DÜNYAYI küçültürseniz
insana, insanı büyütürseniz dünyaya ulaşırız. Her ikisinde de Allah’ın silinmez
Adı ve İmzası var. Bir şaheser hükmünde olan insanın hilkatindeki mucizeler
saymakla bitmez.
İnsana
bahşedilen ömür, alınıp verilen nefes sayısıyla sınırlı. İhtimâl, Peygamber
Efendimiz (sav) bir gerçeği dile getirmek ve insanı zinde tutmak için, “Beş şey
gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilin: Ölüm gelmeden önce hayatın, hastalık
gelmeden önce sağlığın, meşguliyet gelmeden önce boş vaktin, ihtiyarlık
gelmeden önce gençliğin, fakirlik gelmeden önce de zenginliğin”[i]
şeklinde buyurdular.
Ne
dünya ilk günkü bakirliğini ve güzelliğini koruyor, ne de doğumla dünyaya gelen
insanoğlu sağlığını.
Tam
da bu satırları yazarken aklımıza, Kanunî Sultan Süleyman’ın o muazzam vecizesi
geliyor: “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi;/ Olmaya devlet cihanda
bir nefes sıhhat gibi.”
Evet,
son bir senenin muhasebesinde ve istatiksel verilerinde “Koronavirüs” öne çıksa
da Ölüm Meleği sair sebeplerden can almaya devam ediyor. Daha birkaç gün evvel
bir akrabamızın genç evlâdı, hastanede yatan hamile eşinin yanına giderken,
aracında geçirdiği kalp krizi sonucu, iki hafta önce de gencecik bir komşu
kızımız lenfoma kanserinden hayata veda ettiler…
“Sen
küçüksün, ölemezsin/ Kefen bile giyemezsin/ Karlı dağlar aldı seni/ İstesen de
dönemezsin, dönemezsin” nakaratıyla belleklerde yer edinen, benim de çok
sevdiğim Nuray Hafiftaş, üç yıl önce 56 yaşında kefen giymişti…
Gördük
ki, unvanlar, mâkâmlar, zenginlik, güzellik ve gençlik, ölüme çare sunmuyor.
İşte bu yüzden en büyük servet “sağlık” ve bir de musibet ve ölüm geldiğinde
“sabır” göstermek olsa gerek…
Ölümün
bu kadar hakikat, bir o kadar da yakın olduğu zamanda kalp kırmanın, incitmenin
ve hak hukuk yemenin, dünyayı borçlu terk etmenin çetin bir keder olduğunun
fevkine varmak için Cenâb-ı Allah, zaman zaman “sabırla” karşılamamız gereken
hastalıklar bahşeder ve bir nevi dayanma gücümüzü test eder. Dostlarımızı ve
dostluklarımızı, hatta yakınlarımızı sınatır bize…
Bu
haftaki yazıma bir türlü karar vermemiştim ama iki aydır ayağımda nükseden ağrı
imdadıma yetti…
Evet,
ihtimâl sizler bu yazıyı okurken, bendeniz, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Yenimahalle
Devlet Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahi Hastalıkları Bölümünde, neşterine ve
bilgisine itimat ettiğimiz Doktor Aymer Coşar’ın gerçekleştireceği bir
ameliyata gireceğiz.
MR
sonuçlarında omuriliğin her iki tarafında, milyonda bir görülen irilikte iyi
huylu bir kitleye rastlandı. Duâ ederseniz belki de patlamış bir fıtık olarak alınacak…
Genel
anestezi ve tek kesi yöntemi ile çift yönlü yapılacak olan operasyonun kolay ve
başarılı geçmesi için Rabbimizden bir niyaz, siz vefalı dost ve okurlarımızdan
da bir duâ talebini içerir bu yazım.
Yazdım,
çünkü “gidip de gelmemek, gelip de görmemek” gibi bir başka gerçek var bu âlemde…
İmam
Efendi, seslenmeden evvel, kendim duyayım: “Haklarınızı helâl ediniz…”
En
Güzel’e emanetsiniz…