Gençlik

Her türlü düşünce ve akımı iyi araştırıp öğrenen, sürekli sorgulayıp soruşturabilen ideal bir gençlik, geleceğini plânlarken adımlarını doğru atacak, kolay kolay hatâya düşmeyecektir. Ayrı düşüncelerde dahi olsalar, vatan-millet-devlet önceliğini unutmadan, farklılıkların zenginlik olduğu bilinciyle, barış içinde yaşayacak gençlerin ülke yönetiminde yer almalarının önü açılmalıdır.

MİLLETLERİN iri ve diri olmasının en önemli dayanaklarından olan ve her devirde üzerinde kafa yorulan konulardan biri de “gençlik” meseleleridir. Gençlerin fizyolojik gelişimleri gereği heyecanları, içinde yaşadıkları çağa uygun değişen istekleri, karşılaştıkları problemler, edindikleri dertler, problemlere çâre arayışı her zaman kendi içinde ve toplum nezdinde ayrı bir önem arz etmektedir.

Her kesimden insanın konu hakkında olumlu ya da olumsuz söyleyecek bir şeyleri vardır. Onca çok sözü edilen ama yine de meselenin hâlli yolunda önemli bir adımın atılmadığı, bunun yerine nesiller arası çatışmalara maruz kalınan bir durum bu. Bu konuda en fazla olumsuz yönde etkilenen, anlaşılma zorluğu çeken ve yetişkinlerden her zaman tenkit alan, çoğu zaman haksızlığa uğrayan mazlum gençlik...

Gerekli eğitim vermede zorlanılan, çağın gereklerine uygun yetiştirilmesinde yetersiz kalınan, yarınında güven içinde yaşaması için uygun ortamların hazırlanmadığı ya da hazırlanamadığı hâlde istenen şekilde yetiştirilemediği/yetişemediği için sıklıkla eleştirilen mağdur gençlik...

Yetişkinlerin, kendinden sonra gelen bir nesil olmasına rağmen, kendinden daha olgun davranış göstermesini bekleyip bu yönde kendilerinin dahi zamanında benzer şeyleri yapamadığını unutarak her türlü problemin üstesinden gelmesi istenen garip gençlik...

Bütün yıkıcı akımlara karşı açık bırakılan, bozulup dejenere olmasına karşı hiçbir önlem alınamayan, buna rağmen suçun hep kendisinde arandığı bir nesil, masum gençlik...

Çocukluktan itibaren yarış atı gibi sınav peşinde koşturulan, yeteneklerinin ortaya çıkarılması adına zamanında uygun ortamların sunulmadığı, fırsatların tanınmadığı, ancak iş başa düşünce her şeyin üstesinden gelmesi istenen talihsiz gençlik...

Yaşının gereğini yaşamaya fırsat bulamayan, kendi özgünlüğünü yaşamayan, gelişmeleri daha hızlı ve iyi kavramasına rağmen başkaları tarafından her konuda bir şeyleri yapmaları hususunda öğüt ile karşılaşan talihsiz gençlik…

Zamanında gerekli desteği alamadığı ve uygun rehberlik göremediği için boşluğa sürüklenip toplumun kanayan yarası hâline gelince eli kolu bağlı olarak çâresiz, problemlerinin çözümünde yetersiz kalınan, güç yetirilemeyip söz geçirilemeyen âsi gençlik...

Yukarıda sayılanlara daha nicelerinin eklenebileceği yoğunlukta dertleri, beklentileri ve meseleleri olan, her şeye rağmen bütün olumsuzluk ve uyumsuzlukların üstesinden gelmesi beklenen çâresiz bir gençlik...

Üzerine herkesin karınca kararınca katkı sağlamakla yükümlü olduğu, toplumun daima çözüm bekleyen bir meselesi olarak dimdik ayakta duran, milletin ortak derdi gençlikten bahsetmek kolay olmuyor. İsteniyor ki, aynı şeyler de olsa, güncelliğini kaybetmeden, çözüm bulana kadar unutulmaması amacıyla dert bilinenleri, çâre bilinenleri elden geldiğince ortaya koymak ve nice büyük problemin unutulduğunu, çârelerinin de unutulageldiğini göz önünden kaçırmadan meseleyi canlı tutmak mümkün olsun.

