Gençlik ilâhî bir nimettir (2)

Kur’ân-ı Kerîm’in takva duygusuna sahip gençlik kıymetlidir. Kur’ân-ı Kerîm’de gençliğinden övgüyle bahsedilen zatların tamamının takva sahibi kimseler oldukları açıktır. Bu durum bizlere, gençliğin mücerret bir fazilet olmadığını, takva ile birleştiği takdirde Allah-u Teâlâ katında makbul bir vasıf olduğunu göstermektedir.

“GENÇ” ifadesinin Arapçadaki kökenine bakıldığında, “güç, kuvvet” kelimesiyle aynı kökten geldiği anlaşılır. Nitekim gençler, tarih boyunca hep öncü olmuşlardır. Bu sadece savaş gibi gençliğin kuvvetine ihtiyaç duyulan durumlarda değil, iman gibi en önemli konularda da vaki olmuştur.

Peygamber Efendimizin (sas) davetine, başta Hazreti Ali olmak üzere, Ümmet-i Muhammed’in genç yaşta iman edenleri koştuğu gibi, Hazreti Musa’nın davetine de evvelâ İsrailoğullarının gençleri icabet etmiş, Kızıldeniz’in yarıldığı mucizede de onun yanında ekseriyetle gençler yer almıştı.

Gençler, izzetin de muhafızıdırlar. Kur’ân-ı Kerîm’de, müminlerin münafıklarla olan mücadelesi anlatılırken, izzetin Allah-u Teâlâ’nın tarafında ve Rasûlullah’ın (sas) tâbilerinin yanında olduğu beyan edilmiştir.

Münafıklarla yaşanan bir tartışmada sahabenin gençlerinden olan Zeyd Bin Erkam galip çıkmış ve Rasûlullah (sas) onun tavrını, ayet-i kerîmenin tasdik ettiği bir tavır olarak nitelendirmişti.

Gençlik ve gençlere yönelik açık vurgular Kur’ân-ı Kerîm’de, gençliğine vurgu yapılan şahsiyetlerle ilgili ayet-i kerîmelerden oluşan bölümlerin yanı sıra gençlik vasfına açıktan, bazen de atıflarla yapılmıştır. Gençliği açıkça belirtilen ve methedilen şahsiyetlerin başında peygamberlerin atası Hazreti İbrahim gelir. Hazreti İbrahim, putları kıran gençtir. Hazreti İbrahim’in puta tapan kavmine karşı tek başına mücadele veren bir genç olduğu vurgulanır ve onun genç yaşta bulunuşuna, “Onlar(dan bazıları), ‘Kendisine İbrahim denen bir genci, onları sürekli (kötülükle) anmaktayken işitmiştik (belki de bunu o yapmıştır)’ dediler” şeklinde vurgu yapılır.

Hazreti Yusuf, iffetini muhafaza eden gençtir. İffeti muhafaza konusu, Kur’ân-ı Kerîm’de ve gençlik bağlamında özellikle vurgulanan konulardandır. Nitekim Hazreti Yusuf’un maruz kaldığı fitne anlatılırken (Yusuf, 22), günahtan kaçınma hissinin, şehevî duyguların en yüksek olduğu gençlik çağında kontrol edilmesinin ne kadar önemli olduğuna dikkat çekilmiştir.

Şirke karşı mücadele eden gençlerden bahseden ayet-i kerîmede, Ashab-ı Kehf’in “genç” kimseler oluşuna özellikle dikkat çekilmiştir. Ashab-ı Kehf, başta şirkle mücadele, hicret ve helâl gıda gibi hassasiyetleriyle Ümmet-i Muhammed’in gençlerine örnek gösterilmiştir. Bu husus Sûre-i Kehf’te etraflıca izah edilmiştir.

