Goodfellas: Gerçekçi bir mafya anlatısı

Suç dünyasına ilişkin filmlerde genellikle karakterler kahramanlaştırılır. Kahramanlaştırılan karakterlerin yapıp ettikleri de yarı kutsal bir anlatıya dönüştürülerek kahramanlaştırılan karakterin işlediği suçlar seyirci gözünde meşru zemine çekilmeye çalışılır. En azından suç ögelerinin ardalanı bu şekilde sunularak seyircinin hikâyenin kahramanına dair negatif bakışı önlenir. Ama Goodfellas filminde bu tür bir anlatı pek yok…

GERÇEK yaşam öykülerini beyazperdeye yansıtan filmler, genelde başarılı yapımlar olarak kendinden söz ettirirler. Bunda, filmdeki hikâyenin gerçek bir yaşam öyküsünden alıntılanmasının payı büyüktür. Ama bu tür filmlerde başarıyı getiren bir diğer unsur da yönetmenin gerçek yaşam öyküsündeki anlatıyı güçlendirecek sosyolojik ve psikolojik zemin gibi unsurlara hâkim olması ve bunu filmin alt metnine ustaca yansıtmasıdır.

“Goodfellas” (Sıkı Dostlar) filmi de bunlardan biri. 1990 ABD yapımı filmin senarist ve yönetmen koltuğunda Martin Scorsese oturuyor. Film, Nicholas Pileggi’nin, Henry Hill’in FBI’ya verdiği ifadelerden yola çıkarak yazdığı “Wiseguy” adlı kitaptan uyarlanmış. 

Robert De Niro (Jimmy Conway), Ray Liotta (Henry Hill), Joe Pesci ve Lorraine Bracco (Karen Hill), filmin başrollerinde yer alıyor. Film 1991 yılında 6 dalda Oscar’a aday gösterilmiş ve Joe Pesci ile “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” ödülünü almış.

Gerçekçi bir mafya anlatısı olan filmin başarısında yönetmenin mafya jargonuna hâkim olması, varoşlardaki sokakları ve buradaki gerçekliği tanıması önemli bir yer tutuyor.

Çocukluktan itibaren gangster olmak isteyen Henry Hill’in yaşam öyküsünü anlatan film, bu yönüyle otobiyografi niteliği taşıyor.


Film, Henry Hill’in anlatılarıyla başlıyor. Hill, filmin başında onlu yaşlarda mafyavari olaylara nasıl ve neden bulaştığını anlatıyor. Anlatılar, filmin sonrası için bir ipucu taşımasının yanı sıra çok küçük yaştaki çocukların neden mafyaya özendiklerine dair hem sosyolojik, hem de psikolojik çözümlemelere yer veriyor.

Filmin diyalogları da aynı şekilde sosyolojik ve psikolojik çözümler içeriyor. Bu yönüyle çok yönlü bir didaktik anlatı olma özelliği taşıyan filmde aksiyon ve heyecan da izleyiciyi filmde tutan bir başka unsur olarak öne çıkıyor.

Suç dünyasına ilişkin filmlerde genellikle karakterler kahramanlaştırılır. Kahramanlaştırılan karakterlerin yapıp ettikleri de yarı kutsal bir anlatıya dönüştürülerek kahramanlaştırılan karakterin işlediği suçlar seyirci gözünde meşru zemine çekilmeye çalışılır. En azından suç ögelerinin ardalanı bu şekilde sunularak hikâyenin kahramanına karşı seyircide oluşabilecek negatif bakış önlenir. Ama Goodfellas filminde bu tür bir anlatı pek yok. Tam tersi, suç ve suç dünyası ile suç dünyasının mensupları olabildiğince eleştiriliyor. Filmdeki gerçeklik de buradan kaynaklanıyor.

Filmin alt metninde mafyanın oluşturduğu korku ve bu korkunun meydana getirdiği saygınlık yanılsamasının kenar mahalle delikanlılarını nasıl cezbettiği çok derinlikli olarak anlatılıyor. Daha iyi şartlarda yaşamak, kabul görmek ve kolay yoldan paraya ulaşmak için mafyaya giren Hill’in yaşam öyküsü üzerinden kurgulanan film, arka sokak sahneleriyle sinematografi bağlamında da başarıyı yakalıyor. 

Vasatın çok ötesinde oyunculukların sergilendiği filmde Robert De Niro’nun yanı sıra Joe Pesci mükemmel bir oyunculuk çıkarmış. Hatta Pesci’nin oyunculuğu, filmdeki anlatının film boyunca güçlü kalmasında önemli bir etkiye sahip.

Suç, suçlu, suçlu psikolojisi ve bunların üzerinde durduğu sosyal zemine dair çok sayıda gerçekçi anlatının olduğu film, 30 yılı aşkın bir zaman önce yayınlansa da özgünlüğü ve izlenebilirliği açısından ilk yayınlandığı zamanki tazeliğini koruyor.

İyi seyirler…