Genç zihinlere düşünce nakşeden bir isim: Prof. Sami Güçlü ve Anadolu Mektebi

Anadolu Mektebi’nin faaliyete geçmesinde en önemli etkenlerden biri, ülkemizin sahip olduğu potansiyele rağmen yetişmiş insan gücünün eksikliği, her konuya kısa vadeli bakılması, önceliklerin doğru belirlenememesi ve kaynakların verimli kullanılmaması gibi sürekli yaşanan sorunlardan dolayı eğitim ve kültür hayatımızda arzu edilen hamlenin yapılamamasıdır.

EFENDİM, Vahy-i İlâhî’nin ilk âyeti “İkra’ bism-i Rabbikelleziy halâk” (Oku, Yaratan Rabbinin adıyla…) emrine muti olmanın, ardından gelecek tüm emir ve neyihlere “muttaki” olmaya işarettir diye düşünüyorum.

“Oku” emrini yerine getirmeye talip olunca insan, ilk âyet ile birlikte 6 bin 236 âyet-i celîleyi, o âyetlerin işaret ettiği kâinatı, insanı, kaderi, okuma mükellefiyetini üstlenmiş demektir. Öyleyse “Oku” emrine itaat, tek bir âyet-i kerîmeye iman etmek değil, küllî bir okumaya “besmele” çekmektir. Bu sebepledir ki, kutludur okumak, okutmak; ibadettir! İş ki, yapılan okumalar mukaddes bir gaye barındırıyor olsun. İmandan sayılan ne varsa iz sürmeye talip olunsun!

Dinimizin bu müstesna perspektife sahip emrini ferdî olarak kuşanıp “ahsen amel” işleyen ve kuşandığını hayata geçirerek “sâlih amel” eyleyen bir güzel insanla “okumak” üzerine konuştuk.

Prof. Dr. Sami Güçlü, dünyayı mamur, ukbayı cennet eyleyecek ibadet hükmündeki okumayı bencillikten azâde ederek, yanında yöresinde kim varsa onlarla birlikte yapmaya niyetlenmiş ve icra etmiş güzel bir insan.

Sami Güçlü’nün, genç zihinlere doğru kaynaklar temin eyleyip birlikteliği tesis ederek gerçekleştirdiği “Anadolu Mektebi” projesini çok beğendik ve ardında saklı gayreti öğrenelim diledik.

Kişilerin kendilerini disiplinize ederek okumasının zor olduğu şu âhir devirlerde, birlikteliği sağlayarak okuma yapmanın ve bunu örnek teşkil edecek şekilde sunmanın çok emek ve çokça özveri istediğini düşündük ve Prof. Dr. Sami Güçlü ile birlikte yol alan tüm isimlerin gayretlerini dergimizde kayda geçelim dedik.

Biz sorduk, Güçlü Hocamız söyledi… “İnşallah, niyet hayrolunca akıbet hayrolur” temennisiyle söyleşimizi sizlerle paylaşalım istedik. Buyurunuz efendim…

***


İhvan Kitapevi’nden Anadolu Mektebi’ne

• Anadolu Mektebi, hangi fikrî sancı ve kaygıların eseridir?

İlk olarak şunu belirtmekte fayda var: Duyduğumuz fikrî sancı ve kaygı, toplumun büyük bir çoğunluğunun da hissettikleridir. Öncelikle Anadolu Mektebi ile benim hikâyem ortaktır. Anadolu Mektebi, bir birikim süreciyle başlayan ve devam edegelen “Ne yapmalı?” sorusuna cevap olarak ortaya çıkmıştır.

Üniversite döneminde başlayan okuma serüvenim, son sınıfa geçtiğimde üniversiteye yeni başlayan öğrencilerle her hafta bir kitap okumak sûretiyle  devam etti. 1976 yılında asistan olarak çalışmaya başladığım dönemde, üniversite öğrencileriyle gerçekleştirdiğim okuma faaliyetleri daha disiplinli bir hâle geldi. Çoğunluğunu asistan arkadaşlarımızın oluşturduğu bir grupla açtığımız “İhvan Kitabevi” çevresinde çok verimli kültürel faaliyetler gerçekleştirdik.

