POLİTİKA Kurulları
hakkındaki yanlış algı, bu kurulların gündemde tutulmaması ile beslendiği gibi,
yapılan her icraatın ilânında kullanılan “Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla”
ifadesiyle de perçinlendi.
“Sayın
Cumhurbaşkanımızın talimatıyla” şeklindeki ifadenin sürekli kullanılıyor
olması, ülkemizde her icraatın ancak talimat üzerine gerçekleştirildiğini
gösterir oldu. Hâlbuki bir mâkâma ve o mâkâmın sorumlusuna bu kadar
zulmedilmemeliydi.
Neden
böyle düşünüyorum?
CİMER’in
kapatılması gerektiğine dair başa taşıdığımız mevzu, her konunun bir sarmal
vaziyette politikasızlık sorununa bulaştığını gösteriyor. Gerçekleşen her
icraat Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla yapılırken, gerçekleşmeyen, gerçekleşmesi
umulan, gerçekleşmesi için kamuoyu oluşturulan ve beklentide kalan icraat
hakkında Cumhurbaşkanı’nın bir talimat vermediği düşünülüyor.
İdam
cezasından 3600 ek göstergeye, EYT yahut süresiz nafakadan ihale hak
edişlerindeki adaletsizliğe birçok sorun hakkında gerçekleşmesi beklenen icraat
da bir talimata bakmalı.
Buradaki
eleştiri sadece çözülmesi gereken bazı sorunları hatırlatmak için dile
getiriliyor değil. Buradaki eleştiri, “talimat” kelimesi üzerinden
Cumhurbaşkanı’nın şahsına bindirilen sorumluluğun kalabalığını işaret etmek
için.
Politika
Kurullarının işlemesi ve “talimat” ifadesinin kullanılmasının ortadan kaldırılması,
Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ni ciddî anlamda güçlendirecektir. Zira tepe mâkâma
yapılan zulüm ortadan kalkacaktır. Kusura bakılmasın, “Cumhurbaşkanımızın
talimatlarıyla” ifadesi icraata Cumhurbaşkanı’nın şahsını katmaz; hele bu
ifade, Sayın Cumhurbaşkanı’na bir iltifat da değildir. İcraatın başında zaten
Cumhurbaşkanı vardır. Bu gerçeği bilmeyenlerin uydurduğu “talimat” söylemi,
adını zikretmek istemediğim bir hodbin tavır olduğu gibi zulümdür.
Daha
önceki bir yazımızda, Başbakanlığı döneminden başlayarak Sayın Recep Tayyip
Erdoğan’ın politikaları ve bakanları ile değil, danışmanlarıyla çok fazla
anıldığını ve bu durumun fazlasıyla büyük bir hata olduğunu belirtmiştik.
Yazımız muhatap mı alındı bilinmez, o durum ortadan kalktı. Ancak sanırım Politika
Kurullarının “danışman” hüviyette anlaşılması, bu kurulların daha ön plâna
çıkmalarını engelliyor. Bu kurulların canlılık kazanmaları ve görünür olmaları,
hem kurul üyelerinin aldıkları maaşları tartıştırmaz, hem de tepe mâkâmın
üzerindeki sorumluluk hissini alır. Sadece bununla da kalmaz, sorumluluğun kime
yükleneceğine bir adres de teşkil eder. Kurul üyeliği, Külliye’de yer edinme
imkânından çıkar ve ateşten gömleğe dönüşür. Kaldı ki, zaten böyle olmalıdır.