Gökten üç elma düştü

İran, önümüzdeki ay yeni cumhurbaşkanı seçecek. Reisi’nin yerine gelecek isim şimdiden merak konusu. Gerçi İran’da temel siyasetin belirlenmesinde cumhurbaşkanından ziyade Devrim Lideri etkin. Otoriteler, sabotaj ihtimalinin olması durumunda dahi bunun açıklanmasının mümkün görünmediği konusunda görüş bildiriyorlar.

ESKİ zaman hikâyelerinin başlangıç bölümünde “Bir varmış, bir yokmuş” ya da “Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde” şeklindeki meşhur tekerlemenin yanında, masalın sonundaki dilek bölümünde de “Onlar ermiş muradına” veya “Gökten üç elma düşmüş; biri masalı anlatana, biri dinleyene, üçüncüsü de masal kahramanına” şeklinde denilen cümlelere yer verilirdi.

Orta yaşın üzerinde bulunan neslin çocukları olarak, birçoğumuz bu tür masallara kulak vererek büyüdük. Bugünkü yazımıza başlık olmasına gelince…

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve beraberindeki üst düzey isimleri taşıyan helikopterin düşmesi sonucu hayatlarını kaybetmelerini ve yankılarını ele alacağız.

İran’daki helikopter kazasının bir benzeri, 25 Mart 2009 tarihinde ülkemizde yaşandı. Kahramanmaraş’ın Çağlayancerit ilçesindeki mitinge katılan BBP Kurucu Genel Başkanı Şehit Muhsin Yazıcıoğlu ile beraberindekilerin Yozgat’ın Yerköy ilçesine gitmek için bindikleri helikopter, hareketinden kısa bir süre sonra dağlık alanda düşmüş, kazada helikopterdekilerin tamamı hayatını kaybetmişti. Bu, gökten düşen ilk elmaydı ve Türkiye’nin payıydı.

Aradan geçen 15 yıl boyunca dünyanın birçok yerinde helikopter kazaları yaşandı ama hiçbirinde Reisi ile Yazıcıoğlu kazalarındaki benzerliğe rastlanmamıştı.

Kaza sonrasında sabotaj iddiaları gündeme geldi ve basın mensupları ile strateji, güvenlik ve uluslararası ilişkiler uzmanları olayı değerlendirmek için adeta birbirleriyle yarıştılar. Bunlardan en dikkat çekeni, strateji ve güvenlik uzmanı İbrahim Keleş ile uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. İrfan Kaya Ülger’e ait olan değerlendirmelerdi ve bizi teyit eder mahiyetteydi.

Her ikisi de Yazıcıoğlu ve Reisi’nin helikopter kazalarındaki benzerliğe dikkat çektiler. Keleş, her iki helikopterin de Bell marka Amerikan yapımı olduğunu, iki uçuşun da sisli havada gerçekleştiğini, en önemlisi kaza sonrası iki olayda da ilk arama çalışmalarına köylülerin katıldığını söylerken; Ülger ise, Yazıcıoğlu ve Reisi’yi taşıyan helikopterlerden düşme sonrası hiç sinyal alınamadığını, ikisinin de enkaz bulunmasını zorlaştıran çok zor iki bölgeye düşmesine dikkat çekti.

Olayın arka plânı

İran haber ajansları, 19 Mayıs günü Aras nehri üzerinde Azerbaycan ile ortaklaşa inşâ edilen Kız Kalesi Barajının açılışını, mevkidaşı Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile yapmak amacıyla bölgeye giden Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’yi taşıyan helikopterin kaza yaptığı haberini geçtiler. Bu da gökten düşen ikinci elmaydı ve komşumuz İran’a pay edilmişti.

İranlı yetkililer, Tebriz sınırları içerisinde kalan Ozi köyü yakınlarındaki ormanlık alana düşen ve Reisi’nin yanı sıra Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Doğu Azerbaycan Valisi Malek Rahmeti ve Tebriz Cuma İmamı Ayetullah Muhammed Al-i Haşimi’nin bulunduğu helikopterin sert iniş yaptığı, içindekilere erişildiği ve herhangi bir can kaybının olmadığı yönünde bilgi aktarsa da bu tür haberlerin asılsız olduğu ortaya çıktı. Tıpkı Yazıcıoğlu kazasında olduğu gibi…

Kaza sonrasında, İran’ın dinî lideri Ayetullah Ali Hamaney, İran halkından dua etmesini isterken, kazanın meydana geldiği arazinin dağlık olması ve kötü hava koşulları nedeniyle arama-kurtarma ve sağlık ekipleri, bölgeye ulaşmakta zorlandı. Hatta kötü şartlar nedeniyle kayboldukları da öğrenildi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, elim kazadan haberdar olur olmaz bir mesajla “Türkiye olarak pek çok kez olduğu gibi bu zor ve müessif günlerinde de komşumuz İran’ın yanında olacağız” açıklamasında bulundu. Bu açıklamadan kısa bir süre sonra İran Hükümeti, kaza yerinin tespiti için Türkiye’den İHA talep etti. Van’dan kalkan Baykar yapımı Akıncı İHA’sı, zorlu şartlarda gerçekleştirdiği keşif sonrasında elde ettiği bilgileri İranlı yetkililerle paylaştı ve dünyayı kendisine hayran bıraktı.