Bu dönemde bireysel okumalarım ideolojik olmaktan uzaklaştı; daha çok edebiyat, sanat ve düşünce okumalarına yoğunlaştım. Bugüne kadar katıldığım faaliyetler, okuduğum yerli ve yabancı yazarlar, kendime ait bir yazar listesi oluşturmamı sağlamıştır.

l  Bugün yaptığınız çalışmalara erişmek için sizi ilk motive eden en önemli unsur ne oldu?

28 Şubat sürecinde üniversitelerde başlayan baskı dönemi bizleri de etkiledi. Yaşanan ekonomik krizle birlikte demokratik atmosferin kaybolması, öğrencilerin geleceklerine yönelik umutlarını büyük ölçüde yok etti. Bu dönemde bir grup arkadaşla ne yapacağımızı değerlendirdik, öğrencilerle daha çok ilgilenmeye, onları motive etmeye çalıştık. Onlara bugünlerin geçeceğini anlattık ve düzenli okumalara başladık.  

Yaklaşık üç  yıl süren bu uygulama, Anadolu Mektebi’nin yazar listesinin ortaya çıkmasında ve yönteminin oluşmasında belirleyici oldu.

Okunacak yazar, toplumun değerlerini benimsemiş, millî ve manevî anlamda ülkesine yabancılaşmamış ve yazdıklarıyla bu toplum tarafından benimsenmiş kişilerden seçilir. 

“Dedem Kampları”

2009 yılından itibaren yaz dönemlerinde torunlarımla sekiz sene “Dedem Kampları”nı gerçekleştirdim. Bir hafta on gün süren bu kamplar, tam anlamıyla eğitim, kültür ve spor kamplarıydı. Okumalar yapıyor, sohbet ediyor, türküler söylüyor, şiirler okuyor, yemek pişiriyor ve voleybol oynuyorduk. Ayrıca her kamp döneminde farklı bir değeri, ilkeyi içselleştirmeye çalışıyorduk; uyumlu olmak, doğru sözlü olmak, çalışkan olmak gibi...

Dedem Kampları’ndaki bu uygulama, Anadolu Mektebi’nin temel prensiplerinin belirlenmesinde etkili oldu.

Belirtmek istediğim ikinci husus... Anadolu Mektebi’nin faaliyete geçmesinde en önemli etkenlerden biri, ülkemizin sahip olduğu potansiyele rağmen yetişmiş insan gücünün eksikliği, her konuya kısa vadeli bakılması, önceliklerin doğru belirlenememesi ve kaynakların verimli kullanılmaması gibi sürekli yaşanan sorunlardan dolayı eğitim ve kültür hayatımızda arzu edilen hamlenin yapılamamasıdır.

l  Bu hamlelere nereden başlamalı?

Toplum olarak en çok ihtiyaç duyduğumuz konu, ülkenin potansiyelini harekete geçirecek millî, manevî ve evrensel değerlere sahip nitelikli insan gücünün eksikliğidir. Ülkemizin iyi eğitim almış, bilgili, görgülü, çalışma ahlâkına sahip, düzgün, karakterli, öncü bir nesle ihtiyacı vardır. Fikrî sancının en ağırlıklı sebebi bu noktada toplanmaktadır.

Batı dünyası, kendi içinde klâsiklerini çocuklarına okutur. Hattâ okul müfredatında bunlara önemli bir yer ayırır. Ancak ülkemizde kendi klâsiklerimizi okuma ve okutmadaki başarısızlığımız dikkati çekmektedir. Maalesef bu durum, özünden/kültüründen uzak, millî hafızadan yoksun, değerlerine yabancı nesiller yetişmesine neden olmaktadır. Gelecek adına hepimizi endişelendiren bu durum, beni de etkilemektedir.

“İnsan çok yüksek kapasitelere sahip olarak yaratılmıştır”

Son olarak Anadolu Mektebi’ni bir model olarak ortaya çıkaran diğer bir unsur ise, insana olan inancımdır. İnsanoğlu kendi arasında farklılıklar arz etse de çok yüksek kapasitelere sahip olarak yaratılmıştır. Ancak bu altyapıya bazı tesadüfî unsurların olumlu veya olumsuz etkileri dâhil olabiliyor. Bununla birlikte bir şahsın nasıl bir hayat yaşayacağı konusunda kendi rolü zamanla önem kazanıyor, daha belirleyici hâle geliyor. Bir başka ifadeyle insan iradesi, yaşayacağı hayatı belirlemede etkili oluyor. Kişinin kendisinin farkına varmasını, taşıdığı kapasiteyi ortaya çıkarmasını, diğer bir deyişle kendi içine yolculuk yapmasını sağlayacak bir adım atma inancının eseridir Anadolu Mektebi.

