Gösterinin şehveti

Gösterinin birer parçası olanlar, gösteriye katıldıkları oranda benliklerini tanrılaştırırlar. Aslında asıl yanılsama budur! Çünkü bu durum, gösteri ile inşâ edilen imajın kölesi olmaktan başka bir şey değildir.

DEĞİŞİM baş döndürücü bir hızla hayatın her alanında kendini gösteriyor. Özellikle teknoloji merkezli gelişme ve değişimler hayatı hem kolaylaştırıyor, hem de insanlara birçok yenilik sunuyor.

Medya da bu değişimden payını fazlasıyla alıyor.

Özellikle sosyal ağların gelişmesiyle birlikte klâsik sosyal medya, hayatın merkezine oturmuş durumda. Bu durum özellikle gençler için geçerli.

Gençler bugün dünyada olup bitenlere dair haberleri çoğunlukla sosyal medyadan ediniyor. Gençler için sosyal medya ayrıca imaj oluşturmanın en önemli aracı konumunda. Siyasal ve sosyal iktidara talip olan aktörler için de sosyal medya artık birer propaganda merkezi ve bir propaganda aracı olarak görülüyor.

Yerel ve ulusal şirketler ise sosyal medyayı ürünlerinin reklâmlarını rahatlıkla ve ucuza yapabildikleri bir plâtform olarak ele alıyor. Tüm bunlar aslında ortak olmayan senaryonun sahnelendiği bir gösteri…

Sıradan insanlar bile bu gösteride yer alabilmek için çok heveskâr davranıyorlar.

Sosyal medyada hemen her kavram ya başkalaşmış ya da klâsik anlamını yitirmiş durumda. Her şeyden önce sosyal medyada klâsik medyada gibi bir denetim mekanizması yok. Klâsik medyada içerik üretildiği sırada muhabirden imtiyaz sahibine kadar ilerleyen bir denetim mekanizması üretilen içeriği denetime tâbi tutarken, sosyal medyada bu denetim hemen hemen hiç yok.

Örneğin klâsik medyada bir haber bize gelirken çok sayıda süzgece uğrar. Muhabirden başlayan bu süzgeç haber müdürü, yazı işleri müdürü, genel yayın yönetmeni ve belli durumlarla medyanın imtiyaz sahibine kadar uzanır. Yani bunlardan her biri, gerekli gördüğünde habere müdahale eder.

Klâsik medyadaki sözünü ettiğim bu kontrol mekanizması zaman zaman sansür tartışmalarını beraberinde getirse de bu, en nihâyetinde bilgi kirliliğinin önlenmesi için gerekli bir süzgeçtir.

Bazı medya takipçileri hakikatin kendisinin değil de eşik bekçilerinin kurgusal gerçeğinin kendilerine ulaştığını düşünerek bu durumdan rahatsızlık duyabilirler. Ama unutmamak gerekir ki, bu durum gereklidir. Çünkü gazete sayfalarındaki alanın darlığı, televizyondaki sürenin kısıtlılığı gibi nedenlerle bilgi, süzgeçten geçirilmek zorundadır. Bu zorunluluk söz konusu kaygıları doğursa da, eşik bekçileri meslek ilkelerine bağlı kaldıkları sürece bu kaygılar giderilmiş olur. 

Sosyal medyada ise “eşik bekçiliği” dediğimiz bu kontrol mekanizması hiç yoktur. Bu da sosyal medyada dolaşan bilgileri fazlasıyla manipülatif bir hâle sokar. Ayrıca sosyal medyadaki içeriği üretenlerin uzman olmaması ve çoğunlukla taraftarlık ve karşıtlık duygusuyla hareket edilmesi veya etik kaygılarla hareket edilmemesi nedeniyle sosyal medyada dolaşan bilgiler, istisnalar olsa da, çoğunlukla klâsik medyaya göre daha manipülasyona açıktır.

Gösterinin şehveti, yanılsamaların yok sayılmasına sebebiyet verir

Sosyal medya bu yönüyle klâsik medyaya göre dezavantajlı bir konumda olsa da etkileşim noktasında klâsik medyanın önündedir. Çünkü klâsik medyada enformasyon genellikle tek taraflıdır. İçeriğe maruz kalanların tepkisinin içerik üretenlere ulaşması, sınırlı ve geniş bir zaman aralığındadır.

Meselâ, gazete okurları hemen gazete içeriğini üretenlerle etkileşime giremez. Ama sosyal medyada içerik üretenle hemen etkileşime girme olanağı mevcûttur. Klâsik medyada içeriğe maruz kalanlar hemen etkileşime giremediğinden dolayı edilgen iken, sosyal medyada etkileşimin ânında olması nedeniyle içeriğe maruz kalanlar edilgen değildirler.

Yazının en başında değindiğim gibi, sosyal medya, fonksiyonları nedeniyle birbirinden bağımsız aktörlerin yer aldığı ortak olmayan senaryonun sergilediği gösteri sahnesidir. Normal şartlarda klâsik medyada kendine yer bulamayanlar, kendi gösterilerini sahnelemek için sosyal medyaya yöneliyorlar.

Sosyal medya ortaya çıkmadan önce gösterinin sergilendiği klâsik medyada gösteri sergileyenlerin sahnelediği her gösteriye insanların çoğu gıpta ile bakarlardı. Çünkü gösterinin aktörleri hayatlarından sadece gıpta edilecek noktaları ekrana taşırlardı.

Sosyal medya bu gösteriye gıpta ile bakanlara kendi gösterilerini sunma ve bu gösteriyi geniş kitlelere ulaştırma imkânı sundu. Şimdi sosyal medya ortamlarında en sıradan kullanıcılar bile başkalarının gıpta edeceklerini düşündüğü kısa hayat kesitlerini gösterişsiz anlardan koparıp sosyal medyaya taşıyarak artık kendilerinin de bir aktör olduklarını, kendi hayatlarının da gıpta ile bakılan hayatlardan olduğunu ispata çalışırlar. Bu çok büyük bir yanılsama olsa da, gösterinin şehveti, insanların bu yanılsamayı görmezden gelmelerine neden olur.


Herhangi birinin sosyal medya hesabına girip orada paylaşılanlara baktığınızda, her karenin bu amaçlar için gösterime sunulduğunu göreceksiniz.

Gösteri ihtiyacı duymadan sıradan yaşam sürenler, hayata bütüncül baktıklarından zihinsel parçalanma yaşamazlar.

Anlık ya da kısa hayat kesitlerinin sosyal medyada gösterime sokulması insanlara medyatik olma yolunu açsa da bütüncül hayat bakışlarını onların elinden aldı. Bu da hayatın gösterime sunulmayan kısımlarında yaşanılan zorluklarla insanların baş etmesini zorlaştırdı. Çünkü gösterinin birer parçası olanlar, gösteriye katıldıkları oranda benliklerini tanrılaştırırlar. Aslında asıl yanılsama budur! Çünkü bu durum, gösteri ile inşâ edilen imajın kölesi olmaktan başka bir şey değildir.

O yüzden bu bağlamda asıl özgürlük, gösterinin bir parçası olmak değil, sıradan kalmak, sıradan olmak ve gösteriden uzak bir yaşam sürmektir!