DEĞERLİ kardeşlerim,
normalde kolayca söyleyeceklerimi, zor bir süreçten geçtiğimiz için çok daha
dikkatli söylemeliyim. Her şeyi net yazamayabilirim, affınıza sığınıyorum; fakat
kafanızdaki bazı soru işaretlerini gidereceğimden emin olabilirsiniz.
Covid-19
salgını ne zaman bitecek?
Covid-19
salgını tüm dünyada büyük sıkıntılara neden oldu. Coronavirüs, biyolojik bir
savaştır. Bu yazıyı yazarken ilginç bir haber aldım. Salgının yeni merkez üssü
hâline gelen ABD’de Covid-19 kaynağının Wuhan’daki bir
laboratuvar olduğuna dair inanç güçlenirken, salgının başladığı Çin’in Wuhan kentindeki
Viroloji Enstitüsü’ne ait bir buzdolabında, Koronavirüsün de
bulunduğu bin 500 farklı virüsün muhafaza edildiği bir fotoğraf karesinin, 2018
yılında Çin’in resmî Haber ajansı tarafından Twitter üzerinden
paylaşıldığı ve daha sonra silindiği ortaya çıktı. Buradan çıkarımımız şu: Bu
virüs üretildi ve biyolojik savaş silahı olarak kullanılıyor.
Bu
savaşın galibi, bireysel anlamda vücûduna iyi bakıp bağışıklığını güçlü
tutanlar, toplumsal anlamada bir ve beraber hareket edip toplumsal mesafeyi
koruyanlar olacak. Maddî anlamda ise virüse rağmen işleyen sistemi devam
ettirip durdurmayanlar da galip olurlar. Koronavirüs aşısı tüm dünyada merak
konusu; Bill Gates kontrolündeki bir dijital savaş ile karşı karşıyayız. Bu
yüzden de aşıyı Bill Gates ve Dünya Sağlık Örgütü bulacak. Hattâ bulmuş
durumdalar ama henüz dünya istedikleri aşamaya gelmedi. Bu nedenle aşıyı ortaya
çıkarmıyorlar.
Peki,
Bill Gates, aşıyı ne zaman bulacağını söylüyor? Değerli stratejist Abdullah
Çiftçi’nin de bahsettiği gibi Gates, 12 ilâ 18 ay arasında aşı çalışmalarından
sonuç beklediğini söylüyor.
Şimdi
isterseniz sonuca doğru gidelim. Mayıs ayının sonunda, dünyada ve Türkiye’de
hayat virüse rağmen normalleşmeye başlayacak. Virüsle yaşamaya ve onunla beraber
hayata tutunmaya alışacağız. Salgın birçok analistin yorumlarının aksine uzun
sürecek ama bizlerin hayatlarında bir grip gibi alışılagelmiş bir hastalık
olarak yerini alacak. Yeni bir strateji ve yaşam biçimi hayatımıza oturtulacak.
Unutmayın, alışmak uyuşmaktır! Yeni düzene alışana kadar bu virüs bizden
alınmayacak. Bundan sonraki süreçte savaşlar biyolojik ve teknolojik olacak. Hazırlıklı
olalım!
Süleyman
Soylu’nun istifası
Herkes
başka bir şey yazdı ve söyledi. Sayın Bakan’ın istifasının olduğu akşam, “Soylu’nun
istifası kabul edilmeyecek ve görevinin başına dönecek” diye yorum yapan ve
daha resmî ajanslara düşmeden, “Sayın Soylu’nun istifası Sayın Erdoğan
tarafından reddedildi. Soylu, görevine devam edecek” diye ilk yazanlardanım.
Okuyucularım ve takipçilerim bunu iyi hatırlarlar. “Nereden ve nasıl bildiniz?”
diye sormayın, sadece şunu söyleyeceğim: Sayın Soylu’ya uzun zamandır
operasyon çekilip kumpaslar kuruluyor. Sokağa çıkma yasağının uygulandığı gece
yaşanan olaylar, Sayın Soylu’da patlamaya neden oldu. Çünkü elinden geleni
yapıyordu ve yanında görünen birileri hâlâ ona karşı çalışma içindelerdi.
