Giyim kuşam evrimi

Kişisel bakım her zaman önemlidir. Giyim kuşamı da bu pencereden yorumladığımızda, ne kadar kişisel bir alan olduğunu anlıyoruz. Buradan baktığımızda ise, her zaman olduğu gibi, bu konu üzerinden herhangi bir kimse hakkında yargıda bulunmanın ne kadar yanlış olduğu sonucuna varabiliriz. Ama döndük dolaştık, yine topluma bir mesajla bitirdik: Acaba biz kim için giyindik?

GİYİM kuşamın her ne kadar insanın varoluşuyla birlikte doğa koşullarından korunmak amacıyla ortaya çıktığı söylense de, bugün giyimin insanların kendilerini ifade ediş biçimi hâline geldiğini görüyoruz.

Her dönem değişen ve kendi döneminin şartlarına uyarlanan bu kültür, sadece insanın kendini değil, içinde bulunduğu toplumu, dönemi ve alışkanlıkları da temsil ediyor. Hattâ bazen içimizde biriken kara kahır, istemediğimiz hâlde simsiyah bir pardesü olup, sırtımıza bindirdiğimiz ağır yüklerle beraber omzumuzdan dökülüyor. Böyle zamanlarda eğer bir parça yaşama sevincimiz varsa, boynumuza renkli bir fular atıp, gizlemeye çalıştığımız tüm kötü hisleri göklere uçurabilir yahut buna bir de güneş gözlüğü ekleyerek tüm dünyadan kaçabilir ve içimizde biriken o kara kahrın dibine derin dalış yapabiliriz.

Bu yüzden giyim kuşamı yalnızca doğa koşullarından kaçınmak için kullandığımız metalardan saymak, bugün için çok yetersiz ve gerçekten uzak bir yorum olacak. Nitekim Nasreddin Hoca’nın “Ye kürküm ye!” masalını da yabana atmış olacağız. Fakat yazıma bu masal üzerinden devam etmeyeceğim; zira artık bir araya gelmek yasak. Dolayısıyla birkaç yıl önce zayıflar zayıflamaz aldığım kürkümü giyip de “Vay beni sevmediler, kürkümü sevdiler!” diye ağıtlar yakamayacağım. Çünkü bu bile içinde bulunduğumuz dönem itibariyle şekil değiştirdi. Artık duygular, yaşananlar, hattâ geçmiş bile kişinin giyim kuşamına sirâyet edebiliyor.

Elbette insanları giyim kuşamıyla yargılama hasletinden tamamen kurtulamadık; ancak Korona sebebiyle herkesin olması gerekenden çok daha fazla süreyi evinde geçirdiği ve toplumla minimum ilişki kurduğu göz önünde bulundurulursa, ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır. “Sanat, sanat için midir, toplum için mi?” sorunsalına benzer şekilde soralım: İnsan, kendi için mi giyinir, yoksa başkaları için mi? Yahut doğa sebebiyle mi? (Doğa sebebini geçtik canım. Bu çok eskidi…)

Korona ile birlikte salt beğenilmek arzusuyla bağdaştırılan giyim kuşam anlayışı da evirilerek, insanın kendini beğendiği şekilde giyinmesi noktasına yaklaştı. Çünkü kimselerle görüşmediğimiz zamanlarda da süslendik. Aynaya baktığımızda “Canım kendim!” dedik. Ve bunu kimselere göstermek için yapmadık. Satış yapamayan firmalar indirime girdiğinde elimiz bir eteğe uzandı, “Gerek var mı?” diye iki kez düşündük belki, ancak yaz bitmesine rağmen o mavi eteği sepete ekledik. Üzerine mavili bir bluzu da ekledik. “A, çok yakışacak!” dedik ve tek tuşla ödedik. Başkalarına göstereceğimiz günlerin geleceğinden ümitsizken yaptık bunu bir de üstelik!

Hastalanma korkusu ile eve kapandığımızda, sabah haberlerinde birtakım uzmandan aktarılan motivasyon cümlelerinden biri, uyku için kullanılan kıyafetlerin yalnızca uyku sırasında kullanılması, gün içinde kullanılmamasına ilişkindi. Bunu annem, doğduğum günden itibaren söylemeye başladı galiba. Fakat televizyonda “önemli birileri” söyleyince daha bilimsel bir şeymiş gibi duruyor. Hem sizi temin ederim, aynı kıyafetle tamamladığınız 24 saatin sonunda üzerinize deri gibi yapışan atâleti atmak için koştura koştura markete giderken kendinizi yakalayabilirsiniz. Yok yok, ben öyle bir şey yapmadım.

Öte yandan evde yemek pişirmek zorunda kalan herkesin bildiği gibi, yemek pişirilen kıyafetle yatılmaz. Mis gibi kamelya kokulu yumuşatıcılarla yıkadığımız nevresimlerimiz soğan koksun istemeyiz. Çünkü temizlik imandan gelir. Özetle bu aslında…

Kişisel bakım her zaman önemlidir. Giyim kuşamı da bu pencereden yorumladığımızda, ne kadar kişisel bir alan olduğunu anlıyoruz. Buradan baktığımızda ise, her zaman olduğu gibi, bu konu üzerinden herhangi bir kimse hakkında yargıda bulunmanın ne kadar yanlış olduğu sonucuna varabiliriz. Ama döndük dolaştık, yine topluma bir mesajla bitirdik: Acaba biz kim için giyindik?