HATAY… Şehirdeki
patlamaya dair haberler hızla servis edilmişti…
Eylem
hazırlığındaki teröristlerin, Amanos’tan şehre indikleri sırada Jandarma
tarafından fark edilmeleri üzerine taciz ateşi açtıkları ve bir jandarmayı
yaraladıkları, bir aracı gasp ederek şehir merkezi istikametine doğru
kaçtıkları, Jandarma ve Polis Özel Harekât birimlerince yaklaşık 30 kilometre boyunca
sıcak takibe alındıkları, kaçırdıkları aracın kaza yapması sonucu deniz feneri civarında
kıstırıldıkları, yakalanacaklarını anlayan teröristlerden birinin üzerindeki el
bombasını patlattığı ve parçalanarak öldüğü, kaçan diğer teröristin ise bilâhare
etkisiz hâle getirildiği açıklanmıştı.
Olay
mahalli, 11 Mayıs 2013 tarihinde düzenlenen iki ayrı bombalı saldırı sonucu 52
kişinin öldüğü Reyhanlı değil, Hatay’ın bir başka ilçesi İskenderun’du.
Zamanlama
açısından yeterli bir kriter
Her
saldırıda olduğu gibi, zamanlamaya bakarak, “Bu saldırıyla verilmek istenen
mesaj nedir?” sorusuna cevap aranmıştı, yine öyle oldu.
ABD
Büyükelçiliği, saldırıdan 48 saat evvel İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin
diğer şehirlerindeki ABD vatandaşlarının ve yabancıların dikkatli olması
gerektiği uyarısında bulunmuş, arkasından Ankara, İstanbul, Adana ve İzmir’deki
ABD misyonlarında vize dâhil, tüm konsolosluk işlemlerinin geçici bir
süreliğine durdurulduğunu açıklamıştı.
Hatırlanacağı
üzere, ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi John Bass, üç yıl önce giderayak, “IŞİD
Türkiye’de 9 aydır eylem yapamıyor” açıklamasında bulunmuştu!
Müttefikimiz
(!) ABD ile S-400 gerilimi yaşadığımız doğru, ancak bizde ya da bize yakın
coğrafyalarda meydana gelen zaman ayarlı hâdiselere “Fransız’ kalmamalı…
Kendini
ihbar eden muhbir
İçişleri
Bakanı Süleyman Soylu’nun tepki gösterdiği duyuma ilişkin herkesin merak ettiği
soruyu soralım: “ABD, bu bilgiye nasıl ulaştı?”
Ulaştıysa,
bunu Türk Polis birimleriyle paylaştı mı? Ya da neden paylaşmadı?
Hatay’da
son bir ayda 10’a yakın terörist etkisiz hâle getirilirken biri de canlı olarak
yakalandı. Bahsi geçen, firari eski HDP Milletvekili Demir Çelik’in oğluydu ve “Terörden
Arananlar Gri Listesi”nde yer alıyordu. “Savaş” kod adlı Yoldaş Selim Çelik,
saldırıdan bir gün önce çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı.
İlginç
olan, ölü ya da canlı olarak ele geçirilen teröristlerin tamamında el
bombasının bulunmasıydı.
Amanos’u
yeniden bir terör üssü hâline getirmek isteyen PKK mensuplarının,
paramotorlarla Münbiç’ten havayolunu kullanarak Amanos’a geçtikleri güvenlik
kuvvetlerince daha önceden belirlenmiş, hattâ bölge yumuşatılmıştı.
Teröristlerin
Hatay’daki büyük yangını, kendilerine ait izleri yitirmek için gerçekleştirmiş
olabilecekleri de yine varsayımlar arasında…
Kim
ne derse desin, el bombaları ile şehre sızmak isterken takibe alınan her iki
teröristin güvenlik kuvvetlerince etkisiz hâle getirilmesi ve olayda başka can
kaybının yaşanmaması büyük başarı.
“Sızmak”
demişken, daha önceleri kırsaldan şehre sızmalar vardı; şimdiki eylemler ise
zihinsel bir sızmayı amaçlıyor.
Belleklerde
“gerçekleşmeyen bir saldırı” olarak kalacak İskenderun’daki hâdisenin bir de
mesaj niteliği var: Ülkemizi baskılamak ve ümitsizliğe sevk etmek…
Türkiye,
bir yandan altın ve döviz dalgalanmalarına bağlı seyreden ekonomik ve dünyayı
kasıp kavuran salgın türü illetle mücadele ederken, diğer yandan Azerbaycan’ın
yanında yer alarak Karabağ’ın özgürlüğüne kavuşması için diplomasi yürütüyor.
Toplumsal
direncimizi kırmak isteyenler, Akdeniz’de de Türkiye’nin yürüttüğü siyâseti
baltalamak istiyorlar.
Hatay’da
etkisiz hâle getirilen teröristlerin ABD’nin korktuğu DEAŞ mensubu olmadıkları,
YPG/PKK’nın ABD desteğiyle cirit attığı ve iyiden iyiye sıkıştığı bölgeden yine
ABD desteğiyle, kaosu sınır dışından sınır içine taşımayı hedeflediği aşikâr.
Eylem
hazırlığındaki teröristlerin ölü olarak ele geçirilmeleri, Amanos’un en azından
şimdilik temizlendiğine işâret.
ABD’nin
kanlı eylemi 48 saat önceden bilmesi (!) güvenlik kuvvetlerini elbette diri tutacaktır.
Teyakkuz hâli, huzur ve asayişin sağlanması açısından gerekli ve elzemdir. Bu
açıdan bir nevi tatbikat özelliği barındıran bu olay, sonuçları itibariyle oldukça
başarılı bir operasyondur.
Bununla
ilgili olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesinde dikkat çeken bir
ayrıntı vardı: “Türkiye artık bu tür saldırılarla dizayn edilebilen,
yönlendirilen, meşgul edilen bir ülke değildir!”