Kur’ân-ı Kerîm’de Hazreti Musa’nın Medyen’e gidip de Hazreti Şuayb’ın himayesine girdiğini beyan eden kıssada, onun ve hayâ duyguları yönüyle örnek olarak gösterilen Hazreti Şuayb’ın kızlarının hassasiyeti, can alıcı birer nokta olarak karşımıza çıkar. Hazreti Musa’nın ve kıssada atıf yapılan kızların genç yaşlarına rağmen hayâ ve edep duygularının son derece gelişmiş olması dikkatlerimize sunulur.

Kur’ân-ı Kerîm’de genç/delikanlı olarak anılan yüce şahsiyetlerden biri de, “Hani Musa, genç adamına, ‘Ben (Hızır’la buluşacak olduğum) iki denizin birleşim yerine ulaşıncaya kadar durmayıp gideceğim yahut uzun zaman dolaşacağım’ demişti” ayet-i kerîmesinde geçen gençtir. Bazı rivayetlere göre o, Hazreti Yûşa’dır. O, gençliğini Hazreti Musa’nın yanında geçirmiş ve eğitime elverişli olduğu gençlik vetiresinde güzel bir şekilde yetişip ilerleyen senelerde İsrailoğullarına yol gösterici bir rehber olmuştur.

Mevlâ Teâlâ, yüce kitabında, “(Genç ve güzel hâlleri üzere) ebedî(liğe mazhar) kılınmış birtakım çocuklar (hizmet için) onların etrafında dönüp dolaşacaktır” buyurur. Ayet-i kerîmede gençliğine vurgu yapılanlar, “vildan” olarak anılan hizmetçilerdir. Her ne kadar mükellef gençlerden bahis geçmemişse de, bu ayet-i kerîmedeki vurgu bizlere, gençlik çağında yapılan ameliye ve hizmetlerin daha sevimli olduğunu anlatmaktadır. Bundan dolayıdır ki, Cennet’i hak eden müminlere genç hizmetçiler tahsis edilmiştir. Genç hizmetçilere yönelik vurgu sadece Cennet gençleriyle de sınırlı değildir. Kur’ân-ı Kerîm’de Belkıs’ın Hazreti Süleyman’a genç hizmetçiler göndermeyi plânladığı aktarılmakta ve böylece söz konusu tercihin kıymet ve makbuliyeti beyan buyurulmaktadır (Neml Sûresi).

Daha önce de belirttiğimiz gibi, Kur’ân-ı Kerîm’de “hafif kimseler (sefere çıkın)” gibi ifadelerle gençliğe direkt vurgu yapılmamakla beraber, bu vasıflarına atıfla iktifa edilen şahsiyetler bulunmaktadır. Peygamber Efendimizin (sas) Duha ve İnşirah Sûrelerinde çocukluk, Şura ve Kalem Sûrelerinde bisetten önceki gençlik devresine atıf yapılmış, zaman zaman muhtelif ayet-i kerîmelerde de gösterilmiştir.

Yine Hazreti Âdem’in oğlu Habil de konumuz bağlamında merkezî bir şahsiyettir. Hazreti Habil’in Hazreti Âdem’in takva sahibi oğlu olduğu, Maide Sûresi’nin 27’nci ayet-i kerimesinde anlatılır ve iki genç misallendirilir. Habil, takva sahibi bir kimse olarak övülür. Bu methiyeden, genç bir kimsenin de muttakiler zümresine dâhil olabileceği sonucu çıkar. Bu Allah-u Teâlâ katında sevimli bir durum olduğundan, Kur’ân-ı Kerîm’de ilân gayesiyle özellikle yer bulmuş olmalıdır.

