
DÜŞÜNDÜM de epeydir bu köşede fıkra anlatmamışım. Anlatayım madem. Biliyorsanız anlatmayayım ama…
Vakt-i zamanında, ABD hükümetinin her bir Kızılderili kellesine 100 dolar verdiğini duyan Temel ile Dursun, soluğu Amerika’da alır.
Önce Laz ve Gaz’a gidip biraz eğlendikten ve ceplerindeki üç beş kuruşu tek kollu canavarlara kaptırdıktan sonra Arizona’ya geçerler.
İlk birkaç gün işler kesat gider ve bir tek Kızılderili’ye rastlayamazlar.
Üçüncü günün sabahında Dursun uyanıp çadırdan çıktığında bir de bakar ki etrafları yüzlerce Kızılderili ile çevrilmiş.
Hızla çadıra girer ve Temel’i uyandırır: “Ula Temel, kalk! Zengin olduk.”
Gülmediniz? Sanırım biliyordunuz fıkrayı. Neyse…
***
Geçen gün oturmuş, çekirdeğimi çitleyerek tartışma programı izliyordum. Konu Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu arasındaki koltuk kavgasıydı.
Efendim, “Kılıçdaroğlu koltuğu bırakır mı, İmamoğlu genel başkan olabilir mi, CHP delegesi kime yakın, kimler Kemalci, kimler Ekremci?” falan filan…
Birden son dakika bilgisi geldi, ekranın altındaki kırmızı banttan da altyazı geçti: Rusya’da darbe girişimi varmış. Rus paralı asker grubu Wagner, darbe girişiminde bulunmuş. Ortada tartışma programı filan kalmadı.
Wagner askerleri, liderleri Yevgeni Prigojin önderliğinde Ukrayna cephesini terk etmişler, Rostov’a doğru harekete geçmişler.
Prigojin, sosyal medyada bir de mesaj yayınlamış ve Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu için “Onu Kızıl Meydan’da asacağım” diyesiymiş.
Konu değişti, konuklar değişti. Anlaşıldı, gece uzun olacak. Bir paket çekirdek daha açmalı.
Muhtemelen birileri Wagner’e her Rus askeri kellesi için 100 dolar teklif etmiş. Çevresine bakan Wagner askerleri de “Zengin olduk” demişler.
Sonuçta Wagner, para karşılığında savaşan, parasını veren patronları için vekâlet savaşları yürüten ticarî bir müessese. Kim daha çok para verirse o taraf için hizmet verir.
Şu an Ukrayna cephesinde, Suriye’de ve Afrika’nın yarısında Rusya için savaşıyor Wagner.
Zamanın behrinde bu Wagner zibidileri Libya’da Türk askerinin de karşısına dikilmişlerdi. Kulakları çınlasın Ünal Çeviköz’ün, “lejyoner” dediği Mehmetçik gerekeni yapmış, Wagner birliklerine Libya’yı dar etmişti.
Bugüne kadar Rusya için çalışan Wagner, bugün Rusya’ya kafa tutma cüreti gösteriyor, önce Rostov’a, oradan da Moskova’ya yürümeye cüret ediyorsa yeni bir patron bulmuş demektir.
Buraya kadar, olup bitenleri bu şekilde bir mantık silsilesine oturttuk diyelim. Anlamadığım, bundan sonrası işte!
Bir Afrika atasözü der ki, “Gergedanla birdirbir oynanmaz”.
Bu sözü Afrika’da görev yapan Wagner askerleri de duymuş olmalı. Sen gergedanın üzerinden atlarsın belki ama sıra gergedana gelince fena işte!
Wagner’in Rus ordusu ile başa çıkabileceğini düşünmek için tek yeter şart, düşünebilecek bir beyninizin olmamasıdır.
Bir Rus atasözü de der ki, “Ayıyla dans edersen, dansın ne zaman biteceğine ayı karar verir”.
Bu sözü de sanırım Rusya’da “çalışan” Wagner askerleri duymuştur. Lâkin o dans başladı bile. Bakalım ne zaman ve ne şekilde bitecek.
Evet, Wagner’in Rus ordusu karşısında hiçbir şansı yok. Peki, bu dans neden başladı dersiniz?
Ajanslarda ilk günden beri asfaltları yırta yırta giden Wagner zırhlı araçlarını, düşürülen Rus helikopterlerini, bombalanan köprüleri, şehir merkezlerindeki silahlı çatışmaları, şehirleri terk etmek için tren istasyonlarında oluşan izdihamları izleyip duruyoruz.
Ayrıca Rusya’nın Ukrayna cephesinde ve dünya kamuoyunda kaybettiği cepheler ve prestij de cabası.
Sorumuz şu: “Sonu belli olan bu dans neden başladı?”
Bu soruya başka bir soru ile cevap vermek daha yerinde olur sanırım: Acaba şu an cambaza bakmakla mı meşgulüz, ne dersiniz?
Biz gözlerimizi Wagner’e çevirmişken, bir yerlerde birtakım dolaplar mı çevriliyor?
Son aldığım haberlere göre Wagner kalkışmadan vazgeçmiş, daha fazla Rus kanı dökmek istemiyorlarmış. Tekrar mevzilerine dönmeye karar vermişler. Yani dansı bitirmek istiyorlar. Lâkin dansın ne zaman biteceğine “ayı” karar verecek.
Kapağı şimdiden Belarus’a atmış olsa da Prigojin’in yakın bir zaman içerisinde bir otel odasında yahut bir alışveriş merkezinin otoparkında intihar etmiş olarak bulunması kuvvetle muhtemeldir.
Bir Türk atasözü der ki, “Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz”.
Hele ki o kurdun adı “Putin” ise…
***
Bütün bunları izlerken birden bir aydınlanma yaşadım. Aslında konuklar değişmiş olsa da konu neredeyse aynı kalmış.
Buraya kadar anlattıklarımda Putin’in yerine Kemalciğimi, Prigojin’in yerine de Ekremciğimi koyun, yazıyı yeniden okuyun.
Hâl böyle olunca, çekirdek paketini kapattım. Şu merete başlayınca bırakamıyorsun!
Gittim yattım. Ne hâlleri varsa görsünler. Bana ne ki?
Kalınız sağlıcakla efendim…