Gündemi topladık!

Amaç, belirli bir kesime mesaj vermek yahut delirmişçesine gövde gösterisi yapmak mıydı? Sokakta, parkta ya da deniz kenarında yürüyene 3 bin 150 lira ceza varken, Anıtkabir’de omuz omuza yürüyenlere sosyal mesafeyi ihlâlden bir uyarı dahi yoktu. Televizyon ve eğitimlerde sosyal mesafeyi anlatıyoruz da, Anıtkabir’deki görüntüyü çocuklara nasıl izah edeceğiz?

DEĞERLİ kardeşlerim, normalde kolayca söyleyeceklerimi, zor bir süreçten geçtiğimiz için çok daha dikkatli söylemeliyim. Her şeyi net yazamayabilirim, affınıza sığınıyorum; fakat kafanızdaki bazı soru işaretlerini gidereceğimden emin olabilirsiniz.

Covid-19 salgını ne zaman bitecek?

Covid-19 salgını tüm dünyada büyük sıkıntılara neden oldu. Coronavirüs, biyolojik bir savaştır. Bu yazıyı yazarken ilginç bir haber aldım. Salgının yeni merkez üssü hâline gelen ABD’de Covid-19 kaynağının Wuhan’daki bir laboratuvar olduğuna dair inanç güçlenirken, salgının başladığı Çin’in Wuhan kentindeki Viroloji Enstitüsü’ne ait bir buzdolabında, Koronavirüsün de bulunduğu bin 500 farklı virüsün muhafaza edildiği bir fotoğraf karesinin, 2018 yılında Çin’in resmî Haber ajansı tarafından Twitter üzerinden paylaşıldığı ve daha sonra silindiği ortaya çıktı. Buradan çıkarımımız şu: Bu virüs üretildi ve biyolojik savaş silahı olarak kullanılıyor.

Bu savaşın galibi, bireysel anlamda vücûduna iyi bakıp bağışıklığını güçlü tutanlar, toplumsal anlamada bir ve beraber hareket edip toplumsal mesafeyi koruyanlar olacak. Maddî anlamda ise virüse rağmen işleyen sistemi devam ettirip durdurmayanlar da galip olurlar. Koronavirüs aşısı tüm dünyada merak konusu; Bill Gates kontrolündeki bir dijital savaş ile karşı karşıyayız. Bu yüzden de aşıyı Bill Gates ve Dünya Sağlık Örgütü bulacak. Hattâ bulmuş durumdalar ama henüz dünya istedikleri aşamaya gelmedi. Bu nedenle aşıyı ortaya çıkarmıyorlar.

Peki, Bill Gates, aşıyı ne zaman bulacağını söylüyor? Değerli stratejist Abdullah Çiftçi’nin de bahsettiği gibi Gates, 12 ilâ 18 ay arasında aşı çalışmalarından sonuç beklediğini söylüyor.

Şimdi isterseniz sonuca doğru gidelim. Mayıs ayının sonunda, dünyada ve Türkiye’de hayat virüse rağmen normalleşmeye başlayacak. Virüsle yaşamaya ve onunla beraber hayata tutunmaya alışacağız. Salgın birçok analistin yorumlarının aksine uzun sürecek ama bizlerin hayatlarında bir grip gibi alışılagelmiş bir hastalık olarak yerini alacak. Yeni bir strateji ve yaşam biçimi hayatımıza oturtulacak. Unutmayın, alışmak uyuşmaktır! Yeni düzene alışana kadar bu virüs bizden alınmayacak. Bundan sonraki süreçte savaşlar biyolojik ve teknolojik olacak. Hazırlıklı olalım!

