DERS boş
geçince öğrencileri bir sevinç kaplar. Hele plânlı olmayan bir günde tatil
haberi geldi mi, hazine bulmuş gibi olur öğrenciler. Ne de olsa hesapta olmayan
vakit kazanılmıştır.
Kişiye özel ilâç, damarlarda
dolaşan nanorobotlar, diyabet/tansiyon/kanser gibi hastalıkları ânında hekime bilgi
veren nanoçipler, kanseri ânında yok eden nanoparçacıklar, kirlenmeyen
nanoteknoloji elbiseler, kirlenmeyen tabaklar ve cüzdan gibi katlanabilir
bilgisayarlar yeniçağın ürünleridir.
Öğrenciler bilgisayar derslerinin
teorik kısımlardan aşırı derecede sıkılıyorlar. Uygulama kısmında ise teneffüse
çıkmak istemiyorlar. Özellikle matematiksel ifadelerin komut kullanmadan çözüldüğü
uygulamalı bilgisayar derslerinden, öğrencileri dersten çıkarmak nerdeyse
imkânsız. 3 boyutlu (3D) programlar ile karakter oluşturmak da öğrenciler
tarafından zevkle yapılıyor.
Koronavirüs salgınıyla birlikte
“uzaktan öğretime” mecbur kalındı. Yeteri kadar teknolojik veri olmasına rağmen
yeterli olmayan hazırlık ve âni kararlar “uzaktan öğretimin” mecburen
yapılmasının ilerisine geçemedi. Uzaktan öğretim çok büyük oranda başarısız
oldu ve gençler haklı olarak “üniversitelerin açılmasını” istiyorlar.
Öğrencilerin, üniversitelerin
açılmasını istemelerinde 3 haklı neden var. Birincisi; “uzaktan öğretimin”
içeriği ve formatıdır. İkincisi; teknolojik durum, üçüncüsü ise öğrencilerin
şartları ve öğrencilere bakan yöndür.
Birinci neden olan “uzaktan öğretimin”
içerisinde maalesef büyük oranda “mış” gibi yapılıyor olması yer almaktadır.
Elinden gelen gayreti gösteren bütün hocalarımı tenzih ediyorum, lâkin uzaktan
öğretim için sunulan teknik imkânlar verimli kullanılmıyor, kullanılamıyor. PDF
dosya yükleniyor, sınırlı sürede ise sunum okunuyor. Hemşirelik, tıp, diş
hekimliği ve mühendislik alanlarında 3 boyutlu program, sanal gerçeklik ve
yapay zekâ gibi tekniklerle oluşturulmuş uygulamalı dersler yapılamadığından,
“uzaktan öğretim” de uygulama dersleri içerik ve sunum olarak başarısız oldu.
İkinci neden olan teknik yönde
“uzun süreli depolama alanlarının” yetersizliğinden, derslere erişimin cep
telefonu veya kişisel bilgisayar/tablet ile yapılırken şartlar eşit olmadı. Özellikle
şehir kenarlarında, köyde, kasabada yaşan gençler beklenmedik internet sıkıntıları
yaşadılar. Norveç, Kanada ve Kore gibi ülkelere göre internet erişim hızının
yarı yarıya az olması da etkili oldu.
Üniversitelerin açılması
talebindeki öğrencilere bakan üçüncü yönde farklı nedenler olsa da, temelde en
önemli neden, pandemi öncesinde olduğu gibi öğrencilerin eski ortamlarına
kavuşma isteği ve uygulamalı derslerden tecrübe edinememenin getirdiği endişe
olarak yer almaktadır. Bu isteğin salgın şartlarına uyum içinde isteniyor
olması öğrencileri haklı yapıyor.
Koronavirüs salgın şartlarına
uyumlu olarak açık olan kayak merkezleri, deniz kenarları, düğün salonları ve
bazı market zincirleri gibi kalabalık ortamların hizmet vermeleri öğrencilere
örnek teşkil ediyor. Öğrencilerin Covid-19 salgınıyla mücadeleyi sekteye
uğratmayacak şekilde maske, mesafe ve temizlik kurallarına uygun olarak üniversitelerin
açılmasını talep etmeleri makuldür.