“Gençlik” denince akla ilk olarak “olumsuz” değerlendirilen davranışlar sergileyen insanlar gelir olmuştur. Kendinden başkasını düşünmeyen, güncel arzu ve isteklerini giderebilmekten başka düşüncesi olmayan bir yapı tasavvur edilir. Fırsatını bulur, iktisadî durum da el verirse, zevk ve sefa içinde, niçin yaşadığının şuurunda olmadan gününü gün eden kişiler olarak algılanır olmuştur gençler. Ya da oyun salonlarının daimî müşterisi olarak görülür, görülmek istenirler. Günün şartları ve göze batan olumsuz örnekler içinde bulunan bir kısım gençliğin yaşantısı insanları böyle düşünür duruma getirmiş olacak ki toplum olarak, özellikle belli yaşın üstündeki yetişkinler, bu kalıbın dışına çıkmakta zorlanmaktadırlar.

Bu kanaatin oluşmasında etkili olan olumsuz örneklerin payı oldukça fazladır. Sözlü, görüntülü ve yazılı medyada sunulan gençlik tipi çoğunlukla toplumun genel ahlâk yapısına ve beklentilerine ters düşen örnekler oluşturmaktadır. Yaratıcı zekâsını çalıştırıp önemli başarılara imza atan, yetenekleriyle ülke içinde ve dışındaki birçok alanda başarı elde eden gençlerin yaşantıları medyada gerekli yeri almamaktadır.

Medyanın gençliğe etkisi

Yetişkinlerin değişmeyen düşünce yapısı ortada iken, mevcut gidişatın görünümü de böyle olunca, gençlik de normal olarak gördüğü örnekler düzeyinde kendine yer bulmaktadır. Teknolojik gelişmelerin geldiği nokta insanlara olumlu ya da olumsuz çok büyük fırsatlar sunmaktadır. Ne yazık ki, televizyonların diziler, filmler ve magazin programlarında ortaya koyduğu cazibe noktaları, ağırlıklı olarak olumsuz örneklerden oluşmaktadır. Başıboş, vurdumduymaz, ahlâktan yoksun, gününü gün eden, daima nefsî arzularının peşinde koşup şahsî çıkarı uğruna gözünü budaktan esirmeyen, mizahı sadece belden aşağı anlayan zihniyetin ortaya koyduğu tiplemeler sürekli olarak göz önünde tutulmaktadırlar. Buraları birer gelir kapısı gören açıkgözler, insanların arzu ve isteklerini kamçılayan görüntüleri ön plâna çıkarmaktadırlar.

Çağın vazgeçilmezi olan internet konusunda uygun altyapı oluşturulmadığı için şuursuz insanların istismar ve tuzaklarına karşı gençlerin mağdur kalmalarının önüne geçilememektedir.

Ülke insanlarının beklentilerinin farklı, önemsedikleri davranış biçimlerinin ve değer yargılarının farklı olduğu dikkate alınmadan, her türlü programa yer verilmeye devam edilmesi ise anlaşılacak bir durum değildir. Toplumsal değer yargıları farklı olan değişik kültürlerin yaşantıları, ülke insanının sahip olduğu Türk-İslâm kültürüyle birebir uyuşmadığı ve uyuşmayacağı hâlde dikkate alınmamaktadır.

Aile bağları oldukça zayıflamış, bireyselliğin yoğun olarak yaşandığı, kişiler arasındaki akrabalık bağlarının kopuk ve ülke insanına göre değişik geleneklere sahip kültürel değerlerin farklı olduğu düşünülmüyor. Magazin programlarında çarpık davranışlar daha fazla yer buluyor. Böyle bir ortamda yetişen gençliğe -istenmese de- söz konusu türlerin “model” teşkil ettikleri düşünülmemektedir.

Her yetişkin insanın bir zamanlar şöyle veya böyle benzer gençlik çağından geçtiğini unutmadan, gençlerin gençlik duygularını anlayarak yaklaşması önemlidir. 