Biz, Anadolu Mektebi öğrencilerine “Dünyanı iyileştirebilirsin, bu senin elinde!” diyoruz, “Bunu başarabilirsin. Başardığın takdirde bunun sonuçları sadece senin hayatını değil, aileni, çevreni, ülkeni de etkileyecek”. Bu etki, çoğu zaman ölçülemez ama bazen ölçülemeyecek kadar büyük olabilir.


• Mektebin kuruluşunu ve ilk heyecanını bize aktarır mısınız?

Anadolu Mektebi’nin  programı, zaman içinde şekillendi. Yazar okumalarının ilk kısmî uygulamasını 1997-1999 yılları arasında Sakarya Üniversitesi öğrencileriyle yaptık. Anadolu Mektebi’nin prensiplerine ait ilk tespitler ise 2009’da başlayan Dedem Kampları’nda belirlendi. Yazar okumaları programının olgunlaşıp uygulamaya geçmesi, 2012 yılının ilk döneminde Sakarya Üniversitesi’nde okuyan ve 12 kişiden oluşan grupla oldu.

Bu çalışmaya başladığımızda, faaliyetimizin bir ismi yoktu; çalışmalarımızı uzun bir süre “Okuma Grupları” olarak telâffuz ettik. İlk yıllarda gelen teklif ve talepler üzerine Kocaeli, Bolu, Aksaray ve Çorum illerimizde de çalışmalar gerçekleştirdik.

Öğrencilerimizle zor da olsa altı yazarı okumayı başardık. Bu süreçte kendisiyle yakın ilişki kurduğum ve programı birlikte yürüttüğümüz değerli arkadaşım, Millî Eğitim Bakan Yardımcısı Orhan Erdem Bey, altıncı yazar olarak okutulacak olan Mehmet Âkif okumalarının liselerde deneme mahiyetinde başlatılmasını ve sonuçlarının gözlemlenmesini teklif etti. Mehmet Âkif Ersoy’la bağı olan şehirleri de programa dâhil ettik. Âkif'in kendi eserleri başta olmak üzere, hakkında yazılan kitaplar okunacaktı.

Lise öğrencilerinin Âkif’i okumakta zorlanacağı tereddüdünün ardından karşılaştığımız netice, bizler için çok sevindirici oldu. Liselerdeki okumalar çok verimli geçti.

l  Bu projede öğrencilerinizden aldığınız geri bildirimler nasıldı?

Öğrencilerin tamamı, hayatlarında ilk kez gerçek Âkif'i tanımaya başladıklarını ve çok sevdiklerini, Âkif'in hayatlarında olumlu mânâda birçok değişime vesîle olduğunu ifade etti. Aynı zamanda bu neslin önyargısız ve özgüveninin yüksek olduğuna şahit olmak, gayret ve heyecanımızı arttırdı.

Heyecanımızı doruk noktaya taşıyan gelişmeyse, 2016 yılının Mart ayında, Aksaray’da yaptığımız Mehmet Âkif programına dönemin Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın katılımları olmuştur. Sayın Nabi Avcı, Anadolu Mektebi’nin sadece Aksaray programına katılan sınırlı şehirlerle kalmaması, 81 ilimize de yayılması gerektiğini vurguladı. Bu tekliften sonra süreç daha hızlı ilerledi ve Millî Eğitim Bakanlığı ile Anadolu Mektebi arasında yapılan protokol ile etkinliğimiz ivme kazandı.

Bu gelişmelerden sonra faaliyetimiz, lise öğrencilerinin ağırlıkta olduğu bir yapıya dönüştü. Çalışmalarımızı yürüttüğümüz her ilde gönüllü olarak öğrencilerle ilgilenen öğretmenlerimiz bizlere büyük destek ve kolaylıklar sağladılar. Süreç içinde Bakanlığın Ankara’daki bir lisede yer tahsis etmesi ve burada birkaç öğretmenimizi görevlendirmesi, çalışmalarımızı daha verimli bir şekilde sürdürmemize imkân verdi.

