Gençlik ve gelecek

Goethe, “İnsan gençliğinde özlediği şeylere yaşlılığında bol bol kavuşur” der; bu kavuşma hüsrana mâl olmasın. Her şey gençken daha güzel ve anlamlı. Genç yaşta hayatı iyi anlamak ve yaşamaksa idealimiz olmalı. Sharidan’ın dediği gibi, umarım, “gençlikte dünyayı, yaşlılıkta gençliği düzeltmeye çalışmak” hatâsına düşülmez…

GENÇLİK, hayat yolunun en önemli yapıtaşlarındandır. Genç bir filiz, mucibince zamanla güçlenecek, büyüyecek ve gövdesi o oranda gelişecektir. “Ağaç yaş iken eğilir” sözünün de bir bakıma filizle orantılı olduğu söylenebilir.  

Gençlikte üreticilik ve dinamizm vardır. Bu ikili idealizmle birleştiği takdirde, alınacak mesafe de çok olacaktır. Gençlikte yenilikçi ve değişimci tutum ve davranışlar idealist çizgide devam etmelidir. Bu yaşlarda idealizm yeni ve farklı şeyleri üretir. İşte bu anlamda devlete büyük ve önemli görevler düşmektedir.

Devlet her ne kadar gençlerin sorumluluk sahibi olmalarını istese de bu istek, sadece satırlar arasında bir ilke olarak kalmamalıdır. Hâlbuki devletin idealize ettiği ve ilk eğitimden itibaren üzerinde durduğu gençlik, ülkenin gelişmesinde büyük paya sahip olabilecektir. Zamanla gençlik döneminde eğitim ve öğretim yoluyla sahip olunan değerler değişime uğrarlar. Bu değişime devlet ve aile, ferdin sosyalleşmesine ve gelişmesine paralel bir yapıda bütünlük oluşturmaya dikkat etmeli, bu yolda emek vermelidir.

Bedensel gelişim belli bir yaştan sonra durur. Rûhî ve mânevî gelişim ise devam eder. Gençlik döneminde izlenen davranışlar ve değer hükümleri sosyalleşmeyle birlikte ya devam eder ya da terk edilir.

Fert, gençliğin kıymetini bilemediğinden, yıllar geçtikten sonra pişmanlık duyar. Bir düşünür, “Her şeyi bilecek kadar genç değilim” demiştir. Zamanı geçen gençlikle birlikte pişmanlık da sonuçsuzdur, bir işe yaramaz. Her şey zamanında ve yerinde yapıldığında değerli ve önemlidir. Gençliğimiz gittikten sonra onu sevmeye başlarız ama giden gitmiştir bir kere. Gençliğin değerini, zenginliğini zamanında bilebilmeliyiz.

Zenginlik farkındalıklarla, yapılan hareketlerin, davranışların, çalışmaların yenilenebilmesiyle anlamlı hâle gelir. Kiminin, yaşlılık gelip çatmaya başladığı sırada söylediği “Şimdi şu yaşta olmalıydım ki…” deyişi, bizlere hayatın öğrettiği tecrübelerin birer pişmanlıktan ibaret olduğunu gösterir. Kendinden haberi olmayan, orta yerde kalmış birilerine dönüşmemek için genç, tarihine, ananelerine, millî ve mânevî değerlerine sırt dönmemelidir. Zamanında, yerinde, iyi ve güzel kullanılmayan bir gençlik, sağlam vücûda girmiş mikrop gibidir. Bu bakımdan, hayatın sonuna gelindiğinde elde edilen birikim ve gerçekleri kavrama özelliği, gençliğin dinamizmi, üreticilik ve idealizmle birleştiği takdirde önemlidir. Bununla alınacak mesafe çok daha büyük olacaktır.

Gençliğin yenilikçi-değişimci tutum ve davranışlarını yozlaşmış kültür potasında eritmeden sürdürebilmenin yoluna bakılmalıdır. Bu yolda ailelere ve devlete büyük yük vardır. Yoksa gençler her ışıltıya kanar, her söze aldanır ve çok çabuk değişirler. Aldandıklarını dahi anlayamazlar.

Gençlik hayatında yenilikçi ve değişmeci tavrın hâkim kılınması için, bilgi ve kabiliyetlerin kazandırılması, kültürleşmenin, bizlere bırakılan mîrasın gerektiği gibi aktarılması gerekir. Bu tavır ve anlayış gençler arasında kaynaştırılmalı ve korunmalıdır. Küreselleşmenin dayattığı bütün olumsuzluklar toplum hayatını da olumsuz etkilemektedir. Kendi değerlerinden kopuş, bir milletin bağımsızlığına da gölge düşürür. Değişim sadece anlık zevkleri yaşayıp haz alarak ilerlemenin bir yolu değildir. Şekilciliğin ve moda hâline gelmiş çeşitli tutkuların sonu hüsrandır. Hele bu anlayış gelişime hiç açık değildir.