Kur’ân-ı Kerîm’de adı geçen peygamberlerden Hazreti İsmail ve Hazreti İshak da kıssaları bağlamında gençlik çağındadır. Hazreti İsmail’in kurban edilmek üzere babası tarafından yatırıldığı ve daha sonra Mekke’ye yerleştiğine dair kıssanın devamında gelişen anlatıya göre, Cürhümlülere genç yaşta damat olmuş ve babasının vefatından sonra Yemen bölgesinde ikâmet eden Amalikalılara peygamber olarak gönderilmiştir. Nitekim babasının şeriatını tebliğ ettiği hâlde Kur’ân-ı Kerîm’de “Resûl” olarak anılmasının sebebi, bu iki kavme yönelik tebliğidir.

Kendisi risalet ve nübüvvetle müjdelenmeden önceki gençlik çağında da ilim ve hikmet sahibi olan, zayıf ve mazlumlara sahip çıkmayı ve adaleti benimseyen Hazreti Musa, Medyen’de bir süre kaldıktan sonra Mısır’a tekrar dönmüş ve Mevlâ Teâlâ’ya niyazı üzerine ağabeyi Harun kendisine vezir ve naib tayin edilmiştir. Kaynaklar, Hazreti Musa’nın Medyen’e gidişinin genç yaşta olduğunu ittifakla belirtmektedirler. Bazı kaynaklar ise peygamberliğin de -genel nakillerden farklı olarak- kırk yaşından önce lütfedildiğini kaydetmektedir. Bu itibarla, kendisinden üç (veya bir) yaş büyük olduğu belirtilen Hazreti Harun’un da yine genç yaşta vezir ve naib olarak nübüvvete nail olduğunu bir ihtimâl olarak zikredebilmek mümkündür.

Hazreti Harun’un Hazreti Musa’ya vezir olmasından önceki hayatı hakkında malûmat sahibi olamasak da, Hazreti Musa’nın niyazının ve  onun kifayetli ve emin bir gençlik devresi geçirmiş bir kimse oluşuna bağlı geliştiğini saptayabilmek zor değildir. Hazreti Davud ve Talut da Kur’ân-ı Kerîm’de methedilen kimselerdendir. Her ikisinin methedildiği bağlam, Calut ve ordusuyla Allah-u Teâlâ’nın rızası için cihada girişmelerine ilişkindir. Söz konusu harp cereyan ettiğinde Hazreti Davud ve Talut’un genç yaşta bulunduğuna dair tarihî malûmat dikkate alınmalıdır. Böylece onların şecaat ve teslimiyetlerinin kıymeti çok daha iyi anlaşılır.

Hazreti Meryem, iffet abidesi bir gençtir. Tüm zamanların örnek annesi, evsafı ve Hazreti İsa’ya hamile kalışı, hamileliği esnasında şahit olduğu mucizeler, Kur’ân-ı Kerîm’de detaylı bir şekilde anlatılmıştır. Hazreti Meryem Validemiz, bizlere iffeti yönüyle tüm zamanların örnek annesi olarak sunulmuştur. Onun bu örnekliğinde dikkat çeken husus, kıssa anlatılırken özellikle vurgulanmamış olsa da, kaynaklarımızdan öğrendiğimize göre, yaşadığı sürecin gençlik çağında vuku bulmuş olmasıdır. Onun iffetine yönelik metihler, gençliği dikkate alınarak değerlendirildiği takdirde daha da anlamlı olmaktadır.

Misalleri yazmaya kalkmak sayfalar dolusu yazıyı gerektirir. Birkaç misalle konuyu anlatmaya çalıştım. Kur’ân-ı Kerîm’in takva duygusuna sahip gençlik kıymetlidir. Kur’ân-ı Kerîm’de gençliğinden övgüyle bahsedilen zatların tamamının takva sahibi kimseler oldukları açıktır. Bu durum bizlere, gençliğin mücerret bir fazilet olmadığını, takva ile birleştiği takdirde Allah-u Teâlâ katında makbul bir vasıf olduğunu göstermektedir.

Buna göre takva hassasiyetine sahip gençlerin faziletli olduğu, yapacakları amellerin mükâfatının Allah katında olduğu müjdelenmiştir.

(Devam edecek…)