Çalışmalarımızın asıl gücü, yaptığımız işe inanmamızdandır. Heyecanımızın dünden bugüne hiç eksilmemesini, aksine artarak devam etmesini sağlayan asıl güç, bu çalışmaların uzun vadede yayacağı ışığa olan inancımızdır. 

Anadolu Mektebi’nin ana unsuru: Gönüllülük

• Çalışmalarınızı ne tür maddî-manevî imkânlarla sürdürüyorsunuz?

Her şeyden önce şunu belirtmek isterim: Anadolu Mektebi, gönüllülük esasına dayanır; sivil ve mütevazı bir faaliyettir. Bir proje değildir ve Anadolu Mektebi’nin bütçesi yoktur. Maddî imkânı olmayan böylesi bir faaliyetin sürdürülmesi imkânsız gibi görülse de Anadolu Mektebi, maddî imkânlar olmadan da bir şeyler başarılabileceğini göstermiştir. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından görevlendirilen ve Ankara’daki merkez ofisimizde çalışan öğretmenlerimiz ile illerimizde Anadolu Mektebi’nin faaliyetlerini sürdüren gönüllü öğretmenlerimiz ve gönüllü öğrencilerimiz, Anadolu Mektebi’nin başarısını belirleyen ana unsurlardır.

Manevî imkânımız ise ülkemiz ve gençlerimize yönelik yaptığımız çalışmaların olumlu gelişmeler sağlayacağına olan inancımız ve umudumuzdur.

Aynı zamanda faaliyetlerimizden haberdar olan ve programlarımızı izleyenler arasında Anadolu Mektebi’ne inanan ve gönül verenler oldu. Ülkemizin eğitim ve kültürel hayatının bu öncü isimleri öneri, tavsiye ve katkılarıyla Anadolu Mektebi’nin heyecanını canlı tutan manevî imkânların bir diğer yanını oluşturur.

Bununla birlikte Millî Eğitim Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile birlikte birçok kurum ve kuruluşun zamanla daha çok ilgisini ve desteğini almaya başladık. 

• Belirlediğiniz vizyon ile nasıl bir yol haritası takip ediyorsunuz?

Anadolu Mektebi mensuplarını kısa mesafe koşucuları olarak değil, uzun mesafe yani maraton koşucuları olarak tarif ediyoruz. Aslında bu tarif de onları tam olarak ifade etmiyor. Zira onlar, yarış bittikten sonra da koşmaya devam eden, son nefeslerini verinceye kadar yarışı sürdürecek olanlardır. Vizyonumuz bu anlayışla biçimlenir.

Anadolu Mektebi, kendine güvenen, ailesine ve milletine bağlı, doğru sözlü, çalışkanlığı bir karakter hâline getiren bireyler yetiştirerek bu öğrenme sürecini hayatın bütününe yaymak ister. Böylelikle idealist bireyler yetiştirme amacımız, yol haritamızı da şekillendirir. 14-25 yaş aralığının birçok açıdan hayatımızın önemli bir dönemi olduğunu ve aynı zamanda yaşanacak hayatı büyük ölçüde belirlediğini düşünürsek, Anadolu Mektebi olarak bu yaş aralığını verimli ve etkili bir hâle getirip ileriye taşımak istiyoruz. Bir başka ifadeyle Anadolu Mektebi, bilgili, millî ve manevî değerleri benimseyen, öncü ve örnek insanları yetiştirmeyi hedeflemektedir.

Anadolu Mektebi’nin çalışmaları bu noktada örnek alınabilir, benzer çalışmalar yaygınlaştırılabilir. Çünkü ülkemizde bugün itibariyle insan gücünün niteliği, kapasitesi, anlayışı, ahlâk ve idealizmi, Türkiye’yi hızlı bir şekilde ileriye taşıyacak gibi görünmüyor. Yeni, öncü ve örnek olacak bir nesle ihtiyaç var. Arayış ve gayretimiz, bu yönde iyi örnekler ortaya koymak içindir.

• Kaç kişilik bir ekip ile yol alıyorsunuz?