Soylu, tıpkı Erdoğan gibi siyâsî camiada yalnızdı. Çünkü o, Erdoğan’ın kader ve
yol arkadaşıydı.
Yazılacak çok şey
var ama şu kadarını söyleyeceğim: Yakında büyük operasyonlar yolda! Sayın
Erdoğan’ın da dediği gibi, “ülkemiz, medya ve siyaset virüslerinden kurtulacak”.
Sayın Soylu’ya operasyon çekenlerle Erdoğan’a operasyon çekenler aynı ekip ve
yakında neler olacağını hep birlikte göreceğiz. Peki, kim bunlar? Şunu size net
bir şekilde söylüyorum: Bu kişi, kesinlikle Berat Albayrak değil. Hattâ
Albayrak ile Soylu’nun arası çok iyi!
Ufak bir soru
işareti ile bitirmek istiyorum: Kimin hâlâ AK Parti içinde adamları var ve
bunları kim Erdoğan’a karşı kullanıyorsa, bu kişiler bulunsun!
Yeni
“İnfaz Yasası” ve af düzenlemesi
Bu
kanunun bir çıkma sebebi var; geç olsa bile elbet gelir hesabı. Türkiye’deki cezaevlerinde
yaklaşık 300 bin hükümlü olduğu söyleniyor. Çok büyük bir rakam olduğunun
hepimiz farkındayız. Ayrıca cezaevlerindeki doluluk oranı çok yüksek. Tüm
bunlar yetmezmiş gibi, bir de Koronavirüs çıktı. Devlet de elini çabuk tutup
tüm bu riskleri minimize etmek için İnfaz Yasası’nı çıkardı. Bakınız, af değil, İnfaz Yasası! Dolaylı bir af
gibi görebilirsiniz ama bu, doğrudan bir af değil.
Konuyu
çok fazla uzatmayacağım, bu yasa ile şunlar oldu: Toplam 90 bin kişi bu yasadan
yararlandı. Peki, bu 90 bin kişinin suçları affedildi mi? Hayır, bu kişiler 31
Mayıs 2020’ye kadar izinli sayılacaklar. Mantığı şöyle ki, Devlet bu mahkûmlara,
“Ben seni affetmedim ama cezanı burada değil, evinde çekeceksin, izinli
olacaksın” dedi. Virüs riski devam ederse, Adalet Bakanlığı bu izni 6 aya kadar
uzatabilecek. Bu iznin sonunda, cezası bitmeyen mahkûmlar kalan cezalarını
çekmek için getirilecekler.
Bana
göre, bu hem mahkûmlar, hem de halkımız açısından gerekli bir karardı. Peki, bu
karar kimleri kapsamadı? Terör suçları, uyuşturucu ticareti suçları, cinsel
saldırı ve istismar suçları, kasten adam öldürme ve yaralama suçları, kadına
karşı şiddet suçları, işkence ve eziyet suçları ve son olarak özel hayatın
gizliliğine yönelik suçlar… Ayrıca, savcılarda olan infaz erteleme yetkisi 6
aydan 1 yıla çıkarıldı. Açık cezaevinde bulunan hükümlülerin 1 günlük mazeret
izinleri vardı, bu izin de 3 güne çıkarıldı.
Şimdi
herkes “Cezalar düştü” diyor ya, bu yasa ile bazı suçların cezaları da arttırıldı.
Bunlardan biri, suç işlemek amacı ile örgüt kurma, ikincisi ise bu örgütü
yönetme ve örgüte üye olma; tefecilik suçları ve yaralama suçunun canavarca
işlenmesi de keza... Örneğin “kezzap atmak”…
Değerli
kardeşlerim, bu yasa çok önemli ve yaklaşık 18 yıldır bu çapta ciddî bir
düzenleme çıkmamıştı. İnfaz Hâkimliklerinin yetkileri arttırıldı. Bu yasa 69
madde ve çok detaya sahip. Tüm maddeleri burada anlatmam mümkün değil ama bu
yasanın doğru zamanda getirildiğine inanıyorum. Ülkemiz için hayırlı olsun!