Özendirilerek izlettirilen yabancı kültür mensubu şuursuz gençlik, kendi ülkelerince çağın en önemli problemlerinden, acil çözüm bekleyen meselelerinden kabul edildiği hâlde, gençliğimize ise o batağa tam olarak düşmeden kurtarmaya çalışılması yerine onlar izlettiriliyor, izlediği ürün, model olarak sunuluyor.

Türkçede “delikanlı” tanımı vardır. Bu tanım, yaşın fiziksel ve duygusal olarak ne durumda olduğunu çok güzel ortaya koyar. O çağda insanların ne kadar dinamik, ne kadar enerji yüklü olduğu hesaba katılmalıdır. Duygusal olarak gönüllerinde nasıl fırtınaların estiği, tahmin edilemeyecek yoğunluktadır. Mevcût enerjilerini değerlendirip boşaltacakları ve deşarj olabilecekleri ortamların gereği ihmâl edilmektedir. Bu dönemdeki birine uygun işlerle meşgul olması sağlanamadığı, uygun ortamlarda eğlenme imkânı verilmediği takdirde arzu edilmeyen sonuçlarla karşılaşması her zaman göz ardı edilmektedir.

Televizyon görüntüleri izlendiğinde, genellikle olumsuz gençlik tiplemeleri göze çarpmaktadır. Sözlü ve görüntülü medyada müzik dinlemenin, eğlenmenin ve dans etmenin güzel örneklerini görmek pek mümkün olmamaktadır. Toplumun yüzde doksanının üzerinde, halk tepkisine rağmen küçük bir azınlığın sorumsuz ve gayr-i ahlâkî yaşantısı, televizyon magazin programları sayesinde evlere kadar girmiş bulunmaktadır. Gençlerin karşısına sunulan bu tür programlar, hiçbir kültürel altyapıya sahip olmayan TV dizileri ve filmler ile desteklenerek rol model olarak sunulmaktadır. Yaşantı biçimi hiçbir zaman toplumun kültürünü yansıtmayan kişilikler, bu milletin değerleriyle bağdaşmayan tiplerden oluşmaktadır. 

Öğrenen, öğrenmek isteyen, sorumluluk taşıyabilecek gençleri yetiştirmek için önemli bir adım atılamamış, kapasitesi yüksek gençliğin ülke yönetimine katkısı amacıyla özel programlar geliştirilememiştir. Gençlerin enerjilerini kendileri ve toplum yararına kullanabilecekleri ortamlar sunulamamaktadır. İhtiyaçlara cevap verecek uygun tedbirler almak varken, günü kurtaracak geçici tedbirlerle oyalanmayı alışkanlık hâline getiren bir durum ortaya çıkmaktadır. Ülkelerinin gelişmişlik düzeyinde olmasında büyük katkısı olan ilim sahibi, araştırmacı, çalışkan genç örneklerini görmek de mümkün olmamaktadır. Gençlik, ihtiyaç duyduğu güzellikleri, olumlu örnekleri sözlü ve basılı medyada görme imkânı bulamamaktadır. Buralarda gençliğe hitap eden düzenli ortamlar sunulmamaktadır.

Ülkeyi muasır medeniyet seviyesine eriştirecek, her attığı adımın farkında olan bir gençlik yetiştirmenin milletin en önemli meselesi olduğu bilinciyle hareket edilmemektedir. Sabah evden çıkınca nereye gideceğini, ne zaman döneceğini bilmeyen bir genç yerine, kişisel yükümlülüklerinin bilincinde, aile ve ülke sorumluluğunu bilen bir genç görmek, herkesin -özellikle etkili ve yetkili kişilerin- vazgeçilmezi arasında yerini olmalıyken bu hususta yeterli gelişme görülmemektedir.