Süleyman Soylu’nun istifası

Herkes başka bir şey yazdı ve söyledi. Sayın Bakan’ın istifasının olduğu akşam, “Soylu’nun istifası kabul edilmeyecek ve görevinin başına dönecek” diye yorum yapan ve daha resmî ajanslara düşmeden, “Sayın Soylu’nun istifası Sayın Erdoğan tarafından reddedildi. Soylu, görevine devam edecek” diye ilk yazanlardanım. Okuyucularım ve takipçilerim bunu iyi hatırlarlar. “Nereden ve nasıl bildiniz?” diye sormayın, sadece şunu söyleyeceğim: Sayın Soylu’ya uzun zamandır operasyon çekilip kumpaslar kuruluyor. Sokağa çıkma yasağının uygulandığı gece yaşanan olaylar, Sayın Soylu’da patlamaya neden oldu. Çünkü elinden geleni yapıyordu ve yanında görünen birileri hâlâ ona karşı çalışma içindelerdi. Soylu, tıpkı Erdoğan gibi siyâsî camiada yalnızdı. Çünkü o, Erdoğan’ın kader ve yol arkadaşıydı.

Yazılacak çok şey var ama şu kadarını söyleyeceğim: Yakında büyük operasyonlar yolda! Sayın Erdoğan’ın da dediği gibi, “ülkemiz, medya ve siyaset virüslerinden kurtulacak”. Sayın Soylu’ya operasyon çekenlerle Erdoğan’a operasyon çekenler aynı ekip ve yakında neler olacağını hep birlikte göreceğiz. Peki, kim bunlar? Şunu size net bir şekilde söylüyorum: Bu kişi, kesinlikle Berat Albayrak değil. Hattâ Albayrak ile Soylu’nun arası çok iyi!

Ufak bir soru işareti ile bitirmek istiyorum: Kimin hâlâ AK Parti içinde adamları var ve bunları kim Erdoğan’a karşı kullanıyorsa, bu kişiler bulunsun!

Yeni “İnfaz Yasası” ve af düzenlemesi

Bu kanunun bir çıkma sebebi var; geç olsa bile elbet gelir hesabı. Türkiye’deki cezaevlerinde yaklaşık 300 bin hükümlü olduğu söyleniyor. Çok büyük bir rakam olduğunun hepimiz farkındayız. Ayrıca cezaevlerindeki doluluk oranı çok yüksek. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, bir de Koronavirüs çıktı. Devlet de elini çabuk tutup tüm bu riskleri minimize etmek için İnfaz Yasası’nı çıkardı. Bakınız, af değil, İnfaz Yasası! Dolaylı bir af gibi görebilirsiniz ama bu, doğrudan bir af değil.

Konuyu çok fazla uzatmayacağım, bu yasa ile şunlar oldu: Toplam 90 bin kişi bu yasadan yararlandı. Peki, bu 90 bin kişinin suçları affedildi mi? Hayır, bu kişiler 31 Mayıs 2020’ye kadar izinli sayılacaklar. Mantığı şöyle ki, Devlet bu mahkûmlara, “Ben seni affetmedim ama cezanı burada değil, evinde çekeceksin, izinli olacaksın” dedi. Virüs riski devam ederse, Adalet Bakanlığı bu izni 6 aya kadar uzatabilecek. Bu iznin sonunda, cezası bitmeyen mahkûmlar kalan cezalarını çekmek için getirilecekler.

Bana göre, bu hem mahkûmlar, hem de halkımız açısından gerekli bir karardı. Peki, bu karar kimleri kapsamadı? Terör suçları, uyuşturucu ticareti suçları, cinsel saldırı ve istismar suçları, kasten adam öldürme ve yaralama suçları, kadına karşı şiddet suçları, işkence ve eziyet suçları ve son olarak özel hayatın gizliliğine yönelik suçlar… Ayrıca, savcılarda olan infaz erteleme yetkisi 6 aydan 1 yıla çıkarıldı. Açık cezaevinde bulunan hükümlülerin 1 günlük mazeret izinleri vardı, bu izin de 3 güne çıkarıldı.

Şimdi herkes “Cezalar düştü” diyor ya, bu yasa ile bazı suçların cezaları da arttırıldı. Bunlardan biri, suç işlemek amacı ile örgüt kurma, ikincisi ise bu örgütü yönetme ve örgüte üye olma; tefecilik suçları ve yaralama suçunun canavarca işlenmesi de keza... Örneğin “kezzap atmak”…

Değerli kardeşlerim, bu yasa çok önemli ve yaklaşık 18 yıldır bu çapta ciddî bir düzenleme çıkmamıştı. İnfaz Hâkimliklerinin yetkileri arttırıldı. Bu yasa 69 madde ve çok detaya sahip. Tüm maddeleri burada anlatmam mümkün değil ama bu yasanın doğru zamanda getirildiğine inanıyorum. Ülkemiz için hayırlı olsun! İnşallah hükümlüler pişman olurlar da topluma kazandırırız; “Nerede kalmıştık?” derlerse, işte o zaman hepsi topluma zarar!