Küçük bir kadroyla ama yaptığımız işin önemine inanarak çalışıyoruz. Merkez ofisimizde şu an görevli beş öğretmenimiz var; ayrıca ofisimize dışarıdan katkı veren üç öğretmenimiz ve birkaç da öğrencimiz bulunuyor. Buna ilâveten illerde gönüllü olan öğretmenlerimiz mevcut... Millî Eğitim Müdürlükleri ile de koordineli çalışıyoruz. Az sayıda çalışanımızla severek, inanarak ve ahenk içinde çok sayıda ilimizde yazar okuma programlarını yürütüyoruz.

Nicelikten önce nitelik

• Çalışmalarınızı ülke çapında yaygınlaştırmak için neler yapıyorsunuz?

Millî Eğitim Bakanlığı ile yaptığımız protokol ile bu çalışmalarımızı imkân ve takatimiz ölçüsünde sürdürmek için çaba harcıyoruz. Ancak takdir edersiniz ki, sınırlı bir ekiple bu programı yaygınlaştırmak kolay değil. Bu nedenle faaliyetlerimize, Anadolu Mektebi programını benimseyen, bizleri davet eden ve çalışmalarımıza büyük oranda entegre olan şehirlerimizle devam ediyoruz. Anadolu Mektebi’nin arayışı, il ve öğrenci sayısındaki artışta değildir. Anadolu Mektebi faaliyetlerinin özü, nicelikten çok niteliğe yöneliktir. Bu yolda ilerlemeye çalışıyoruz.

• Faaliyetleriniz kapsamında hangi yazarların eserleri okutuldu?

Anadolu Mektebi programında 12 yazar yer almaktadır. Hedefimiz, lise ve üniversite dönemlerinde belirlediğimiz yazarların eserlerini okutmaktır. Yazarlarımızın eserlerini belli bir sıra içerisinde okuyan lise öğrencileri; Mehmet Âkif Ersoy, Mustafa Kutlu, Tarık Buğra, Cengiz Aytmatov okumaları ardından Ahmet Hamdi Tanpınar, Yahya Kemal Beyatlı, Cengiz Dağcı ve Sâmiha Ayverdi’den oluşan yazarlarımızdan birini beşinci yazar olarak okudular. Kasım ayından itibaren ise Necip Fazıl Kısakürek okumaları başladı. 2019 yılı programımızda Sezai Karakoç okumaları yer aldı. 2020 yılı programımızda Sezai Karakoç okumalarının paneli ve hikâyemizin yarım asırlık yerli ve millî sesi Mustafa Kutlu okumalarımız yer alıyor. Öğrencilerimiz, üniversite döneminde de okumalarını sürdürecekler. Aynı zamanda Anadolu Mektebi’ne yeni katılan öğrenciler de bu yazarları bir program dâhilinde okuyacaklar.

• Yapılan okumaların değerlendirilmesi ve paylaşımını nasıl gerçekleştiriyorsunuz?

Öncelikle okumalar, belli bir sürede ve belirlenen dönemlerde başlar. Programa uymak, intibak etmek ve yetişmek için gayret gösterilir. Öğrencilerimize lise döneminde en az beş, üniversite döneminde de en az beş yazarı okutmayı plânlıyoruz. Merkezî sınavlara hazırlanmaları için 11’inci sınıfın ikinci yarısı ile 12’nci sınıfta okumalara ara veriyoruz. Ancak onlarla bağımız kopmuyor. Üniversiteye geçtiklerinde de kaldıkları yerden okumalara devam edebiliyorlar.

Sorumlu öğretmenimizin bilgisinde, kitap temini yapıldıktan sonra öğrenciler okudukları her kitap için bir değerlendirme yazısı yazarlar. Ardından okumalarda belli bir sayıya ulaştıklarında yazar ve eserleriyle alâkalı bir konu seçer, kendilerinin değerlendirme ve yorumlarını içeren bir metin hazırlarlar.

Yazar-öğrenci buluşmaları

Öğrencilerin yazdığı metinlerin değerlendirilme süreci ise birkaç kademelidir. İlk önce belli bir okuma sayısına ulaşması talep edilen öğrencinin yazdığı metinler, sorumlu öğretmenleri ve ardından merkez ofisimizin öğretmenleri tarafından incelenir. Öğrencinin okumaları ve verdiği emek göz önünde tutularak panelde sunum yapıp yapmayacağına karar verilir. Bu mekanizma, işlevsel bir biçimde hâlen sürdürülmektedir.