Gençlik için donanımlı ortamlar geliştirmenin önemi

Gençlik konusunda daha fazla zaman geçirilmeden işe başlanmalıdır. Geleceğe güvenle bakabilen gençliği yetiştirmek için uygun ortamları hazırlamakta geç kalınmamalıdır. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın gençlik merkezleri ile belediyelerin ve sivil toplum örgütlerinin gençlik kulüpleri, gençlerin zamanlarını olumlu yönde değerlendirebilecekleri sportif ve kültürel aktivitelere, müzik gruplarının oluşmasına ağırlıklı yer vermelidirler. Bu sayede yetenekler ortaya çıkacak, hem gencin geleceği aydınlanacak, hem de ulusal ve uluslararası etkinliklerde elde edecekleri başarıdan ülkemiz yararlanacaktır.

Okullar, öğretime ayırdıkları zamanın bir kısmını kişisel yeteneklerin ortaya çıkarılması yönünde kullanarak hayata insan yetiştirme konusunda etkinliklere yer vermelidirler. Yaratıcı düşüncelerin ortaya çıkarılması, estetik zevklerinin geliştirilmesi, duygu yoğunluğunun dengelenmesi yönünde fırsatlar yaratılmalıdır.

İlköğretim çağı çocuklarından başlamak üzere değerler sistematiği geliştirilmeli, sağlam bir millî şuur verilirken evrensel kültür özümsetilmelidir. Okutulan ders kitapları ve onlara destek amacıyla yararlanılan kaynak kitaplar, soğuk ve amaçsız kuru metinler olmaktan kurtarılmalı, öz benliği geliştiren ve vatan-millet sevgisi ile donatılı metinler olmalıdır. Küreselleşen dünyada yalnız olunmadığı, başka milletlerin de yaşadığı bilinciyle evrensel düzeyde geniş bir ufka sahip olmaları da dikkate alınmalıdır. Okuduğu hikâyede, şiirde, romanda kendini, kendi özünü bulmalı, öncelikle ona sahip olmalıdır.


Öz müziğinden zevk alıp onda huzuru bulabilen, bu sayede ruhsal güzelliğini besleyip geliştirebilen, onunla dans edip eğlenebilen, bununla birlikte müziğin evrenselliğini kavrayan, gelmiş geçmiş sanat değerlerini tanıyan gençler yetiştirilmelidir. Sanat ve estetik zevki, öncelikle özünden başlayıp genişleyerek açılmalı, bu amaca hizmet eden eğitim programlarına yer verilmelidir. Evrensel değerleri özümseyen ancak öz benliğini kaybetmeden bu değerleri içselleştirebilen gençlere ihtiyaç vardır.

Eğlenirken kendi özüne uygun davranışlara sahip, millî benliğini koruyan, çağın gereklerini yerine getirirken de başkalarını taklitten kaçınan, ama onların ileri tekniklerinden yararlanıp daha ileri geçebilme azmini taşıyan bir karaktere sahip olmalıdır. Gelişmiş toplumların o düzeye gelmesindeki başarının kendi öz değerlerine sahip oluşlarından kaynaklandığını, bu şuurla kendilerini geliştirerek ilerlemelerini sürdürdüklerini unutmadan hareket edilmelidir. Bu ülkelerin gelişmişlik düzeyinde aynı seviyeye, hattâ daha ileriye geçişlerinin nedenlerini araştırıp, sağlam bir düşünceyle karar verebilen gençlik yetiştirilmesine imkân verilmelidir.

Her türlü düşünce ve akımı iyi araştırıp öğrenen, sürekli sorgulayıp soruşturabilen ideal bir gençlik, geleceğini plânlarken adımlarını doğru atacak, kolay kolay hatâya düşmeyecektir. Ayrı düşüncelerde dahi olsalar, vatan-millet-devlet önceliğini unutmadan, farklılıkların zenginlik olduğu bilinciyle, barış içinde yaşayacak gençlerin ülke yönetiminde yer almalarının önü açılmalıdır.