Prof. Dr. Ercüment Ovalı

Prof. Dr. Ercüment Ovalı, sosyal medya üzerinden laboratuvar görüntüleri paylaşarak ve “Ekibim ile Koronavirüs aşısını bulmaya yönelik çalışıyoruz” diyerek gündeme geldi. Yaklaşık 1 ay kadar laboratuvara kapanan Ovalı ve ekibi, kısa zaman içinde Twitter üzerinden açıklama yaparak ilâcı bulduklarını açıkladı. Peki, gerçekten de ilâcı bulmuş muydu?

Söz konusu ilâç, aslında bir akciğer hastalığı olan “kistik fibrozist” tedavisinde kullanılıyor ve Koronavirüsle mücadelede ilk kez gündeme gelmiyor. Özellikle Fransa’da Koronavirüs tanılı kistik fibrozist hastalarındaki etkileri takip ediliyor. Küçük bir grupta kullanılan ilâcın Koronavirüs hastalarında da kullanılıp kullanılmayacağı araştırılıyor.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, konuşmasında, “Sözü edilen ilâç, uluslararası bir ilâç firmasının patentli ilâcı. Türkiye’de ruhsatlı bir ilâç. Kistik fibrozlu yani akciğer hastalarına uygulanan ve bundan fayda görülen bir ilâç. Bu ilâcın Covid-19’a faydasını araştırmak üzere laboratuvar ve klinik çalışmaların başladığını da biliyoruz. Biz Türkiye’de aşı çalışmalarını yapan üniversite ve kurumlara çağrıda bulunduk, “Bununla ilgili olarak herhangi bir çalışmanız varsa bunu projelendirin ve bize başvurun” dedik. Dünyada araştırmanın nasıl yapılacağı bellidir. Sosyal medya üzerinden insanların umudu ile oynanamaz. Bu topraklara aidiyet duyan ve insanlığa faydalı çalışma yapan herkes bizim için kıymetlidir. İlâç ve aşı işi hem millî, hem stratejik bir iştir. Sosyal medya üzerinden yapılmaz. Uluslararası bir firmanın ilâcı böyle umutlar tüketilerek yapılamaz” dedi.

Prof. Ovalı, zaten var olan ilâcı bir kez daha bularak halkın umutları ile oynadı. Ayrıca Ovalı, bazı kesimlerce ısrarla parlatılmaya çalışılıyor. Bunun önüne geçmek lâzım. Bir buluşunuz var ise, bunu öncelikle devletinizle paylaşırsınız. Kendi başınıza prim yapma derdine düşmezsiniz.

Anıtkabir ve virüs serbestisi

Siyasetçi olur ve Anıtkabir’e gidersen yasak, kural ve kanun yok. Dünyanın her yerinde üst düzey bir alârm verilmiş durumda. Kâbe kapatılmış, camilerde toplu ibadet yasaklanmış ve sokağa çıkma yasakları yapılmakta iken, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda Anıtkabir için tüm yasaklar hükümsüzdü. Sosyal mesafeye dikkat edilmediği gibi, fazla kalabalık bir şekilde çelenk konulup poz verildi. Amaç, halkın sağlığını tehlikeye atmak mıydı? Amaç, belirli bir kesime mesaj vermek yahut delirmişçesine gövde gösterisi yapmak mıydı? Sokakta, parkta ya da deniz kenarında yürüyene 3 bin 150 lira ceza varken, Anıtkabir’de omuz omuza yürüyenlere sosyal mesafeyi ihlâlden bir uyarı dahi yoktu. Televizyon ve eğitimlerde sosyal mesafeyi anlatıyoruz da, Anıtkabir’deki görüntüyü çocuklara nasıl izah edeceğiz?