Öğrenciler, bu metni ilk olarak kendi okullarında, ardından şehirlerinde yaptıkları panelde, daha sonra da Anadolu Mektebi Merkez Ofisince belirlenen ve organize edilen bir başka şehirde düzenlenen bölgesel programlarda sunarlar. Bu uygulamalar, okumaların hem paylaşılması, hem de değerlendirilmesinin ilk adımıdır.  

İkinci adım ise okumaların değerlendirilmesi, pekiştirilmesi ve daha etkili hâle getirilmesi için bölgesel panellerde gerçekleştirilen akademisyen/yazar-öğrenci buluşmalarıdır. Bu buluşmalar, okunan yazar hakkında uzman kişiler (şairler, yazarlar, akademisyenler) öğrencilerle bir araya gelerek öğrencilerin okunan yazarı hem daha iyi anlamalarını, hem de yazar hakkında daha detaylı bilgilere ulaşmalarını sağlar. Böylelikle Anadolu Mektebi öğrencisi, okuduğu yazara ilişkin her şeyi ilk elden öğrenme fırsatı yakalarken yazar hakkında kapsamlı bir malûmat sahibi olma imkânı da bulur. Böylece okunan yazarın eserlerinden kolayca öğrenilemeyecek bazı özelliklerini, davranışlarını, insanî ilişkilerini, sanat anlayışını, ülke sorunlarına bakışını, bir başka ifadeyle yazarın iç dünyasını anlama yolunda adım atar.

Anadolu Mektebi, bütçesi olmayan gönüllü bir faaliyet olarak ödüllendirme açısından sınırlı imkânlara sahip. Fakat öğrencilerimiz bu meşakkatli okumalar sonrasında kendilerinde gördükleri gelişme, ilerleme ve derinleşme nedeniyle Anadolu Mektebi yazar okumalarını sürdürüyorlar. 

“Dilimiz, kimliğimizdir!”

Öğrencilerimizin emek harcayarak ortaya koydukları metinlerin farklı plâtformlarda yer alabilmesi ve yayımlanabilmesi için de çaba harcıyor ve onlara yol gösteriyoruz. Bugüne kadar birçok öğrencimizin çeşitli yerel ve ulusal yayınlarda yazıları yer almıştır. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen “Dilimiz Kimliğimizdir” yarışmasında birinci ve ikinci olan öğrenciler, Anadolu Mektebi’ne mensup kişilerdir. Ayrıca öğrencilerimizden ikisi Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sunduğu “Yazar Destek Projeleri” kapsamında kitaplarını çıkarmaya hak kazandılar. Bu örnekleri arttırabiliriz, ancak aktarmak istediğim husus şudur: Bu sonuçlar, yürüdüğümüz yolun doğru olduğuna dair bizlere umut vermektedir.

Anadolu Mektebi olarak amacımız, içimizden yazarların, akademisyenlerin, düşünce adamlarının çıkması ve alanlarında etkin çalışmalar yapabilmeleridir. Bu nedenle okumalar kadar yazma çalışmalarına da önem veriyoruz.

• Merkeziniz Ankara’da; sair şehirlerden gençler Anadolu Mektebi’nin idealist yolculuğuna iştirak edebiliyorlar mı?

Anadolu Mektebi merkezine öğrenciyi alan bir faaliyet olmasından dolayı, mensubu olan her öğrenci için programlar düzenlemeye ve plânlamalar yapmaya gayret eder.  Mektebin merkezi Ankara’da olsa da yapılan programlar genel olarak Ankara’nın dışında düzenleniyor. Bu kapsamda programlarımıza görece uzak olan Van, Ağrı, Mardin, Aydın, Edirne gibi şehirlerimiz de iştirak edebiliyor. Bunun öncelikli şartı, öğrencilerin sorumlu öğretmenleriyle programa katılmalarıdır.  

Katılımın bu kısmını kolaylaştıran kurumlar ise Millî Eğitim Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı’dır. Buna ilâveten, yaz döneminde yapılan kamp faaliyetleri ve gezi programlarına bu Bakanlıklarımız destek vermektedirler. Yine Kültür ve Turizm Bakanlığı da faaliyetlerimize ve programlarımıza ciddî anlamda destek sağlamakta ve etkinliklerimizi takip etmektedir.

