyor. Benim ilk yılımın kolay geçtiği söylenemez fakat insan mecbur
kalınca her şeye alışıyor. “Hayırlısıyla buradaki hizmeti tamamlayıp
dönebilirsem iyi olur” diye düşünüyorum. Allah’a güveniyorum, O’ndan
gayrısından fayda yok!
8 Ocak 1985, Salı
Akşam
evde yalnız otururken dört öğretmen arkadaş ziyaretime geldi. Çay, meyve,
sohbet, derken evlerine gittiler. Bugün bir haber çıktı. “Grip salgını varmış,
okullar beş gün tatil edildi” dediler. Sonra öğrendik ki, yalnızca ilkokullar
tatil edilmiş. Lisede öğretim devam edecekmiş.
Bugün
nihâyet yazılı kâğıtlarını okudum ve diğer işleri yaptım...
***
Akşam
Vakitleri
GURBETTE bu yalnızlık günlerinde şöyle bir şiir kaleme aldım.
Akşamları sessiz
olur buralar
Köpek
sesleri duyulur sadece
Bazen silahlar patlar aniden
Korkarız “Yine ne oldu!” diye
Akşamları
askerler düdük çalar burada
Çınlatır etrafı o keskin
düdükler
Yankı yapar bir dağdan
diğerine
Boşa değilmiş çalınan o
düdükler
Akşamları
garip olur buralar
Uzak
hayâllere dalınır çoğu kez
Düşünülen sadece tayin ve
tatildir
Burada bu fikre sahiptir
herkes
Akşamları
korkunç olur buralar
Karanlıktır
hep caddeleri yolları
Ay
ışığı yeter etrafı görmeye
Başka
ışık aramak nafile
Akşamları
mahzun olur buralar
Radyonun
sesi arkadaş olur bize
Kitaplarla
baş başa kalsam bile
Onlar
duygularımı götürmüyor size
(Sırrı Er, 1985,
Beytüşşebap)