
ÇEVRE, Şehircilik ve
İklim Değişikliği Bakanlığı üzerinden yaptığımız sistem işleyişi eleştirisine
devam edelim…
AK
Parti, “Bayındırlık ve İskân Bakanlığı” ismini kullanmamak adına “Çevre
Bakanlığı” ismini kullanmayı tercih etmişti. AK Parti iktidarlarının en ileri
gündem kurumlarından biri Toplu Konut İdaresi, kısa ismiyle “TOKİ” olunca ve
TOKİ üzerinden bir “kentsel dönüşüm” hevesi uyanınca bu bakanlığın ismi “Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı” şekline evrildi.
Konu
“şehircilik” üzerinden okununca, AK Parti ile Türkiye’ye yepyeni bir şehircilik
anlayışı ve yepyeni şehirler kazandırılacağı, köhnemiş yığmacılıktan ülkenin
kurtulacağı zannedildi. Ancak işler hiç de düşünüldüğü gibi olmadı. Recep
Tayyip Erdoğan’ın hem Başbakanlığı, hem de Cumhurbaşkanlığı döneminde sürekli
ifade buyurduğu “yatay, medenî, kültürel mimari” söylemi TOKİ ile büyütülen
müteahhit firmaları asla gemlemedi. Türkiye bir ucubeler yurdu hâline
getirildi.
Cumhurbaşkanlığı
Sistemi ile kentsel dönüşümün daha hızlı gerçekleşeceği düşüncesi müteahhit
firmaları heyecanlandırsa da finans piyasasının daralması ve Kovid-19 Salgını
ile yaşanan telaş inşaat sektörünü ister istemez frenledi. Bu frenleme, piyasa
anlamında durağanlığa yol açsa da ülkenin biraz daha hızlı ucubeleşmesini belki
de önledi. Havadaki oksijen oranının dahi yükseldiği bu süreç, kısmen olumlu
okunabilir.
Havadaki
oksijen oranından bahsetmişken, gelelim bahsi geçen bakanlığa “İklim
Değişikliği” isminin eklenmesine…
İklim
değişikliği çevresel bir olaydır. Hatta iklim değişikliği, çevre döngüsünü
tıkayan bir olay olduğu için doğrudan çevreyi ilgilendiren bir alt başlıktır ve
ancak böyle değerlendirilebilir. Fakat sanayi ve ticaret kodamanları, iklim değişikliği
başlığı üzerinden yepyeni bir rant fırsatı elde etmek için bu konuyu büyük bir
dünya felâketi olarak kamuoyuna sunmayı ve bu sunuştan istediklerini almayı
başardılar.
Dünyanın
yaşadığı “iklim değişikliği sorunu” modasından Türkiye de nasiplendi ve Paris
İklim Anlaşması’nı imzalayacağını Cumhurbaşkanı ifadesiyle ilân ederek, bir de
bu ilânın sağlaması olarak bakanlığına “İklim Değişikliği” ismini ekledi.
Biliyorsunuz,
Türkiye üç yıldır Antarktika’da bir bilim heyetiyle çalışma sahası kurdu. Soğuk
kıtadaki heyet her gün izlenimler yapıyor ve bunu raporluyor, hatta görüntüler
kaydederek Türkiye’ye ve dünyaya servis ediyor. En son Beroe Cucumis ismi
verilen ve on yıllardır görüntülenemeyen bir canlının tespit edildiğini bu
heyetimiz kaydetti ve Anadolu Ajansı aracılığıyla yayınladı.
Bunu
şunun için aktardım: Meselâ Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bünyesine “İklim
Değişikliği” başlığıyla katılan yeni birim, Beroe Cucumis haberine nasıl bir
tepki verdi? Bir iklim değişikliği söz konusu olduğu için, on yıllardır
görülmeyen bir canlının bugün görüntülendiğini öğreniyorsak, bu görüntü
üzerinden Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı dünyaya nasıl bir
mesaj verdi?
Sanayi
mamulü üreten işletmelerin ve esnafın çalışması hakkında izin sertifikası veren
bakanlığın bundan daha fazla gündemi olsa gerek. Ancak belirttiğimiz gibi, bir
politika işletme problemi var. Antarktika ekibini oraya gönderen aklın doğrudan
bakanlıkta işlemesi elzem ve şart. Bu durum, her bir politika kurulu ve her bir
bakanlık için gerekli.
Her
bir bakanlık ve her bir kurul hakkında tek tek yazmak ana konuyu
dağıtacağından, kurul ve bakanlık koordinasyonu zaafına yönelik eleştirimizi
burada noktalayalım. Ve gelelim doğrudan Cumhurbaşkanlığı mâkâmına bağlı
başkanlıklara…
(Devamı gelecek…)