
TÜRKİYE, memur maaş artışlarının açıklandığı günden beri emekli maaşlarının durumu ile yatıp kalkıyor. Muhalefet için çok elverişli bir istismar konusu olsa da iktidara yakın medya ve Cumhur İttifakı ortağı Devlet Bahçeli daha fazla muhalefet etti emekli maaş zammına. Peki, nedir bu işin aslı?
En düşük memur maaşı 22 bin, asgarî ücret ise 11 bin 400 TL olunca, emeklinin beklentisi de yükselmişti. Emekli taban maaşının 10 bin TL olacağı konuşuluyor, daha düşük bir miktarın kimseyi tatmin etmeyeceği düşünülüyordu. Ne var ki yapılan zam, kök maaşı 7 bin 500 TL ve üzerinde olanlara yüzde 25’le sınırlı kaldı. Kök maaşı 6 bin TL ve altında olanlar ise hiç zam alamadı. Bu defa Devlet Bahçeli bile isyan etmesine rağmen sonucu değiştiremedi.
Ben de bir emekliyim. O yüzden bu yazıyı yazıp yazmamak konusunda çok tereddüt ettim. Verdiğim ve vereceğim oyları şahsî menfaatime göre değerlendirmeyeceğimi çok iyi bildiğim hâlde tersinin düşünülmesi tedirgin etti beni. Ama yazacaklarımın sadece gerçekler olacağından emin olduğum için yanlış anlaşılmayı göze aldım. Kim bilir, belki onlarca muhalefet yazısı içinde bir yerlere dokunur.
Emekli maaşındaki tablo
2019 yılının son çeyreğinde emekli oldum. İlk emekli maaşım 2 bin 91 TL, aynı dönemin asgarî ücreti ise 2 bin 20 TL idi. Yani asgarî ücretin yaklaşık yüzde 4,5’u kadar fazla maaş alıyordum. 2023 Temmuz zammıyla birlikte 8 bin 37 TL almaya başladım ki bu da yeni asgarî ücretten yaklaşık yüzde 42 oranında daha düşük.
Şimdi, genellikle bakmaya çalıştığım açıdan anlatayım durumu…
Devlet, emekli olduğumda, her altı ayda bir enflasyon farkı kadar maaşıma zam yapacağını taahhüt etti bana (SSK ve Bağ-Kur emeklilerine). Buna göre 2019’un Temmuz ayından sonra her Ocak ve Temmuz ayında açıklanan enflasyon verilerine göre 2023 Temmuz ayında 7 bin 424 TL maaş almam gerekiyordu. Ne mutlu bana ki (!) Devlet taahhüdünü yerine getirmekle kalmadı, 613 TL de fazla maaş ödemeye başladı bana. Toplamda yaklaşık yüzde 255 oranında zam yapması gerekirken yüzde 284 zam yaparak “Baba” vazifesini yerine getiren Devlet’e müteşekkir olmam gerekmez mi?
Her zaman, farklı kulvarlardaki maaşların birbirleriyle kıyaslanmasını yanlış buldum. Asgarî ücrete yapılan zammın memur maaşları ile memurların emeklilerle kıyaslanmasını doğru bulmadım. Devlet bir kesime taahhüdünü yerine getirdiyse, diğeri için “Neden fazla verdin?” demek ahlâkî gelmedi bana. Hatta emekli maaşlarındaki 3 bin 500, 5 bin 500, 7 bin 500 diye artan taban maaşlarda bile, “Ben onlardan daha fazla prim ödedim, niye aynı maaşı alıyorum?” diye sorgulamadım. Sonuçta ben almam gerekeni aldım; daha az maaş alanlara daha fazla refah payı verilmesinde ne sakınca olabilirdi ki?
Ancak, toplumdaki adalet duygusu son emekli zammı ile bir kez daha zedelendi maalesef. 7 bin 500 TL maaş alırken yüzde 25 zamla 7 bin 500 TL almaya devam edenler var zira. Herkes aldığı maaşa göre bütçesini ayarlıyor. Ve çalışanı da, emeklisi de zam dönemindeki beklentisine göre hareket ediyor. Yılın ilk altı ayında aldığı maaşı zamlanmayan ama harcamaları resmî enflasyonun da üzerinde yükselen emeklinin isyanında haklılık payı bulmamak mümkün değil.
Biraz daha muhalif açıdan bakalım…
Emekliye verilen, hatta bir kısmına verilmeyen zamların tek açıklamasının bütçe şartları olarak değerlendirilmesi, emekliyi yok saymak anlamına geliyor sanki. Aynı pazardan domatesi, patatesi, fırından ekmeği aynı fiyata alıyor; otobüse, dolmuşa, suya, elektriğe, doğalgaza aynı ücreti ödüyor; deprem giderleri olarak fazladan ödenen Motorlu Taşıt Vergisi’nden muaf olmuyor emekli. Ama memura ve işçiye enflasyon farkı üzerine bir de kallavi refah payı verilir, hem de kök maaş gibi bir garabete maruz bırakılmazken, emekliye neredeyse hiçbir şey vermemek reva mı? Nerede sosyal devlet, hani dar gelirlinin yanındaki hükûmet, adalet nerede?
Evet, biz patates soğana satmadık Devlet’i! Evet, bizim için Devlet’in bekâsı, bağımsızlık, bayrak ve millet her şeyden önce geldi! Evet, biz Erdoğan’a, dâvâsına, Cumhur İttifakı bileşenlerinin iyi niyetine inandık ve 20 yıldır bu şiarla verdik oyumuzu! Ama 16 milyonun kaçı aynı görüşte? Toplam seçmenin dörtte birini oluşturan bu emekli kitle Devlet’in üzerine yük olarak görülürse bütün hesaplar değişir. O zaman memurun ve memur emeklisinin neden yük sayılmadığı, tek bir dönem Meclis’e girip genel başkanının sözünden çıkmayan, milletin değil partisinin vekili olanların “kıyak” emeklilikleri, tasarruf sebebiyle verilmeyen zamların yanında Külliye’nin dahi masrafları sorgulanır.
Emekli, 15-20 bin TL istemiyor, isteyemiyor. Emekli, senelerce ödediği primlerin, sigorta sistemine ve Devlet’e hizmetinin karşılığını almak istiyor. İkinci sınıf vatandaş muamelesi görmek ve Devlet’in kasasında yük olarak görülmek istemiyor. Emekli, Hazine’nin açıklarını kapatma malzemesi olmaktan sıkıldı. Seçim yatırımı olarak verilenlerin acısı emekliden çıkarılmamalı.
Emekli maaşlarıyla ilgili iyileştirme yeni yıla bırakılırsa siyâsî sonucu çok acı olabilir. 2023’ün ikinci yarısındaki memnuniyetsizlik, 2024’ün Mart’ında kaybedilecek belediyeler olarak geri dönecektir.