Pazartesi erken saatlerde enkaza ulaşan arama-kurtarma ekipleri, helikopterdekilerden kurtulan kimsenin olmadığını açıkladılar.

Kazayla ilgili konuşanlardan biri de Millî İstihbarat Akademisi Öğretim Üyesi Dr. Hakkı Uygur’du ve suikast olasılığı ile ilgili olarak, elde herhangi bir veri, açıklama ya da üstlenmenin olmamasına rağmen İran’da gerçekleşen bu olayın son dönemde yükselen İsrail-İran gerilimini akıllara getirdiğini, İran’ın 13 Nisan gecesi İsrail’e düzenlediği hava saldırısının ABD’nin de baskısıyla İsrail tarafından benzer bir yükseltme ile yanıtlanmadığının görüldüğünü, olayın İsrail bağlantılı bir sabotaj olması durumunda inkârının da kolay olacağını iddia etti.

Uygur’un bir başka senaryosu komplo teorisine yakın olsa da ülke içi bazı siyâsî grupların işin içinde yer aldığını, eski bir helikopterle bozuk hava şartlarında dağlık bir bölgede uçuş kararı alınmasının sabotaj söylentilerini güçlendirdiğini, İranlı üst düzey siyasal iletişimci Seyyid Muhammed Merendi’nin olay sonrası Filistin direnişi temalı bir paylaşım yapmasının olayın dış boyutlu olma ihtimâlini güçlendirdiğini ifade etti.

İsrail’den sonra adı geçen ülke ABD’ydi ve yaptırımları bir kez daha gündeme geldi. Eski İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in kaza hakkındaki “Aslî sorumlularından birinin ülkenin sivil havacılık sektörünü etkileyen tek taraflı yaptırımlar uygulayan ABD’dir” çıkışına Rusya destek verirken, ABD’li sözcüler yaptırımlara devam edeceklerini ancak 40 yıllık helikopteri uçuran ve o rotadan geçirenin de İran olduğunu dile getirdiler. Yani “Katil biz değiliz!” dediler kısaca.

Kazayı ilginç kılan bir diğer faktör, Devrim Muhafızları öğretisine sahip olan ve Hamaney ile uyumlu çalışan Dışişleri Bakanı ile Reisi’nin aynı helikopterde olmasıydı. Güvenlik riski doğuran bu durum çok konuşulmasa da önemli bir detay.

Tüm bunlara rağmen İran iç politikası oldukça karmaşık. Reisi’nin ölerek sahneden çıkmasıyla Devrim lideri Ali Hameney’in oğlu Mücteba Hameney’in isminin öne çıkıyor olması dikkat çekici.

Önceki gün başlayan ve Tebriz Şüheda Meydanı’na akın eden on binlerce kişi, kazada hayatını kaybeden Cumhurbaşkanı Reisi, Dışişleri Bakanı Abdullahiyan, Tebriz Cuma İmamı Muhammed Ali Al-i Haşimi ve Doğu Azerbaycan Valisi Malik Rahmeti için son vazifelerini yapmak üzere buluştu. Kazada hayatını kaybeden 9 kişi için Tahran Üniversitesi yerleşkesinde tören düzenlendi ve cenaze namazını İran lideri Ayetullah Ali Hamaney kıldırdı.

İran, önümüzdeki ay yeni cumhurbaşkanı seçecek. Reisi’nin yerine gelecek isim şimdiden merak konusu. Gerçi İran’da temel siyasetin belirlenmesinde cumhurbaşkanından ziyade Devrim Lideri etkin. Otoriteler, sabotaj ihtimalinin olması durumunda dahi bunun açıklanmasının mümkün görünmediği konusunda görüş bildiriyorlar.

7 Ekim sonrasında oldukça gergin ve kırılgan olan bölgede dengelerin yeniden şekillenme olasılığı oldukça yüksek. İran-Türkiye-Azerbaycan (hatta Ermenistan) yakınlaşmasın birilerini rahatsız ettiği ise apaçık bir gerçek.

Gökten düşen üçüncü ve son elma, umarım üçüncü bir ülkeye değil de bu tür suikast ve sabotajlardan beslenen hikâyenin yazarlarına ya da icracılarına nasip olur.