Yaşları gereği her an özentiye, taklide hazır bir vaziyette olmaları dolayısıyla, örnek teşkil edecek karakterleri yazılı, sözlü ve görüntülü basında, sinema ve dizi filmlerde kendi milletinden bulmasını imkân veren ortamlar ve kültürel yapıtlar hazırlanmalıdır. Bağnazlığa ve körü körüne ırkçılığa fırsat vermeden millî benliğin gelişmesine katkı sağlayacak gerçekçi yapıtların devlet tarafından desteklenmesi ve teşvik edilmesi son derece gereklidir. İnsanlık adına yaptıkları çalışmalarla iz bırakan değerli bilim insanlarını ortaya koydukları çalışmalarıyla tanımalarına fırsat verilmelidir. Bunlar sayesinde, sağlam ve kültürel yönden oturmuş bir karaktere sahip gençlerin yetiştirilmesi mümkündür.

Gençliğin yoğurulduğu kültür alanlarının etkileri

Millî değerlerine sonsuz bir sevgi ile bağlı, İslâm ahlâk ve faziletine sahip, evrensel düşünebilen, içinde yaşadığı çağın bilgi birikiminden ve teknolojisinden azamî derecede faydalanabilen gençler, ülke geleceğinin teminatı olacaklardır.

Gençlerin yetiştirilmesinde önemli olan üç faktörü; aile, okul ve çevre faktörlerini gözden uzak tutmamak gerekir. Aile, toplumumuzun en küçük ve en önemli birimidir. Genç, ilk önce iyi-kötü, doğru-yanlış değerlerini ailede alır. Örf, âdet ve geleneklere uygun bir kişiliği almasının temeli burada atılır. Aile bireyleri olarak bunları daima göz önünde tutmalı, gençlerimiz üzerinde olumsuz etki bırakacak davranışlardan kaçınılmalıdır.

Gençlerin örnek alacağı, davranışlarını taklit edeceği aile fertlerinin her attığı adımda kendilerinin bir takipçisi olduğunu unutmadan hareket etmeleri şarttır. Gençlerin olumlu çevre ve ortamlarda yetişebilmesini sağlayarak gerekli imkânları hazırlamalı, olumsuz çevrelere girmelerine ise zıtlaşmadan, üzüntüye fırsat vermeden ve hissettirmeden engel olunmalıdır.

Okul öncesi çağlardan başlamak üzere yeteneklerinin ortaya çıkarılması, becerilerinin ve kabiliyetlerinin geliştirilmesi amacıyla sosyal aktivitelerle meşgul edilmeleri, kişilik gelişimi ve karakter oluşumunda olumlu yönde son derece etkili olacaktır. Bu, gençlik altyapısının oluşumuna katkı sağlayacaktır. Yeteneklerine uygun ortamlarda yetişen gençlerin boşa harcayacak zamanları olmayacağı için sağlıksız ortamlarda eğlenmeye veya vakit geçirmeye ihtiyaç duymayacak, bağımlılıklara tenezzül etmeyeceklerdir.


Okul, gencin toplumsal davranış edinmesi ve kişiliğini kazanmasında önemli faktörlerden bir diğeridir. Okul çağında her türlü etkiye açık olan genç, okul arkadaşları ve öğretmenlerinden oldukça etkilenir.

Bunun bilincinde olarak, okulun öğretim görevi yanında daha da önemli olarak eğitime vereceği ağırlık ön plâna çıkmalıdır. Gencin topluma yararlı birer insan olarak yetişmesi, okulun vereceği eğitimin öneminde yatmaktadır. Yeni bilgiler edinmesinin yanında millî kültürü alması/alabilmesi için her türlü imkân sağlanmalıdır. Genç dilini, dinini, tarihini ve edebiyatını tâze ve katıksız olarak burada alabilmelidir. Araştırıcı ve sorgulayıcı, gelişmelere açık olması ve yenilikleri takip edebilmesi, doğruları yanlışlardan ayırt edebilmesi, kazanacağı her türlü ilim ve irfan değerleri, okulun eseri olacaktır.

Bunu veremeyen okul, sorumluluklarını yerine getiremiyor, bilinçli ve şuurlu gençliğin yetiştirilmesinde önemli bir görevi aksatıyor demektir.

