MİLLETLERİN
iri ve diri olmasının en önemli dayanaklarından olan ve her devirde üzerinde
kafa yorulan konulardan biri de “gençlik” meseleleridir. Gençlerin fizyolojik
gelişimleri gereği heyecanları, içinde yaşadıkları çağa uygun değişen
istekleri, karşılaştıkları problemler, edindikleri dertler, problemlere çâre arayışı
her zaman kendi içinde ve toplum nezdinde ayrı bir önem arz etmektedir.
Her kesimden insanın konu hakkında
olumlu ya da olumsuz söyleyecek bir şeyleri vardır. Onca çok sözü edilen ama
yine de meselenin hâlli yolunda önemli bir adımın atılmadığı, bunun yerine nesiller
arası çatışmalara maruz kalınan bir durum bu. Bu konuda en fazla olumsuz yönde
etkilenen, anlaşılma zorluğu çeken ve yetişkinlerden her zaman tenkit alan,
çoğu zaman haksızlığa uğrayan mazlum gençlik...
Gerekli eğitim vermede
zorlanılan, çağın gereklerine uygun yetiştirilmesinde yetersiz kalınan,
yarınında güven içinde yaşaması için uygun ortamların hazırlanmadığı ya da
hazırlanamadığı hâlde istenen şekilde yetiştirilemediği/yetişemediği için
sıklıkla eleştirilen mağdur gençlik...
Yetişkinlerin, kendinden
sonra gelen bir nesil olmasına rağmen, kendinden daha olgun davranış
göstermesini bekleyip bu yönde kendilerinin dahi zamanında benzer şeyleri
yapamadığını unutarak her türlü problemin üstesinden gelmesi istenen garip
gençlik...
Bütün yıkıcı akımlara karşı
açık bırakılan, bozulup dejenere olmasına karşı hiçbir önlem alınamayan, buna
rağmen suçun hep kendisinde arandığı bir nesil, masum gençlik...
Çocukluktan itibaren yarış
atı gibi sınav peşinde koşturulan, yeteneklerinin ortaya çıkarılması adına
zamanında uygun ortamların sunulmadığı, fırsatların tanınmadığı, ancak iş başa
düşünce her şeyin üstesinden gelmesi istenen talihsiz gençlik...
Yaşının gereğini yaşamaya
fırsat bulamayan, kendi özgünlüğünü yaşamayan, gelişmeleri daha hızlı ve iyi
kavramasına rağmen başkaları tarafından her konuda bir şeyleri yapmaları
hususunda öğüt ile karşılaşan talihsiz gençlik…
Zamanında gerekli desteği
alamadığı ve uygun rehberlik göremediği için boşluğa sürüklenip toplumun kanayan
yarası hâline gelince eli kolu bağlı olarak çâresiz, problemlerinin çözümünde
yetersiz kalınan, güç yetirilemeyip söz geçirilemeyen âsi gençlik...
Yukarıda sayılanlara daha
nicelerinin eklenebileceği yoğunlukta dertleri, beklentileri ve meseleleri olan,
her şeye rağmen bütün olumsuzluk ve uyumsuzlukların üstesinden gelmesi beklenen
çâresiz bir gençlik...
Üzerine herkesin karınca
kararınca katkı sağlamakla yükümlü olduğu, toplumun daima çözüm bekleyen bir
meselesi olarak dimdik ayakta duran, milletin ortak derdi gençlikten bahsetmek
kolay olmuyor. İsteniyor ki, aynı şeyler de olsa, güncelliğini kaybetmeden,
çözüm bulana kadar unutulmaması amacıyla dert bilinenleri, çâre bilinenleri elden
geldiğince ortaya koymak ve nice büyük problemin unutulduğunu, çârelerinin de
unutulageldiğini göz önünden kaçırmadan meseleyi canlı tutmak mümkün olsun.