Uzaktan öğretim, gerek öğrenci,
gerekse akademisyenler için dijital uyumu zorunlu kılıyor. Derslerin sınıf
ortamını aratmayacak şekilde donanım, iletişim ve fırsat eşitliğini sağlayacak
şekilde olması gerekmektedir. Böyle bir ortamın oluştuğunu iddia edemeyiz. Dijital
teknoloji ürünlerini en üst düzeyde kullanan öğretici ve öğrencilerin “uzaktan öğretimde”
yeteri başarıyı yakalamamış olmaları manidardır.
Sınıf ortamını aratmayacak şekilde
ders işlemek için teknoloji var. Ancak akademisyenlerin büyük çoğunluğu böyle
bir teknolojiyi kullanarak öğrencilere sıkılmayacakları dersleri sunmanın sıkı
ve zorlu zahmetine girmediler. Dersler monoton, sıkıcı ve “mış” gibi yapmanın
ötesine geçemedi. Uzaktan öğretimde, zaman ve şartlar gözetilerek hazırlanan sorular
öğrencilerin daha çok dersi omuzlamasını gerektirdi. Akademisyenler gibi
öğrenciler de bu yükü omuzlama yükünün altına ellerini koymaktan çekiniyorlar.
Ayrıca kopya ve soruları başkalarına yaptırma gibi durumlar eğitimde fırsat
eşitliğini bozduğu için öğrencilerin talebi haklılık arz ediyor.
Ev ortamının durumu, aile
fertlerinin etkisi, stres, psikolojik oluşumlar, sosyalleşme ihtiyacı, ruhen
oluşan hâller, maddî imkânsızlıklar, kopya yüzünden çalışanla çalışmayanın
ayrılamaması (haksızlığın oluşması) ve yirminci yüzyıl derslerinin yirmi
birinci yüzyıl teknolojisiyle verilmesi gibi nedenler öğrencileri üniversitelerin
açılmasını talebe iten nedenler arasında sayılabilir.
Özellikle sağlık alanındaki
uygulamalı dersler, laboratuvar dersleri, beceri ve iletişim gerektiren
derslerde sınıfta kalındı. 3 boyutlu program, sanal gerçeklik ve yapay zekâ
gibi tekniklerle oluşturulmuş uygulamalı dersler oluşturul(a)madı. Bunları yapan
kaç adet öğreticimiz var? Diyelim ki oluşturuldu, bunları sorunsuz iletebilecek
internet altyapısı mevcut mu? Diyelim ki bu da var, köyde kalan, hemşirelik
okuyan biri, kışın dama çıkıp dondurucu soğukta tir tir titreyerek izlediği
dersi söz konusu
dijital dönüşüm ve “uzaktan
öğretim”, hem öğreticilerin, hem de öğrencilerin statik durumdan dinamik hâle geçmelerini
gerekli kıldı. Taşın altına elini koymayanlar ortak paydada birleştiler.
Öğrenciler, yüz yüze eğitim açıldığında boş geçen derslerden yine memnun
olacaklar. Öğrencilerdeki “Uzakta olayım, tek olayım, aç olayım ama kafam rahat
etsin” düşüncesi de yok sayılamaz. Ancak bu durum “üniversite” ve sosyal ortam
için makul sınırlar içerisinde sayılabilir.
Hibrit eğitim/öğretim sistemi her
kesimin genel kabulüdür. Sağlık, laboratuvar, beceri ve sosyal iletişim
gerektiren derslerin azaltılmış sınıflarda yüz yüze yapılması gerekiyor. 2021
bahar dönemi için hibrit olarak üniversitelerin açılması talebinin yetkililerce
gerçekleştirileceğinden şüphem yoktur.
Gelinen ortamda yüz yüze, hibrit ve uzaktan öğretim gibi üç farklı oluşum gerçekleşti. Bundan sonra her üç durum da birlikte yürümelidir. Teknolojinin kullanımı şiddetle özendirilmeli ve tavsiye edilmelidir. Derslerini 3 boyutlu program, sanal gerçeklik ve yapay zekâ gibi tekniklerle anlatanlar, performans çerçevesince teşvik edilmelidir. Sınavlar fırsat eşitliğini bozmayacak şekilde yüz yüze yapılmalıdır. Üniversiteler yüz yüze, hibrit ve uzaktan öğretimin birlikte yürütüleceği şekilde açılmalıdır.