Geri tepen silah: İran

ABD yüz yıldır Orta Doğu’yu müttefikleriyle beraber nasıl yönetiyorsa, bundan sonrası için sadece yönetmede bazı güncellemeler yapacaktır. Peki, bu güncellemeler nelerdir? Bence biraz yukarıdan bakıldığında, Libya-Suriye-Yemen üçgeni içinde bir algı okumada fayda var. Başka bir ifadeyle, İran konusu, cambazın bakmamızı istediği “kuş” sadece!

MÜSLÜMANLARIN tarihinde Müslüman devletlerin ve/veya toplumların birbirleriyle savaşmadıkları ve birbirlerini İslâm dışı veya sapkın saymadıkları ve “tek devlet-tek millet-tek vatan-tek bayrak” olduğu dönem çok azdır.

“Asr-ı Saâdet” olarak nitelenen Halîfeler döneminde bile iç isyanlar bitmemiştir. Cemel ve Sıffin savaşları bile Vahyin şâhitleri arasında olmuştur.

Bu tablo, Müslümanların tarihine özgü değildir sadece, insanlık tarihi de aynıdır. Savaşsız ve suçlamasız bir tarihe ne bir din, ne bir ideoloji, ne de bir devlet-toplum pratiği sahip olmuştur.

Öyleyse tarihi, toplumu, olayları okuma ve yorumlama metodumuzda esaslı sorunlar var demektir.

Yakın tarihimizde sekiz yıl süren Irak-İran Savaşı’nın bir “Şiî ve Sünnî savaşı” olduğunu kim iddia edebilir? 15 Temmuz gecesi bomba yağdıranların, örneğin Hıristiyan veya Şiî olduklarını ileri süren çıkmış mıdır? Türkiye-ABD iş birliğinin veya stratejik ortaklık serüvenlerinin özünde bir “Ehl-i Kitap mutabakatı” olduğunu iddia eden bile buna inanır mı?

Öyleyse tüm bu olup bitenleri izah edecek başka bir sözlüğe, metoda ve en önemlisi dünya görüşüne ihtiyaç var.

***

Savaş, sözünde “sıcak temas”tır; ancak savaşın özü, “soğuk yenen intikamdır”. Başka bir ifadeyle, insanoğlu özünde başkalarına karşı “soğuk”tur. Eğer soğukluğu “sıcaklığın düşük hâli” olarak tanımlarsak, o zaman sıcak temas gibi görülen her şey, aslında soğuyan ilişkilerin dip hâlidir.

Peki, kalpleri, zekâları ve hattâ algıyı soğutan en önemli özne-sebep nedir?

Örneğin farklı dil, insanı birbirinden soğutan bir özne midir? Veya farklı coğrafyalarda yaşamak ya da farklı inançlara sahip olmak, insanı birbirinden soğutan etkenler midir? Veya aynı din, dil, kültür ve coğrafya içinde olanların birbirlerini öldürmelerini hangi soğuk sebeplere bağlayacağız?

Demek ki, savaş olgusunu “fark” orijinli yorumlayamayız!

Aksine savaş, “benzerlik-benzeşme-benzetme” üzere gelişen bir süreç...

Yani benzerlik arttıkça soğuma artıyor!

Peki, “din kardeşliği”, “stratejik ortaklık” veya “birlik üyeliği” gibi benzerlik kodlu örgütlenmeleri nasıl yorumlayacağız?

Örneğin, Hıristiyan kulübü gördüğümüz Avrupa’nın iki büyük dünya savaşında birbirini boğazlamasını nereye oturtacağız?

Acaba “Hayat güç ve yönetme üzere soğur!” dersek, bütün olup bitenleri yani yeryüzündeki bütün savaşları “güç ve yönetmek” özneliğinde izah edersek, başarılı olur muyuz?

Veya “kutsallar ve seçilmişlik” psikolojisi tabanlı mı yorumlasak tüm olup bitenleri?

Kim bilir, belki de “güç-yönetme ile kutsallar-seçilmişlik” denkleminde her şeyi netleştirebiliriz.

Mezhep savaşlarını göz önüne getirelim: Hangisi özünde bir “doğru yol ve sapkınlık” inancı üzerine gelişmiştir ki? Örneğin Yavuz ve İsmail savaşı, bir “kelâm-fıkıh” savaşı mıdır? Türkiye’nin İran ile savaşı ne zamandan beri ertelenmiştir?

Şiîlerin öldürülmesine fetvâ vermeye hazır olanlar ile Sünnîlerle savaşı kutsayacak kişiler, özlerinde ve sözlerinde bir inanç kavgası içindeler mi?

Evet, tüm bu “soğuk sorular” listesine bir bakış açısı, bir müzakere altlığı oluşturmak gerekir. Bir iki yazımızı bu eksende yazacağım…

***

ABD, İran ile bir savaşa girmenin hem İran, hem de Irak ülkelerinde yani büyük bir coğrafyaya yayılacağını biliyor. Sonuç alması da mümkün değil.

ABD için tek strateji, İran içinde hükûmeti devirmeye yönelik eylemler zinciri kurmak, ekonomik ambargoda dünyayı yanına almak ve Sünnî dünya için “Sizin de nefret ettiğiniz Şiîlerin burnunu yere sürtüyoruz!” kampanyası yürütmek…

İran, ABD ile savaşın sonuçsuz kalacağını bilen ve zaten otuz yıldır da savaş ölçeğini psikolojik harple sınırlı tutan politikasından vazgeçmeyecektir.

ABD yüz yıldır Orta Doğu’yu müttefikleriyle beraber nasıl yönetiyorsa, bundan sonrası için sadece yönetmede bazı güncellemeler yapacaktır.

Peki, bu güncellemeler nelerdir?

Bence biraz yukarıdan bakıldığında, Libya-Suriye-Yemen üçgeni içinde bir algı okumada fayda var. Başka bir ifadeyle İran konusu, cambazın bakmamızı istediği “kuş” sadece!

Asıl mesele ise “soğuk üçgen” kadrajı: Libya-Suriye-Yemen…

Devam edeceğiz…