“Gençlik” denince akla ilk
olarak “olumsuz” değerlendirilen davranışlar sergileyen insanlar gelir
olmuştur. Kendinden başkasını düşünmeyen, güncel arzu ve isteklerini
giderebilmekten başka düşüncesi olmayan bir yapı tasavvur edilir. Fırsatını
bulur, iktisadî durum da el verirse, zevk ve sefa içinde, niçin yaşadığının
şuurunda olmadan gününü gün eden kişiler olarak algılanır olmuştur gençler. Ya
da oyun salonlarının daimî müşterisi olarak görülür, görülmek istenirler. Günün
şartları ve göze batan olumsuz örnekler içinde bulunan bir kısım gençliğin
yaşantısı insanları böyle düşünür duruma getirmiş olacak ki toplum olarak,
özellikle belli yaşın üstündeki yetişkinler, bu kalıbın dışına çıkmakta
zorlanmaktadırlar.
Bu kanaatin oluşmasında
etkili olan olumsuz örneklerin payı oldukça fazladır. Sözlü, görüntülü ve
yazılı medyada sunulan gençlik tipi çoğunlukla toplumun genel ahlâk yapısına ve
beklentilerine ters düşen örnekler oluşturmaktadır. Yaratıcı zekâsını
çalıştırıp önemli başarılara imza atan, yetenekleriyle ülke içinde ve dışındaki
birçok alanda başarı elde eden gençlerin yaşantıları medyada gerekli yeri
almamaktadır.
Medyanın gençliğe etkisi
Yetişkinlerin değişmeyen
düşünce yapısı ortada iken, mevcut gidişatın görünümü de böyle olunca, gençlik
de normal olarak gördüğü örnekler düzeyinde kendine yer bulmaktadır. Teknolojik
gelişmelerin geldiği nokta insanlara olumlu ya da olumsuz çok büyük fırsatlar
sunmaktadır. Ne yazık ki, televizyonların diziler, filmler ve magazin
programlarında ortaya koyduğu cazibe noktaları, ağırlıklı olarak olumsuz
örneklerden oluşmaktadır. Başıboş, vurdumduymaz, ahlâktan yoksun, gününü gün
eden, daima nefsî arzularının peşinde koşup şahsî çıkarı uğruna gözünü budaktan
esirmeyen, mizahı sadece belden aşağı anlayan zihniyetin ortaya koyduğu
tiplemeler sürekli olarak göz önünde tutulmaktadırlar. Buraları birer gelir
kapısı gören açıkgözler, insanların arzu ve isteklerini kamçılayan görüntüleri
ön plâna çıkarmaktadırlar.
Çağın vazgeçilmezi olan
internet konusunda uygun altyapı oluşturulmadığı için şuursuz insanların
istismar ve tuzaklarına karşı gençlerin mağdur kalmalarının önüne
geçilememektedir.
Ülke insanlarının beklentilerinin
farklı, önemsedikleri davranış biçimlerinin ve değer yargılarının farklı olduğu
dikkate alınmadan, her türlü programa yer verilmeye devam edilmesi ise anlaşılacak
bir durum değildir. Toplumsal değer yargıları farklı olan değişik kültürlerin
yaşantıları, ülke insanının sahip olduğu Türk-İslâm kültürüyle birebir
uyuşmadığı ve uyuşmayacağı hâlde dikkate alınmamaktadır.
Aile bağları oldukça zayıflamış, bireyselliğin yoğun olarak yaşandığı, kişiler arasındaki akrabalık bağlarının kopuk ve ülke insanına göre değişik geleneklere sahip kültürel değerlerin farklı olduğu düşünülmüyor. Magazin programlarında çarpık davranışlar daha fazla yer buluyor. Böyle bir ortamda yetişen gençliğe -istenmese de- söz konusu türlerin “model” teşkil ettikleri düşünülmemektedir.
Her yetişkin insanın bir zamanlar şöyle veya böyle benzer gençlik çağından geçtiğini unutmadan, gençlerin gençlik duygularını anlayarak yaklaşması önemlidir.
Özendirilerek izlettirilen
yabancı kültür mensubu şuursuz gençlik, kendi ülkelerince çağın en önemli
problemlerinden, acil çözüm bekleyen meselelerinden kabul edildiği hâlde, gençliğimize
ise o batağa tam olarak düşmeden kurtarmaya çalışılması yerine onlar
izlettiriliyor, izlediği ürün, model olarak sunuluyor.