Millî varlığı geleceğe taşımak ve değerlere sahip çıkmak gelecek için fertlerin ve sosyal grupların sahip olmaları gerekli ilkelerdir. İrade koyulmayan değerler bir işe yaramaz. Değerleri hiçe sayan bir anlayışla yetişen gençlik koflaşmış demektir. Gençleri geleceğe taşıyacak, yetiştirilmesi, geliştirilmesi, eğitilmesi ve kazandırılması için plânlar yapmalı, eğitime öncelik vermelidir. Bu alanda hassas davranılmalıdır.

Sağlam ve dinamik bir gençlik yetiştirmenin yolu, iyi eğitilmiş, muasır medeniyet bilgileriyle donatılmış, millî terbiye görmüş, üretici, gelişmeci bir yol izleyerek millî varlıkla güçlendirmektir. Gençlik, aldığı terbiye, irfan ve kültürle geleceğimizin teminatı olacaktır.

Nasıl bir gençlik görmeliyiz?

Vatanını seven, istiklâl ve istikbâlini düşünen, millî değerlerine bağlı, iç ve dış saldırı ve tehditlere karşı duyarlı ve uyanık, bölücü ve yıkıcı cereyanlara karşı dirençli, ülkesini, bayrağını, insanlarını seven ve sayan bir gençlik, emelimizdir. Vatan sevgisi taşıyan, ülkede olup biten hiçbir olumsuzluğa nemelazımcı kalamaz. Bizim tarihî bir geçmişimiz, geleneklerimiz, kültürümüz var. Başka milletleri taklit etmek bize hiçbir şey kazandırmaz, bilakis kendimizi hor ve küçük görmemizi sağlar.

Gençler kapitalist sistemin dişlileri arasında kaynayıp gitmemelidir. Bu durumu sadece madde olarak görmek doğru değildir. Dış görünüşüyle para ve sermaye akımından ziyâde insanın davranış biçimlerinin belirlenmesi, tercihlerinin ortaya çıkması, yaşayış normları olarak çevreye ve eşyaya karşı bir teslimiyet demektir. Maddeye, eşyaya, hazlara bağlı bir gençlik monotonlaşır; millî değerlere, kültürel varlıklara karşı ise duyarsızlaşır. Mânâdan mahrum sığ bir gençlik, hiçbir hâlde geleceğimizin teminatı olamaz.

Gençlik millî, mânevî, insanî olmalı ancak Batı kültürü içine düşmemelidir. Kendi medeniyetini, kültürünü, tarihini tanımalı, fedakârlık duygusu taşımalı, her alanda başarılı olmak için çalışmalıdır. Dilini iyi kullanmalı, değerlerine sahip çıkmalı, ülkenin iç ve dış meseleleri hakkında duyarlı olmalıdır. Yabancı ideolojilere dikkat etmeli, kendi ülkesini, coğrafyasını bilmeli, sevmeli ve korumalıdır. Çıkar amaçlı fikirlere kapılmadan kültür hayatına, düşünce ufkuna ve sanata uyumlu olmalı, kendi öncelik ve üstünlüğüyle ev, aile, çevre ve sonra da evrensel kültürü/değerleri benimseyip geliştirmeye özen göstermeli, bağımlılık oluşturan maddelerden uzak durarak kendini koruyabilmelidir.

Gençler, geleceğe hazırlanmak ve taşınmak için kendi alanlarında daha kaliteli, çok yönlü yetişmeli, teknoloji kullanımı konusunda yetkin olmalıdırlar. Bugün ve yarına göre çok daha hızlı; sosyal, ekonomik, siyâsî, bilimsel ve teknolojik değişmelere başarıyla uyum sağlayabilecek şekilde yetiştirilmelilerdir. Gençleri iyi yetiştirebilmek için eğitim sistemi, işin ehli yetkililerce gerçekçi bir biçimde incelenip değerlendirilmelidir.

Goethe, “İnsan gençliğinde özlediği şeylere yaşlılığında bol bol kavuşur” der; bu kavuşma hüsrana mâl olmasın. Her şey gençken daha güzel ve anlamlı. Genç yaşta hayatı iyi anlamak ve yaşamaksa idealimiz olmalı. Sharidan’ın dediği gibi, umarım, “gençlikte dünyayı, yaşlılıkta gençliği düzeltmeye çalışmak” hatâsına düşülmez…