Goli Otok Kampı (1949-1956)

Adadaki mahkûmların rutin yaşamları; sabaha kadar süren işkenceler, geceleri 2-4 saat arası uyku ve gündüzleri açık havada taş kırma şeklindeydi. Bu süreçte mahkûmların birbirlerine işkence etmelerine ve hattâ birbirlerini öldürmelerine izin verilmişti. Yugoslav rejimi, adayı tamamen bir işkence kampına dönüştürmüştü.

Prizren, KOSOVA

TİTO’NUN 1945 yılında Yugoslavya’nın başına geçmesine müteakip Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği liderleri arasında baş gösteren ve 1948 yılında Yugoslavya’nın Kominform’dan ihraç edilmesiyle sonuçlanan görüş ayrılığı ve uzlaşmazlık süreci başladı.

Buna müteakip Yugoslavya yönetiminin 1949 yılında, Josip Broz Tito önderliğinde bir rejim değişikliğine gitmesi, Tito ve Stalin arasında gerilimi iyice arttırdı. Ve böylece 1955 yılına kadar süren ve Yugoslavya’da “İnformbiro Dönemi” adıyla anılan dönem başladı. Bu durum Yugoslavya içinde de çatlak seslerin ortaya çıkmasına neden oldu ve Stalin yandaşı muhalifler, en sert şekilde cezalandırıldı. İşte Goli Otok Kampı, erkek muhaliflerin cezalandırıldığı bu yerlerden sadece biriydi ve belki de en kötüsüydü.

Goli Otok, Hırvatistan’ın batı kısmında, Adriyatik Denizi’nde, ana karadan 10 deniz mili açıkta, toplam 4,7 kilometrekare yüzölçümüne sahip bir adadır. Bu adaya Goli Otok (Çorak Ada) isminin verilmesinin nedeni, kışın sert rüzgârlar, yazın sıcak ve kavurucu hava yüzünden adanın sadece taş ve kayalardan ibaret olmasıdır.

Ada bu hâliyle insanlarda terk edilmiş, uğursuz bir yer hissi uyandırmaktadır. Üçgen bir şekle sahip ada; Rab, Aziz Grgur ve Prvic adalarının ortasında yer almaktadır.

Ünlü insan hakları aktivisti ve tarihçi Vladimir Dedijer’e göre, bu adayı dönemin Hırvatistan İçişleri Bakanı Stevo Krajacic ve Güzel Sanatlar Fakültesi’nde heykeltıraş hocalığı yapan Antun Augustincic birlikte keşfetmişlerdi. Sanatçı olan Augustincic, adadaki taşların sanat eserleri için güzel bir malzeme olacağını düşünürken, Bakan Krajacic ise burayı bir toplama kampına dönüştürmeyi düşünmüştür.

Goli Otok, savaş öncesi dönemde tüccar olan Rada Vukovic’e aitti. Adada İtalyanlar tarafından işletilen bir boksit maden ocağı bulunmaktaydı. Fakat çıkarılan madenin düşük kalitede olması nedeniyle maden ocağı da kapatılmış durumdaydı. Ne savaş öncesinde, ne de sonrasında yerleşim yeri olan bu adaya Birinci Dünya Savaşı yıllarında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, kendi mahkûmlarını yerleştirmişlerdi.

Birinci Dünya savaşı sonrası General Duşan Simoviç, 1939 yılında adanın komünistler için işkence kampına dönüştürülmesi emrini vermiştir. Bu emre ait belgeler Belgrad Askerî Arşivi’nde saklanmaktadır.

Kampa bin 200 kişilik ilk mahkûm grubu 9 Temmuz 1949 yılında İnformbiro Dönemi’nin başlangıcından 9 gün sonra getirilmişti. Gelen ilk mahkûmlar; dik kafalı, kendi görüşlerinde iddialı ve kampın kurallarına uymayanlar olarak kayda geçmiştir. İlk mahkûmlara verilen yaz günü güneş altında taş kırma, susuz bir şekilde güneş altında bekleme gibi cezalar, ilk zamanlar mahkûmların direncini kırmakta yetersiz kalıyordu. Fakat çetin iklim koşulları, hapishanenin izole sistemi ve fiziksel işkenceler, mahkûmlarda zaman içerisinde etkisini göstermeye başlamıştır. Dirençleri gün geçtikçe azalmış, aile hasreti ve özgürlüğe duyulan özlem gittikçe artmıştır. Bu durum mahkûmlar arasında çözülmelere yol açmıştır.

Mahkûmlar için adadaki hayatın ikinci safhası, Bosna’dan gelen mahkûmlarla başlamıştır. Böylece mahkûmlar arasında bir hesaplaşma dönemine girilmiş olur. Kampta yürütülen sistematik siyâsî beyin yıkama üzerine eğitimler, kaba ve insanlık dışı metotlar, mahkûmları bir insandan ziyâde vahşi hayvanlara dönüştürmüştür.

Adadaki mahkûmların rutin yaşamları; sabaha kadar süren işkenceler, geceleri 2-4 saat arası uyku ve gündüzleri açık havada taş kırma şeklindeydi. Bu süreçte mahkûmların birbirlerine işkence etmelerine ve hattâ birbirlerini öldürmelerine izin verilmişti. Yugoslav rejimi, adayı tamamen bir işkence kampına dönüştürmüştü.

1949 yılı sonlarına doğru Goli Otok Kampı’nda 3 bin 663 mahkûmun bulunduğu bilgisi kayıtlarda yer alsa da, o dönemdeki mahkûm sayısına ait farklı rakamlar da yine kayıtlarda geçmektedir. 15 Aralık 1949 yılı rakamlarını gösterir bir kaynakta; Sırbistan’dan bin 657 (Belgrad’dan 604), Karadağ’dan bin 580, Bosna-Hersek’ten bin 378, Hırvatistan’dan 957, Slovenya’dan 348 ve Makedonya’dan 288 mahkûm olduğu yazmaktadır.

Bu mahkûmların büyük bir çoğunluğunu üniversite öğrencileri oluşturmaktaydı. Adadaki mahkûmlardan 250’si kaçmayı başarsa da Stalin’le olan gerilim, adada pek çok canın yitip gitmesine sebep olmuştur.

Günümüzde hâlâ kampla alâkalı bütün detaylar araştırılmamış ve açıkta kalan dâvâlar son bulmamıştır. Belgrad Askerî Mahkemesi’nde rejim suçlularının idamları ve işkenceye maruz kalmaları, Yugoslavya tarihine kara bir leke olmuştur.

Biz, ada hakkındaki araştırmalarımızı ilerleyen zamanlarda sürdürmeye devam edeceğiz ve tarihin bu kara lekesini gün yüzüne çıkarmaya gayret edeceğiz.