Güçlendirilmiş Cumhurbaşkanlığı Sistemi

Cumhurbaşkanlığı Sistemi, parlamenter sistemde bir yanlış uygulama olarak başlattığı BİMER (Başbakanlık İletişim Merkezi) projesini “CİMER” (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi) projesi olarak kendi bünyesine de taşıdı. Herhangi bir vatandaşın tek taraflı anlattığı herhangi bir sorunun çözülmesi adına işletilen bu uygulamanın Türkiye’de sorun çözümü merkezi olacağı düşünüldü. Peki, öyle mi oldu?

MİLLET İttifakı ögesi olan siyâsî partilerin bir basın açıklaması ile “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” temalı bildirgelerinin Millet İttifakı ögesi olan partilerin tabanları tarafından eleştirildiğine tanık olduk. Zira taban mensupları, başta bölünmüş Türkiye hayâli olmak üzere söz konusu bildirgenin ayrıca gerici bir tavra sahip olduğunu ifade ettiler.

Görüyoruz ki, Millet İttifakı’nı oluşturan partiler de altılı (yedili) bildirgenin konuşulması ve kamuoyunda tartışılması konusunda hiçbir ısrarda da bulunmadılar. Belli ki tabanlarının çıkışlarından onlar da rahatsız oldular.

“Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” söylemindeki zayıflığı onlar da fark ediyorlar. Bu yüzden söyledikleri şeyin arkasında duramıyorlar. Biliyoruz ki, ellerine bir güç geçse Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin niteliğinden tüm imkânlarıyla faydalanacaklar. Bunu şunun için söylüyorum: Nasıl atomu parçalamak bir bilim insanının elinde dünyaya barış getirmek demekken diğer birinin elinde kaos getirmek demekse, söylediğimiz de aynıyla tutarlı…

Ancak bu fakir, zamanında Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Elbette başlangıçta problemler yaşanabilir ancak bunlar kısa dönemde düzeltilecektir” ifadesine destek çıkarak diyor ki, “Güçlendirilmiş parlamenter sistem ülkeye bir revizyon getirmez; o revizyonu getirecek yegâne model yine Cumhurbaşkanlığı Sistemi’dir. Ancak arttırarak: Güçlendirilmiş Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile”…

Geçtiğimiz haftalarda bir yazı kaleme almıştım. Başlığı, “Sistemi Kullanma Problemi” idi.

O yazıda şu satırlara yer vermişiz:

“Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Modeli ile her türden gelişmeye karşı çok hızlı aksiyon alındığını, her etkiye derhâl bir tepki gösterilebildiğini, sınır ötesi harekâtlardan doğal afetlere, finansal operasyonlardan salgın stratejisine değin birçok alanda gördük.

Modelin işlediği süreçte bu algı, daha çok bir belediye yönetimi mesabesinde algılandı.

Ne olacaktı ya, Hükûmet tabiî ki bir sürü icraat yapmalıydı. Hem de çok hızlı!

Ancak parlamenter sistem döneminde yapılan icraatların nasıl kesintilerle sürüklendiği, meselâ İHA, SİHA ve TİHA atılımının, denizaltıların, doğalgaz keşiflerinin neden Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Modeli dönemine rast geldiğinin altı çizilmedi.

E bu durum vurgulanmazken, koca koca köprüler kurarken bir de belediye hizmeti olması gereken millet bahçeleri inşâ edilince algı topyekûn karardı.”

İşte bu ifadeler üzerinden bir sistem eleştirisi yapmaya ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin daha da güçlendirilmesi adına bir “Güçlendirilmiş Cumhurbaşkanlığı Sistemi” şeması çizmeye karar verdim. Bu kararı verirken üzerinde durduğum ilk nokta, bahsi geçen yazıda da belirttiğimiz gibi, “sistemin belediye yönetimi gibi algılanması” sorunu.

Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin şematik anlamda dizaynının McKinsey Araştırma Şirketi tarafından gerçekleştirildiğini maalesef öğrenmiştik. Daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu şirketle bir daha irtibat kurulmayacağını deklare etmişti.

Şirketin bir ülkeyi bir şirket yönetir gibi yönetme düşüncesinin yanında Türkiye toplumunun sosyolojisine vâkıf olamaması sorunu, şemanın önemli boşluklar oluşturmasına yol açtı.

Her şirket, daha iyi işleyiş için dilek, şikâyet ve öneri kutusu yöntemini çalıştırır. Bu çalışma önemlidir, ancak ne kadar adaletli olduğu tartışılır. Öyle ya, bir çalışanın isteği, diğer bir çalışanın aleyhine olabilir. Bu noktada iki tarafın da dinlenmesi, taleplerinin alınması gerekir. Kaldı ki, diğer taraf yeni işleyişin kendisini çalışmaz kıldığını bildirirse her şey en başa dönebilir.

Cumhurbaşkanlığı Sistemi, parlamenter sistemde bir yanlış uygulama olarak başlattığı BİMER (Başbakanlık İletişim Merkezi) projesini “CİMER” (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi) projesi olarak kendi bünyesine de taşıdı. Herhangi bir vatandaşın tek taraflı anlattığı herhangi bir sorunun çözülmesi adına işletilen bu uygulamanın Türkiye’de sorun çözümü merkezi olacağı düşünüldü. Peki, öyle mi oldu?

Sorunu olan her vatandaş, “CİMER’e yazdım, hiçbir şey yapmadılar. Zaten kimi kime şikâyet ediyorsun?” tepkisiyle doldu. Sorunu çözülenler müstesna elbette, ancak bu uygulama, sorun çözüm mekanizması olarak yürütme erkinin yükünü arttırmaktan başka bir şey değildir. Her ülkenin ilk sorun çözme merci yargı organlarıdır. Kaldı ki, Türkiye’de ombudsmanlık mâkâmı da inşâ edilmiştir. Öyleyse CİMER ne işe yarar? CİMER, bütün sorumluluğu doğrudan Cumhurbaşkanı’nın üzerine yıkmaya yarar!

Dolayısıyla Güçlendirilmiş Cumhurbaşkanlığı Sistemi için CİMER kaldırılmalıdır!

(Devam edecek…)