Türkçede “delikanlı” tanımı
vardır. Bu tanım, yaşın fiziksel ve duygusal olarak ne durumda olduğunu çok
güzel ortaya koyar. O çağda insanların ne kadar dinamik, ne kadar enerji yüklü
olduğu hesaba katılmalıdır. Duygusal olarak gönüllerinde nasıl fırtınaların
estiği, tahmin edilemeyecek yoğunluktadır. Mevcût enerjilerini değerlendirip
boşaltacakları ve deşarj olabilecekleri ortamların gereği ihmâl edilmektedir.
Bu dönemdeki birine uygun işlerle meşgul olması sağlanamadığı, uygun ortamlarda
eğlenme imkânı verilmediği takdirde arzu edilmeyen sonuçlarla karşılaşması her
zaman göz ardı edilmektedir.
Televizyon görüntüleri
izlendiğinde, genellikle olumsuz gençlik tiplemeleri göze çarpmaktadır. Sözlü
ve görüntülü medyada müzik dinlemenin, eğlenmenin ve dans etmenin güzel
örneklerini görmek pek mümkün olmamaktadır. Toplumun yüzde doksanının üzerinde,
halk tepkisine rağmen küçük bir azınlığın sorumsuz ve gayr-i ahlâkî yaşantısı,
televizyon magazin programları sayesinde evlere kadar girmiş bulunmaktadır.
Gençlerin karşısına sunulan bu tür programlar, hiçbir kültürel altyapıya sahip
olmayan TV dizileri ve filmler ile desteklenerek rol model olarak
sunulmaktadır. Yaşantı biçimi hiçbir zaman toplumun kültürünü yansıtmayan kişilikler,
bu milletin değerleriyle bağdaşmayan tiplerden oluşmaktadır.
Öğrenen, öğrenmek isteyen,
sorumluluk taşıyabilecek gençleri yetiştirmek için önemli bir adım atılamamış,
kapasitesi yüksek gençliğin ülke yönetimine katkısı amacıyla özel programlar
geliştirilememiştir. Gençlerin enerjilerini kendileri ve toplum yararına
kullanabilecekleri ortamlar sunulamamaktadır. İhtiyaçlara cevap verecek uygun
tedbirler almak varken, günü kurtaracak geçici tedbirlerle oyalanmayı alışkanlık
hâline getiren bir durum ortaya çıkmaktadır. Ülkelerinin gelişmişlik düzeyinde
olmasında büyük katkısı olan ilim sahibi, araştırmacı, çalışkan genç
örneklerini görmek de mümkün olmamaktadır. Gençlik, ihtiyaç duyduğu
güzellikleri, olumlu örnekleri sözlü ve basılı medyada görme imkânı bulamamaktadır.
Buralarda gençliğe hitap eden düzenli ortamlar sunulmamaktadır.
Ülkeyi muasır medeniyet
seviyesine eriştirecek, her attığı adımın farkında olan bir gençlik
yetiştirmenin milletin en önemli meselesi olduğu bilinciyle hareket
edilmemektedir. Sabah evden çıkınca nereye gideceğini, ne zaman döneceğini
bilmeyen bir genç yerine, kişisel yükümlülüklerinin bilincinde, aile ve ülke
sorumluluğunu bilen bir genç görmek, herkesin -özellikle etkili ve yetkili
kişilerin- vazgeçilmezi arasında yerini olmalıyken bu hususta yeterli gelişme
görülmemektedir.
Gençlik için donanımlı
ortamlar geliştirmenin önemi
Gençlik konusunda daha fazla
zaman geçirilmeden işe başlanmalıdır. Geleceğe güvenle bakabilen gençliği
yetiştirmek için uygun ortamları hazırlamakta geç kalınmamalıdır. Gençlik ve
Spor Bakanlığı’nın gençlik merkezleri ile belediyelerin ve sivil toplum
örgütlerinin gençlik kulüpleri, gençlerin zamanlarını olumlu yönde değerlendirebilecekleri
sportif ve kültürel aktivitelere, müzik gruplarının oluşmasına ağırlıklı yer
vermelidirler. Bu sayede yetenekler ortaya çıkacak, hem gencin geleceği
aydınlanacak, hem de ulusal ve uluslararası etkinliklerde elde edecekleri
başarıdan ülkemiz yararlanacaktır.
