DEĞİŞİM baş döndürücü bir
hızla hayatın her alanında kendini gösteriyor. Özellikle teknoloji merkezli
gelişme ve değişimler hayatı hem kolaylaştırıyor, hem de insanlara birçok
yenilik sunuyor.
Medya
da bu değişimden payını fazlasıyla alıyor.
Özellikle
sosyal ağların gelişmesiyle birlikte klâsik sosyal medya, hayatın merkezine
oturmuş durumda. Bu durum özellikle gençler için geçerli.
Gençler
bugün dünyada olup bitenlere dair haberleri çoğunlukla sosyal medyadan
ediniyor. Gençler için sosyal medya ayrıca imaj oluşturmanın en önemli aracı
konumunda. Siyasal ve sosyal iktidara talip olan aktörler için de sosyal medya
artık birer propaganda merkezi ve bir propaganda aracı olarak görülüyor.
Yerel
ve ulusal şirketler ise sosyal medyayı ürünlerinin reklâmlarını rahatlıkla ve
ucuza yapabildikleri bir plâtform olarak ele alıyor. Tüm bunlar aslında ortak
olmayan senaryonun sahnelendiği bir gösteri…
Sıradan
insanlar bile bu gösteride yer alabilmek için çok heveskâr davranıyorlar.
Sosyal
medyada hemen her kavram ya başkalaşmış ya da klâsik anlamını yitirmiş durumda.
Her şeyden önce sosyal medyada klâsik medyada gibi bir denetim mekanizması yok.
Klâsik medyada içerik üretildiği sırada muhabirden imtiyaz sahibine kadar
ilerleyen bir denetim mekanizması üretilen içeriği denetime tâbi tutarken,
sosyal medyada bu denetim hemen hemen hiç yok.
Örneğin
klâsik medyada bir haber bize gelirken çok sayıda süzgece uğrar. Muhabirden
başlayan bu süzgeç haber müdürü, yazı işleri müdürü, genel yayın yönetmeni ve belli
durumlarla medyanın imtiyaz sahibine kadar uzanır. Yani bunlardan her biri,
gerekli gördüğünde habere müdahale eder.
Klâsik
medyadaki sözünü ettiğim bu kontrol mekanizması zaman zaman sansür
tartışmalarını beraberinde getirse de bu, en nihâyetinde bilgi kirliliğinin
önlenmesi için gerekli bir süzgeçtir.
Bazı
medya takipçileri hakikatin kendisinin değil de eşik bekçilerinin kurgusal
gerçeğinin kendilerine ulaştığını düşünerek bu durumdan rahatsızlık
duyabilirler. Ama unutmamak gerekir ki, bu durum gereklidir. Çünkü gazete
sayfalarındaki alanın darlığı, televizyondaki sürenin kısıtlılığı gibi
nedenlerle bilgi, süzgeçten geçirilmek zorundadır. Bu zorunluluk söz konusu
kaygıları doğursa da, eşik bekçileri meslek ilkelerine bağlı kaldıkları sürece bu
kaygılar giderilmiş olur.
Sosyal
medyada ise “eşik bekçiliği” dediğimiz bu kontrol mekanizması hiç yoktur. Bu da
sosyal medyada dolaşan bilgileri fazlasıyla manipülatif bir hâle sokar. Ayrıca
sosyal medyadaki içeriği üretenlerin uzman olmaması ve çoğunlukla taraftarlık
ve karşıtlık duygusuyla hareket edilmesi veya etik kaygılarla hareket
edilmemesi nedeniyle sosyal medyada dolaşan bilgiler, istisnalar olsa da, çoğunlukla
klâsik medyaya göre daha manipülasyona açıktır.
Gösterinin şehveti, yanılsamaların yok
sayılmasına sebebiyet verir
Sosyal
medya bu yönüyle klâsik medyaya göre dezavantajlı bir konumda olsa da etkileşim
noktasında klâsik medyanın önündedir. Çünkü klâsik medyada enformasyon
genellikle tek taraflıdır. İçeriğe maruz kalanların tepkisinin içerik
üretenlere ulaşması, sınırlı ve geniş bir zaman aralığındadır.
Meselâ,
gazete okurları hemen gazete içeriğini üretenlerle etkileşime giremez. Ama
sosyal medyada içerik üretenle hemen etkileşime girme olanağı mevcûttur. Klâsik
medyada içeriğe maruz kalanlar hemen etkileşime giremediğinden dolayı edilgen
iken, sosyal medyada etkileşimin ânında olması nedeniyle içeriğe maruz kalanlar
edilgen değildirler.
Yazının
en başında değindiğim gibi, sosyal medya, fonksiyonları nedeniyle birbirinden
bağımsız aktörlerin yer aldığı ortak olmayan senaryonun sergilediği gösteri
sahnesidir. Normal şartlarda klâsik medyada kendine yer bulamayanlar, kendi
gösterilerini sahnelemek için sosyal medyaya yöneliyorlar.
Sosyal
medya ortaya çıkmadan önce gösterinin sergilendiği klâsik medyada gösteri
sergileyenlerin sahnelediği her gösteriye insanların çoğu gıpta ile bakarlardı.
Çünkü gösterinin aktörleri hayatlarından sadece gıpta edilecek noktaları ekrana
taşırlardı.
Sosyal
medya bu gösteriye gıpta ile bakanlara kendi gösterilerini sunma ve bu
gösteriyi geniş kitlelere ulaştırma imkânı sundu. Şimdi sosyal medya
ortamlarında en sıradan kullanıcılar bile başkalarının gıpta edeceklerini düşündüğü
kısa hayat kesitlerini gösterişsiz anlardan koparıp sosyal medyaya taşıyarak
artık kendilerinin de bir aktör olduklarını, kendi hayatlarının da gıpta ile
bakılan hayatlardan olduğunu ispata çalışırlar. Bu çok büyük bir yanılsama olsa
da, gösterinin şehveti, insanların bu yanılsamayı görmezden gelmelerine neden
olur.
Herhangi
birinin sosyal medya hesabına girip orada paylaşılanlara baktığınızda, her
karenin bu amaçlar için gösterime sunulduğunu göreceksiniz.
Gösteri
ihtiyacı duymadan sıradan yaşam sürenler, hayata bütüncül baktıklarından
zihinsel parçalanma yaşamazlar.
Anlık
ya da kısa hayat kesitlerinin sosyal medyada gösterime sokulması insanlara
medyatik olma yolunu açsa da bütüncül hayat bakışlarını onların elinden aldı.
Bu da hayatın gösterime sunulmayan kısımlarında yaşanılan zorluklarla
insanların baş etmesini zorlaştırdı. Çünkü gösterinin birer parçası olanlar,
gösteriye katıldıkları oranda benliklerini tanrılaştırırlar. Aslında asıl
yanılsama budur! Çünkü bu durum, gösteri ile inşâ edilen imajın kölesi olmaktan
başka bir şey değildir.
O
yüzden bu bağlamda asıl özgürlük, gösterinin bir parçası olmak değil, sıradan
kalmak, sıradan olmak ve gösteriden uzak bir yaşam sürmektir!