Gençler hangi alanlara yönelmeli?

Dünyanın ilerleme alanlarındaki ar-ge harcaması 2000’de 1,2 milyar dolarken 2008’de 15 milyar dolara erişmiştir. ABD tek başına bu alanda 5 milyar dolarlık paya sahiptir. Türkiye’nin hızla bu pastadan pay alması gerekmektedir. Bu uğurda ciddî gayretlere şiddetle ihtiyaç vardır.

İNSANSIZ araçlar madde ve teknoloji lisanı ile insanoğlunun konuşmasının birer eseridir. İnsanoğlunun yabancı lisan ile konuşurken onların gramer yapısını bilmesi, o dile hâkim olduğunun bir göstergesidir. Madde ile konuşmak ise bilim ve teknoloji yoluyla gerçekleşiyor. Bu da insanlığın ortak bir dilidir. Hangi milletten olduğunuzun hiç önemi yoktur.

Madde, enerji ve teknoloji bütün milletlere, bütün lisanlara ve bütün insanlara bir dil ile konuşma fırsatı sunuyor. Bu fırsat, çalışma ve gayretle teknolojik fırsatları ortaya koymaktır.

Günümüz dünyasında nanoteknoloji, uzay, stratejik hizmetler, biyoteknoloji, robotik ve yapay zekâ gibi alanlar insanların madde ile konuşmasının eseri olarak karşımıza çıkıyor. Bu alanlarda üstünlük sağlayan milletler diğerlerine galebe çalıyor. Bu alanlar ekonomiye yeni iş modeli ve güç dağılımı da sunuyor. Gençliğin bu alanlarda istihdam edilmesi için bu alanlara hâkim olunması ve bu alanlara özendirilmesi gerekir. Bunun için vizyon ve stratejiler geliştirmek her öğretim kurumunun zorunlu görevidir. Ancak bu görevin ne kadar yapıldığı tartışılır.

Savunma sanayi ve yerli otomobilde kullanılan teknoloji ve ürünler göğsümüzü kabartıyorsa bunun arka plânında bu tür teknolojik gayretler vardır. Bu gayretlerin istendik seviyeye çıkması ve Türkiye’nin güç merkezi olması için mevcut durum yeterli değildir. Yazılarımda sürekli belli başlı noktaları tekrar ediyorum, bunun farkındayım, yine de tekrarda fayda görüyorum. Ki bunlardan biri, Türkiye’nin gençliğinin savaş veya darbelerden mümkün olduğunca uzak tutulmasıdır. Çünkü nanoteknoloji, uzay, stratejik hizmetler, biyoteknoloji, robotik ve yapay zekâ gibi alanlarda çok sayıda beyin yetiştirmemiz gerekiyor.

ABD ve Batı’nın neler yaptığına şahit oluyoruz. Bunlarla mücadele edebilmek için nanoteknoloji, uzay, stratejik hizmetler, biyoteknoloji, robotik ve yapay zekâ gibi alanlarda ekonomik girdinin çok yüksek olması gerekmektedir. Bunun yolu, bu alanlarda konusunda uzman bireyler yetiştirmekten geçiyor.

Atom, molekül ve hücre boyutundaki yapı veya bileşenlerin fiziksel, kimyasal ve biyolojik niteliklerini değiştirerek yeni malzeme ve sistemler oluşturmak, başkalarına üstünlük sağlamak demektir. Ekonomik açıdan ABD’ye günümüzde kafa tutan fazla ülke yoksa bunun en büyük nedeni, ABD’nin ekonomik olarak çok güçlü olmasıdır. ABD en azından Türkiye’nin 20 kat daha fazla ekonomik gücüne sahiptir. Türkiye’nin buna kafa tutması, ekonomik açıdan en az ABD’nin yarı ekonomisine erişmesiyle mümkündür.

Bunu bilen dâhilî ve haricî bütün güçler Türkiye’nin insansız hava araçlarına, yerli otomobiline, demir ve karayollarına karşı çıkıyorlar. Bunun tek nedeni budur ve başka bir izahı yoktur. Türkiye’nin güç merkezi olmasını istemiyorlar.

Başımızı kaldırıp baktığımızda bilgisayar, biyomalzeme, ilaç, tekstil, elektronik ve enerji üretiminde Türkiye hızlı bir atılıma girdi. Bunun getirisi hem zaman alacak, hem de ekonomik katkısı gayret gerektirecektir. Bu nedenle gençlerin bu alanlardaki istihdamı artırılmalı ve bu alanlar ciddî şekilde teşvik edilmelidir. Günümüz dünyasında en geçerli alan, konusunda uzman bireyin yetiştiği yerlerdir. Eski arabalarla bu yollarda gitmek mümkün görünmüyor.

Türkiye’nin bu alanlara yönelmesiyle daha hafif, daha sağlam, programlanabilir, üretimde daha az malzeme ve enerjiye gereksinim duyması çok büyük bir avantajdır. Nanoteknoloji, uzay, stratejik hizmetler, biyoteknoloji, robotik ve yapay zekâ yoluyla bilgisayar, biyomalzeme, ilaç, tekstil, elektronik ve enerji üretiminde lider ülkelerden olmak, gelecek ve gençliğin çehresini değiştirecektir. Bunların yanı sıra özel sektörlerin de nanoteknoloji, uzay, stratejik hizmetler, biyoteknoloji, robotik ve yapay zekâ alanlarında resmî düzenlemeler açısından bürokratik bütün engellerin kaldırılması ve sistemleştirilmesi gerekmektedir.

Bu alanlarda ABD ilk sıralardayken son on yıl içinde Çin ilk sıraya yerleşti. Bu kolay olmadı. Özellikle 1980 sonrası hızla bu alanlara yönelip gençleri de buralarda yetiştirdi. Sonuçta Çin, lider ülke konumuna yerleşti. Dünyanın ilerleme alanlarındaki ar-ge harcaması 2000’de 1,2 milyar dolarken 2008’de 15 milyar dolara erişmiştir. ABD tek başına bu alanda 5 milyar dolarlık paya sahiptir. Türkiye’nin hızla bu pastadan pay alması gerekmektedir. Bu uğurda ciddî gayretlere şiddetle ihtiyaç vardır.