Okullar, öğretime ayırdıkları
zamanın bir kısmını kişisel yeteneklerin ortaya çıkarılması yönünde kullanarak
hayata insan yetiştirme konusunda etkinliklere yer vermelidirler. Yaratıcı
düşüncelerin ortaya çıkarılması, estetik zevklerinin geliştirilmesi, duygu
yoğunluğunun dengelenmesi yönünde fırsatlar yaratılmalıdır.
İlköğretim çağı çocuklarından başlamak üzere değerler sistematiği geliştirilmeli, sağlam bir millî şuur verilirken evrensel kültür özümsetilmelidir. Okutulan ders kitapları ve onlara destek amacıyla yararlanılan kaynak kitaplar, soğuk ve amaçsız kuru metinler olmaktan kurtarılmalı, öz benliği geliştiren ve vatan-millet sevgisi ile donatılı metinler olmalıdır. Küreselleşen dünyada yalnız olunmadığı, başka milletlerin de yaşadığı bilinciyle evrensel düzeyde geniş bir ufka sahip olmaları da dikkate alınmalıdır. Okuduğu hikâyede, şiirde, romanda kendini, kendi özünü bulmalı, öncelikle ona sahip olmalıdır.
Öz müziğinden zevk alıp onda
huzuru bulabilen, bu sayede ruhsal güzelliğini besleyip geliştirebilen, onunla
dans edip eğlenebilen, bununla birlikte müziğin evrenselliğini kavrayan, gelmiş
geçmiş sanat değerlerini tanıyan gençler yetiştirilmelidir. Sanat ve estetik
zevki, öncelikle özünden başlayıp genişleyerek açılmalı, bu amaca hizmet eden
eğitim programlarına yer verilmelidir. Evrensel değerleri özümseyen ancak öz
benliğini kaybetmeden bu değerleri içselleştirebilen gençlere ihtiyaç vardır.
Eğlenirken kendi özüne uygun
davranışlara sahip, millî benliğini koruyan, çağın gereklerini yerine
getirirken de başkalarını taklitten kaçınan, ama onların ileri tekniklerinden
yararlanıp daha ileri geçebilme azmini taşıyan bir karaktere sahip olmalıdır. Gelişmiş
toplumların o düzeye gelmesindeki başarının kendi öz değerlerine sahip oluşlarından
kaynaklandığını, bu şuurla kendilerini geliştirerek ilerlemelerini
sürdürdüklerini unutmadan hareket edilmelidir. Bu ülkelerin gelişmişlik
düzeyinde aynı seviyeye, hattâ daha ileriye geçişlerinin nedenlerini araştırıp,
sağlam bir düşünceyle karar verebilen gençlik yetiştirilmesine imkân verilmelidir.
Her türlü düşünce ve akımı
iyi araştırıp öğrenen, sürekli sorgulayıp soruşturabilen ideal bir gençlik,
geleceğini plânlarken adımlarını doğru atacak, kolay kolay hatâya
düşmeyecektir. Ayrı düşüncelerde dahi olsalar, vatan-millet-devlet önceliğini
unutmadan, farklılıkların zenginlik olduğu bilinciyle, barış içinde yaşayacak
gençlerin ülke yönetiminde yer almalarının önü açılmalıdır.
Yaşları gereği her an
özentiye, taklide hazır bir vaziyette olmaları dolayısıyla, örnek teşkil edecek
karakterleri yazılı, sözlü ve görüntülü basında, sinema ve dizi filmlerde kendi
milletinden bulmasını imkân veren ortamlar ve kültürel yapıtlar hazırlanmalıdır.