İnşallah hükümlüler pişman olurlar da topluma kazandırırız; “Nerede kalmıştık?”
derlerse, işte o zaman hepsi topluma zarar!
Prof.
Dr. Ercüment Ovalı
Prof.
Dr. Ercüment Ovalı, sosyal medya üzerinden laboratuvar
görüntüleri paylaşarak ve “Ekibim ile Koronavirüs aşısını bulmaya yönelik
çalışıyoruz” diyerek gündeme geldi. Yaklaşık 1 ay kadar laboratuvara kapanan
Ovalı ve ekibi, kısa zaman içinde Twitter üzerinden açıklama yaparak ilâcı
bulduklarını açıkladı. Peki, gerçekten de ilâcı bulmuş muydu?
Söz
konusu ilâç, aslında bir akciğer hastalığı olan “kistik fibrozist” tedavisinde
kullanılıyor ve Koronavirüsle mücadelede ilk kez gündeme gelmiyor. Özellikle
Fransa’da Koronavirüs tanılı kistik fibrozist hastalarındaki etkileri takip
ediliyor. Küçük bir grupta kullanılan ilâcın Koronavirüs hastalarında da
kullanılıp kullanılmayacağı araştırılıyor.
Sağlık
Bakanı Fahrettin Koca, konuşmasında, “Sözü edilen ilâç, uluslararası bir ilâç
firmasının patentli ilâcı. Türkiye’de ruhsatlı bir ilâç. Kistik fibrozlu yani
akciğer hastalarına uygulanan ve bundan fayda görülen bir ilâç. Bu ilâcın
Covid-19’a faydasını araştırmak üzere laboratuvar ve klinik çalışmaların
başladığını da biliyoruz. Biz Türkiye’de aşı çalışmalarını yapan üniversite ve
kurumlara çağrıda bulunduk, “Bununla ilgili olarak herhangi bir çalışmanız
varsa bunu projelendirin ve bize başvurun” dedik. Dünyada araştırmanın nasıl
yapılacağı bellidir. Sosyal medya üzerinden insanların umudu ile oynanamaz. Bu
topraklara aidiyet duyan ve insanlığa faydalı çalışma yapan herkes bizim için
kıymetlidir. İlâç ve aşı işi hem millî, hem stratejik bir iştir. Sosyal medya
üzerinden yapılmaz. Uluslararası bir firmanın ilâcı böyle umutlar tüketilerek
yapılamaz” dedi.
Prof.
Ovalı, zaten var olan ilâcı bir kez daha bularak halkın umutları ile oynadı.
Ayrıca Ovalı, bazı kesimlerce ısrarla parlatılmaya çalışılıyor. Bunun önüne
geçmek lâzım. Bir buluşunuz var ise, bunu öncelikle devletinizle paylaşırsınız.
Kendi başınıza prim yapma derdine düşmezsiniz.
Anıtkabir
ve virüs serbestisi
Siyasetçi
olur ve Anıtkabir’e gidersen yasak, kural ve kanun yok. Dünyanın her yerinde
üst düzey bir alârm verilmiş durumda. Kâbe kapatılmış, camilerde toplu ibadet
yasaklanmış ve sokağa çıkma yasakları yapılmakta iken, 23 Nisan Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda Anıtkabir için tüm yasaklar hükümsüzdü. Sosyal
mesafeye dikkat edilmediği gibi, fazla kalabalık bir şekilde çelenk konulup poz
verildi. Amaç, halkın sağlığını tehlikeye atmak mıydı? Amaç, belirli bir kesime
mesaj vermek yahut delirmişçesine gövde gösterisi yapmak mıydı? Sokakta,
parkta ya da deniz kenarında yürüyene 3 bin 150 lira ceza varken, Anıtkabir’de
omuz omuza yürüyenlere sosyal mesafeyi ihlâlden bir uyarı dahi yoktu. Televizyon
ve eğitimlerde sosyal mesafeyi anlatıyoruz da, Anıtkabir’deki görüntüyü
çocuklara nasıl izah edeceğiz?