Okuyan, düşünen ve sorgulayan gençlik

Duyguların doğru ve zamanında beslenmesi, anadilde kaliteli eserlerin okunmasıyla gelişir. Okuyan ve düşünen bir gençliğe sahip olmanın ilk adımı okullardan başlar. Türk dilini, edebiyatını sevdirecek, Türk kültürünü en iyi şekilde öğretecek yöntemler bulunup zamanında verilmeli, bu sayede ilim ve irfanı yüksek seviyede gençlik yetiştirilmelidir. Her sınıf seviyesinde zorunlu ama sevdirerek okutulacak eserler listesiyle Türk kültürünün değerleri kavratılmalı, hangi dönemde ortaya konulursa konulsun, o dönemin orijiniyle eserler okutularak kendi kültür değerleri hakkında bir altyapı oluşturulmalıdır. Bu sayede dil dağarcığı da gelişecek, kısa dönemlerin döngüsü içinde dil kısırlığında boğulmayacaktır.

Dil, milletlerin varlık sebebidir. Kendi diline hâkim olunmadan evrenseli kucakladığını zannetmek, başka kültürlerin boyunduruğunu kabul etmekle eş değerdir. Dünya klâsiklerini tanımalı, medeniyetlerin gelişmesine katkıda bulunan bilim adamlarını ve dünya edebiyatının değerlerini kıyaslamalı bir şekilde öğrenme imkânına sahip olmalıdır gençlerimiz.

Genç insanların geleceğe güvenle bakabilmesi için fikren ve rûhen doyurulmaları gerekir. Kendilerini geliştirebilmeleri için uygun ortamlar hazırlanmalı, çağın ihtiyaçlarına cevap verecek düzeyde eğitim garantisi verilmelidir. Öğrenci, “Okulun birini bitirince bir yükseğine girebilir miyim?” düşüncesi/kaygısı taşımamalıdır. Beceri ve istidâda göre öğrenim görmek ve yükselmek için önleri açık olmalıdır. Özel yeteneklerinin ve gizil güçlerinin farkına varabilmesi için kendini doğru ifade edebileceği ortamlar sunulmalıdır.

Çevre veya içinde yaşadığı toplum, gencin kişiliğinin gelişmesi, karakterini oluşturmasında üçüncü önemli faktör olarak yerini alır. Sağlıklı nesil yetiştirmenin önemli bir unsuru da çevredir. Arkadaşlıklarını, dostluklarını genellikle yaşadığı çevreden seçer. Olumlu ya da olumsuz alışkanlıklarını edinirken, içinde yaşadığı toplumun etkisinde kalır. Olaylara karşı takındığı tavır da çevrenin özelliklerini yansıtır. Çevre kültürü, gencin geleceğe bakış açısını da oluşturur. Toplum olarak onların genç olduklarını unutmadan, kişiliğini kazanırken doğrularının yanında -bilerek veya bilmeyerek- yanlışlarının da olabileceği unutulmamalıdır. Yanlışlarından kurtarmak için sert tepkiler yerine yumuşak ve sevecen yaklaşımlarla hatâlarının düzeltilmesi yoluna gidilmelidir.

Yaşlıların sürekli tenkit eden, gençlerin ise tenkit edilen veya karşı çıkan durumdan kurtarılması gereklidir. Her yetişkin insanın bir zamanlar şöyle veya böyle benzer gençlik çağından geçtiğini unutmadan, gençlerin gençlik duygularını anlayarak yaklaşması önemlidir. Onlara empati ile yaklaşmayı denemek daha sağlıklı olacaktır.

Gençlik problemlerinin gelip geçici olmadığını, süreklilik arz ettiğini unutmadan konuya yaklaşmak gerekir. Bu kadar önem arz eden gençlik problemlerinin çözümünde uzun vadeli çâreler bulunabileceği ümidi her zaman en büyük tesellidir. Bunun için çocuklar ve gençler için oluşturulacak millî politikalar, hiçbir iktidar değişiminde aksamayacak düzeyde faaliyete geçirilmelidir. Ülkenin geleceğinin aydınlık olması; ilim ve irfan sahibi, gelişmelere açık, yenilikleri takip edebilen, yeteneklerini keşfedip geliştirebilen, yaratıcı düşünceye sahip şuurlu gençler sayesinde gerçekleşecektir.