Bağnazlığa ve körü körüne ırkçılığa fırsat vermeden millî benliğin gelişmesine
katkı sağlayacak gerçekçi yapıtların devlet tarafından desteklenmesi ve teşvik
edilmesi son derece gereklidir. İnsanlık adına yaptıkları çalışmalarla iz
bırakan değerli bilim insanlarını ortaya koydukları çalışmalarıyla tanımalarına
fırsat verilmelidir. Bunlar sayesinde, sağlam ve kültürel yönden oturmuş bir
karaktere sahip gençlerin yetiştirilmesi mümkündür.
Gençliğin yoğurulduğu kültür
alanlarının etkileri
Millî değerlerine sonsuz bir
sevgi ile bağlı, İslâm ahlâk ve faziletine sahip, evrensel düşünebilen, içinde
yaşadığı çağın bilgi birikiminden ve teknolojisinden azamî derecede
faydalanabilen gençler, ülke geleceğinin teminatı olacaklardır.
Gençlerin yetiştirilmesinde
önemli olan üç faktörü; aile, okul ve çevre faktörlerini gözden uzak tutmamak
gerekir. Aile, toplumumuzun en küçük ve en önemli birimidir. Genç, ilk önce
iyi-kötü, doğru-yanlış değerlerini ailede alır. Örf, âdet ve geleneklere uygun
bir kişiliği almasının temeli burada atılır. Aile bireyleri olarak bunları
daima göz önünde tutmalı, gençlerimiz üzerinde olumsuz etki bırakacak
davranışlardan kaçınılmalıdır.
Gençlerin örnek alacağı, davranışlarını taklit edeceği aile fertlerinin her attığı adımda kendilerinin bir takipçisi olduğunu unutmadan hareket etmeleri şarttır. Gençlerin olumlu çevre ve ortamlarda yetişebilmesini sağlayarak gerekli imkânları hazırlamalı, olumsuz çevrelere girmelerine ise zıtlaşmadan, üzüntüye fırsat vermeden ve hissettirmeden engel olunmalıdır.
Okul öncesi çağlardan başlamak üzere yeteneklerinin ortaya çıkarılması, becerilerinin ve kabiliyetlerinin geliştirilmesi amacıyla sosyal aktivitelerle meşgul edilmeleri, kişilik gelişimi ve karakter oluşumunda olumlu yönde son derece etkili olacaktır. Bu, gençlik altyapısının oluşumuna katkı sağlayacaktır. Yeteneklerine uygun ortamlarda yetişen gençlerin boşa harcayacak zamanları olmayacağı için sağlıksız ortamlarda eğlenmeye veya vakit geçirmeye ihtiyaç duymayacak, bağımlılıklara tenezzül etmeyeceklerdir.
Okul, gencin toplumsal davranış edinmesi ve kişiliğini kazanmasında önemli faktörlerden bir diğeridir. Okul çağında her türlü etkiye açık olan genç, okul arkadaşları ve öğretmenlerinden oldukça etkilenir.
Bunun bilincinde olarak, okulun öğretim görevi yanında daha da önemli olarak eğitime vereceği ağırlık ön plâna çıkmalıdır. Gencin topluma yararlı birer insan olarak yetişmesi, okulun vereceği eğitimin öneminde yatmaktadır. Yeni bilgiler edinmesinin yanında millî kültürü alması/alabilmesi için her türlü imkân sağlanmalıdır. Genç dilini, dinini, tarihini ve edebiyatını tâze ve katıksız olarak burada alabilmelidir. Araştırıcı ve sorgulayıcı, gelişmelere açık olması ve yenilikleri takip edebilmesi, doğruları yanlışlardan ayırt edebilmesi, kazanacağı her türlü ilim ve irfan değerleri, okulun eseri olacaktır.
Bunu veremeyen okul,
sorumluluklarını yerine getiremiyor, bilinçli ve şuurlu gençliğin
yetiştirilmesinde önemli bir görevi aksatıyor demektir.
