Güçlendirilmiş Cumhurbaşkanlığı Sistemi (5)

İklim değişikliği çevresel bir olaydır. Hatta iklim değişikliği, çevre döngüsünü tıkayan bir olay olduğu için doğrudan çevreyi ilgilendiren bir alt başlıktır ve ancak böyle değerlendirilebilir. Fakat sanayi ve ticaret kodamanları, iklim değişikliği başlığı üzerinden yepyeni bir rant fırsatı elde etmek için bu konuyu büyük bir dünya felâketi olarak kamuoyuna sunmayı ve bu sunuştan istediklerini almayı başardılar…

ÇEVRE, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı üzerinden yaptığımız sistem işleyişi eleştirisine devam edelim…

AK Parti, “Bayındırlık ve İskân Bakanlığı” ismini kullanmamak adına “Çevre Bakanlığı” ismini kullanmayı tercih etmişti. AK Parti iktidarlarının en ileri gündem kurumlarından biri Toplu Konut İdaresi, kısa ismiyle “TOKİ” olunca ve TOKİ üzerinden bir “kentsel dönüşüm” hevesi uyanınca bu bakanlığın ismi “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı” şekline evrildi.

Konu “şehircilik” üzerinden okununca, AK Parti ile Türkiye’ye yepyeni bir şehircilik anlayışı ve yepyeni şehirler kazandırılacağı, köhnemiş yığmacılıktan ülkenin kurtulacağı zannedildi. Ancak işler hiç de düşünüldüğü gibi olmadı. Recep Tayyip Erdoğan’ın hem Başbakanlığı, hem de Cumhurbaşkanlığı döneminde sürekli ifade buyurduğu “yatay, medenî, kültürel mimari” söylemi TOKİ ile büyütülen müteahhit firmaları asla gemlemedi. Türkiye bir ucubeler yurdu hâline getirildi.

Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile kentsel dönüşümün daha hızlı gerçekleşeceği düşüncesi müteahhit firmaları heyecanlandırsa da finans piyasasının daralması ve Kovid-19 Salgını ile yaşanan telaş inşaat sektörünü ister istemez frenledi. Bu frenleme, piyasa anlamında durağanlığa yol açsa da ülkenin biraz daha hızlı ucubeleşmesini belki de önledi. Havadaki oksijen oranının dahi yükseldiği bu süreç, kısmen olumlu okunabilir.

Havadaki oksijen oranından bahsetmişken, gelelim bahsi geçen bakanlığa “İklim Değişikliği” isminin eklenmesine…

İklim değişikliği çevresel bir olaydır. Hatta iklim değişikliği, çevre döngüsünü tıkayan bir olay olduğu için doğrudan çevreyi ilgilendiren bir alt başlıktır ve ancak böyle değerlendirilebilir. Fakat sanayi ve ticaret kodamanları, iklim değişikliği başlığı üzerinden yepyeni bir rant fırsatı elde etmek için bu konuyu büyük bir dünya felâketi olarak kamuoyuna sunmayı ve bu sunuştan istediklerini almayı başardılar.

Dünyanın yaşadığı “iklim değişikliği sorunu” modasından Türkiye de nasiplendi ve Paris İklim Anlaşması’nı imzalayacağını Cumhurbaşkanı ifadesiyle ilân ederek, bir de bu ilânın sağlaması olarak bakanlığına “İklim Değişikliği” ismini ekledi.

Biliyorsunuz, Türkiye üç yıldır Antarktika’da bir bilim heyetiyle çalışma sahası kurdu. Soğuk kıtadaki heyet her gün izlenimler yapıyor ve bunu raporluyor, hatta görüntüler kaydederek Türkiye’ye ve dünyaya servis ediyor. En son Beroe Cucumis ismi verilen ve on yıllardır görüntülenemeyen bir canlının tespit edildiğini bu heyetimiz kaydetti ve Anadolu Ajansı aracılığıyla yayınladı.

Bunu şunun için aktardım: Meselâ Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bünyesine “İklim Değişikliği” başlığıyla katılan yeni birim, Beroe Cucumis haberine nasıl bir tepki verdi? Bir iklim değişikliği söz konusu olduğu için, on yıllardır görülmeyen bir canlının bugün görüntülendiğini öğreniyorsak, bu görüntü üzerinden Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı dünyaya nasıl bir mesaj verdi?

Sanayi mamulü üreten işletmelerin ve esnafın çalışması hakkında izin sertifikası veren bakanlığın bundan daha fazla gündemi olsa gerek. Ancak belirttiğimiz gibi, bir politika işletme problemi var. Antarktika ekibini oraya gönderen aklın doğrudan bakanlıkta işlemesi elzem ve şart. Bu durum, her bir politika kurulu ve her bir bakanlık için  gerekli.

Her bir bakanlık ve her bir kurul hakkında tek tek yazmak ana konuyu dağıtacağından, kurul ve bakanlık koordinasyonu zaafına yönelik eleştirimizi burada noktalayalım. Ve gelelim doğrudan Cumhurbaşkanlığı mâkâmına bağlı başkanlıklara…

(Devamı gelecek…)