
BİZİ bu yazıyı yazmaya iten, millet olarak dünyevî ve
uhrevî hayatlarımızı alâkadar eden ve muhatap olacağımız/olduğumuz günümüz
şeytanî ideolojileri ve vahşi kapitalizmin gençliğimize biçtiği rolden ileri
gelmektedir.
Paraya ve güce hükmedenler, teknolojiyi ellerinde
tutan ve yönlendirenler, savaşa bir adım önde başladılar. Ne yazık ki her
toplumun en büyük dinamik gücü olan gençliği, egemen oldukları alana çekmeyi
başardılar. Bunu karamsar olduğumuzdan değil, tehlikeye dikkat çekmek için
söylüyoruz.
Teknolojiye egemen güçler, kendi hâkimiyet alanlarına
girmeyen reel ortamlara alternatif olarak sanal âlemler oluşturdular ve farklı
milletlerden müteşekkil gençliği kendi hâkimiyetleri altındaki sanal
âlemde toplayarak adeta “sanal gençlik” doğurdular. Böylelikle gerçek âlemden,
aileden, toplumdan, ahlâktan ve maneviyattan kopuk bir gençlik türedi.
Bu gençliğin hayâlleri, beklentileri, düşünceleri,
hesapları, kaygıları, kavgaları, anlayışları egemen sistemin çizdiği sınırlar
dairesinde seyrediyor. Globalleşen dünyanın, kapital düzenin dilini kullanan ve
gelenek, görenek, örf, âdet takmayan, “özgür birey, özgür irade, özgür genç,
özgür kadın, özgür toplum” gibi süslü ama içi boş kelimelerle kandırılan
gençliğimiz, özgürleştirilme vaadi ile tabiri caizse sahibi belirsiz kölelere
dönüştürüldü.
Bizim intizarımızın sebebi, yüz sene evvel Müslüman milletimizin
hissiyatına aykırı, medeniyet tasavvurumuza düşman ehl-i salîbin muharrik gücü,
Sykes-Picot tarafı ve bugünkü sahipleri olan ABD ve Hıristiyan Batı’nın, içimizdeki
mankurtları vasıtasıyla maalesef gençlerimiz için rol model olarak gösterilmesidir.
Bizim ruh dünyamızı tarumar eden, bizi inanç
kodlarımıza düşman hâline getiren eğitim politikaları vasıtasıyla bizi bize
yabancı ettiler. Hâlâ ellerinde bulundurdukları bir kısım medya fitnesi ve “sanat”
adı altındaki zehir kusan yazılı ve görsel (temaşa) vasıtalarla arzu ettikleri
düzenin devamı için bir kısım gençler gün geçtikçe manevî boşluklara
itiliyorlar. Bu yönde bazı ebeveynlerce (!) ve sözde gençlik kuruluşu STK’lar
tarafından hiçbir tedbir alınmamaktadır. Bunlar âdeta cehenneme odun taşıyan
zebani görevi görüyorlar.
Gençliğin içine girdiği bu girdaptan sadece Kur’ân’ın
örnek gösterdiği şahsiyetlerin rehberliğinde çıkabiliriz. Bize rehberlik edecek
metot bellidir. Hazreti Muhammed (sas) ve diğer peygamberlerin hayatı yolumuzu
aydınlatacaktır. Bize burada Kur’ân’ın örnek verdiği genç modellerden Hazreti
İbrahim, Hazreti Yûsuf, Hazreti Musa, Hazreti Meryem ve Ashab-ı Kehf, yolumuzu
aydınlatacaktır.
Kur’ân mucizesinin izinden gidenler için yolumuzu
aydınlatan ışık olan Hazreti Peygamber (asm), İslâm toplumunun şekillenmesinde,
İslâmî değerlerin yaşanmasında ve yayılmasında gençlere büyük görevler
vermiştir. O (sav), gençlerin cesaret ve enerjilerinden gereği gibi yararlanmak
için, her şeyden önce gençlerin kendine güvenli, sağlam bir kişilik
geliştirmelerine imkân sağlanmasının önemini çok iyi biliyordu. Peygamberimiz,
sorumluluk gerektiren en yüksek görevlere hazırlanmalarını, gençliğin tabiî
hakkı ve toplum yararının bir gereği olarak görüyordu. Bundan dolayı gençlere
özel ilgi gösteriyor ve onları sürekli teşvik ediyordu.
O dönemde görev ve sorumluluklarının bilincinde olan
kumandanlar, âlimler ve hâkimler yetişmişse, bu ancak Hazreti Peygamber’in
(asm) yardımı, ilgisi ve teşviki sayesinde olmuştur. O (asm), gençlerin ilim
alanında yetişmesine büyük önem vermiştir. Zekâ ve kabiliyetine güvendiği
gençlerin ilimde uzmanlaşmaları için bütün engelleri kaldırmış, başkalarına
göstermediği müsamahayı gençlere göstermiştir.
Gençlik dönemi, iradeye hâkim olmanın en zor
dönemidir. Böyle olduğu için çok özel bir donanım gerekmektedir. Yani
karşılaşılan problem ne kadar büyük ve tehlikeli ise, o zaman o nispette ciddî
ve güçlü bir hazırlık yapmak doğru olacaktır. Gencin iradesi bu noktada kontrol
edilemediği takdirde, her türlü kötülüğe sevk eden nefsî arzular ve şehevî
istekler etkin olmaya başlayacaktır.
Oysa bu arzuların, heves ve isteklerin meylini kesen
bir plân ve programın işletilmesi gerekir. Hele günümüzdeki muhteris ve şeytanî
ideologların gücü ellerinde bulundurduğu dünyada, gayrimeşru beraberliklerin
vaka-i âdiyeden sayıldığı, özellikle görsel medyanın irin gibi aktığı, TV ve
haber kanallarının yedi yirmi dört edepsizlik saçtıkları bir vasat yaşıyoruz.
Elbette gençliğimizin geleceğinden umutluyuz. Sözümüze
bir dua ve temenni ile son verelim ki yarına umutla bakabilelim. Bu konuda bizi
memnun edip hayra vesile olan gelişmelerin olduğunu da unutmayalım.
Gençler geleceğimizin teminatıdırlar. Bu sebeple,
Kur’ân-ı Kerîm’de Müslüman bir nesil yetiştirmenin ehemmiyeti, Hazreti
İbrahim’in, “Ey Rabbimiz! Bizi Sana (samimiyetle) teslim olmuş kimseler kıl,
zürriyetimizden de (yalnız) Sana teslim olmuş (Müslüman) bir ümmet (yetiştir)”
duasıyla ortaya konulur. (Âmin!)
Kur’ân-ı Kerîm’de, gelecek nesillerin yetişmesiyle
ilgili üzerinde durulan bir başka husus da, yetişecek nesillerin salih kimseler
olarak terbiye edilmesidir. Bir başka ayet-i kerîmede de, yetiştirilecek olan
nesillerin ahlâk yönünden temiz nesiller olmasına dikkat çekilmiştir. Vesselâm…