Okuyan, düşünen ve
sorgulayan gençlik
Duyguların doğru ve zamanında
beslenmesi, anadilde kaliteli eserlerin okunmasıyla gelişir. Okuyan ve düşünen
bir gençliğe sahip olmanın ilk adımı okullardan başlar. Türk dilini,
edebiyatını sevdirecek, Türk kültürünü en iyi şekilde öğretecek yöntemler
bulunup zamanında verilmeli, bu sayede ilim ve irfanı yüksek seviyede gençlik
yetiştirilmelidir. Her sınıf seviyesinde zorunlu ama sevdirerek okutulacak
eserler listesiyle Türk kültürünün değerleri kavratılmalı, hangi dönemde ortaya
konulursa konulsun, o dönemin orijiniyle eserler okutularak kendi kültür değerleri
hakkında bir altyapı oluşturulmalıdır. Bu sayede dil dağarcığı da gelişecek,
kısa dönemlerin döngüsü içinde dil kısırlığında boğulmayacaktır.
Dil, milletlerin varlık
sebebidir. Kendi diline hâkim olunmadan evrenseli kucakladığını zannetmek,
başka kültürlerin boyunduruğunu kabul etmekle eş değerdir. Dünya klâsiklerini
tanımalı, medeniyetlerin gelişmesine katkıda bulunan bilim adamlarını ve dünya
edebiyatının değerlerini kıyaslamalı bir şekilde öğrenme imkânına sahip
olmalıdır gençlerimiz.
Genç insanların geleceğe
güvenle bakabilmesi için fikren ve rûhen doyurulmaları gerekir. Kendilerini
geliştirebilmeleri için uygun ortamlar hazırlanmalı, çağın ihtiyaçlarına cevap
verecek düzeyde eğitim garantisi verilmelidir. Öğrenci, “Okulun birini
bitirince bir yükseğine girebilir miyim?” düşüncesi/kaygısı taşımamalıdır.
Beceri ve istidâda göre öğrenim görmek ve yükselmek için önleri açık olmalıdır.
Özel yeteneklerinin ve gizil güçlerinin farkına varabilmesi için kendini doğru
ifade edebileceği ortamlar sunulmalıdır.
Çevre veya içinde yaşadığı
toplum, gencin kişiliğinin gelişmesi, karakterini oluşturmasında üçüncü önemli
faktör olarak yerini alır. Sağlıklı nesil yetiştirmenin önemli bir unsuru da
çevredir. Arkadaşlıklarını, dostluklarını genellikle yaşadığı çevreden seçer.
Olumlu ya da olumsuz alışkanlıklarını edinirken, içinde yaşadığı toplumun
etkisinde kalır. Olaylara karşı takındığı tavır da çevrenin özelliklerini
yansıtır. Çevre kültürü, gencin geleceğe bakış açısını da oluşturur. Toplum
olarak onların genç olduklarını unutmadan, kişiliğini kazanırken doğrularının
yanında -bilerek veya bilmeyerek- yanlışlarının da olabileceği unutulmamalıdır.
Yanlışlarından kurtarmak için sert tepkiler yerine yumuşak ve sevecen
yaklaşımlarla hatâlarının düzeltilmesi yoluna gidilmelidir.
Yaşlıların sürekli tenkit eden,
gençlerin ise tenkit edilen veya karşı çıkan durumdan kurtarılması gereklidir.
Her yetişkin insanın bir zamanlar şöyle veya böyle benzer gençlik çağından
geçtiğini unutmadan, gençlerin gençlik duygularını anlayarak yaklaşması
önemlidir. Onlara empati ile yaklaşmayı denemek daha sağlıklı olacaktır.
Gençlik problemlerinin gelip geçici olmadığını, süreklilik arz ettiğini unutmadan konuya yaklaşmak gerekir. Bu kadar önem arz eden gençlik problemlerinin çözümünde uzun vadeli çâreler bulunabileceği ümidi her zaman en büyük tesellidir. Bunun için çocuklar ve gençler için oluşturulacak millî politikalar, hiçbir iktidar değişiminde aksamayacak düzeyde faaliyete geçirilmelidir. Ülkenin geleceğinin aydınlık olması; ilim ve irfan sahibi, gelişmelere açık, yenilikleri takip edebilen, yeteneklerini keşfedip geliştirebilen, yaratıcı düşünceye sahip şuurlu gençler sayesinde gerçekleşecektir.