• Anadolu Mektebi’nde okutulacak eserleri hangi prensiplere göre seçiyorsunuz?

Anadolu Mektebi programında yer alan yazarlarımızın seçiminde en dikkate değer kıstas, seçilen yazarların Cumhuriyet döneminde toplumun büyük ekseriyetinin takdir ettiği, sevdiği, beğendiği yazarlar olmalarıdır. Bir başka ifadeyle Cumhuriyet dönemi klâsikleri arasında yer almalarıdır. Bununla birlikte, okunacak yazar, toplumun değerlerini benimsemiş, millî ve manevî anlamda ülkesine yabancılaşmamış ve yazdıklarıyla bu toplum tarafından benimsenmiş kişilerden seçilir. Nitekim idealist bireyler yetiştirmek, ancak bu yazarların eserlerinin okunmasıyla mümkün olur.

Anadolu Mektebi’nin kapıları herkese açık!

• Okuyanı az, konuşanı çok bir toplum hâline geldik. Gençleri, okumaları konusunda nasıl motive ediyorsunuz?

Teknolojinin hayatımıza inanılmaz derecede hâkim olduğu ve bilhassa gençleri farklı kanallara çektiği günümüz dünyasında kitap okumanın, özellikle bizim yaptığımız gibi “yazar okumanın” çok meşakkatli bir eylem olduğunun farkındayız. Ancak onlara emek vermeden, okumadan, millî ve manevî değerleri benimseyip bu şekilde yaşamadan topluma, çevremize, ailemize tam anlamıyla faydalı bir insan olamayacağımızı söylüyoruz.

Anadolu Mektebi’nin kapıları herkese açıktır. Kategorik bir ayrım yapmadan öğrencilerimizi davet ediyoruz. Başladığımız günden beri okuma alışkanlığı olmayan öğrencilerimizin zamanla okumalarda önemli mesafeler aldığına şahit olduk; bunun yanı sıra, intibak edemeyenler de oldu. Okuma alışkanlığı olan öğrencilerin programa çok çabuk intibak ettiklerini söyleyebiliriz. Bununla birlikte, bir yazarın tüm eserlerinin okunmasını başlangıçta anlamakta güçlük çektiklerini söyleyebiliriz.

Anadolu Mektebi, bütçesi olmayan gönüllü bir faaliyet olarak ödüllendirme açısından sınırlı imkânlara sahip. Fakat öğrencilerimiz bu meşakkatli okumalar sonrasında kendilerinde gördükleri gelişme, ilerleme ve derinleşme nedeniyle Anadolu Mektebi yazar okumalarını sürdürüyorlar. Yazma ve topluluk karşısında konuşma becerileri de akranlarına nazaran bir hayli artmış oluyor.

Yeri geliyor, akademisyen veya üst düzey yönetici gibi seçkin bir dinleyici kitlesi karşısında konuşma yapıyorlar. Yaz kampları, geziler, yazar buluşmaları, kendileri gibi disiplinli bir okuma faaliyeti sürdüren ve farklı şehirlerde yaşayan kişilerle tanışmak, onları motive eden diğer unsurlar olarak karşımıza çıkıyor.

• Gençlerin okuma faaliyetleri sonrası fikrî olgunlukları hakkında neler söylersiniz?

Bu konuyla ilgili ilginç hikâyelere sahibiz. Üniversitede öğrencimiz olan ve şu an Van Erciş’te öğretmenlik yapan Yıldız Hocamız, Anadolu Mektebi’nin fikrî olgunluk noktasında gelişim gösteren örneklerinden biridir. Yıldız, Kocaeli Üniversitesi’nde iken Anadolu Mektebi ile tanışmasının kendisi için bir dönüm noktası olduğunu belirtir.

Yeni amaç, yeni fikirler

Haziran 2014’te gönderdiği mesajda Anadolu Mektebi’nin kendisine yeni bir amaç ve yeni fikirler sunduğunu söylüyor; hattâ okuduğu bölümü artık sevdiğini belirtiyordu. Yıldız şu an mezun. Sözleşmeli öğretmen olarak Van’ın Erciş ilçesine atandı. Sınıf öğretmeni olmasına rağmen gönüllü olarak Sosyal Bilimler Lisesi’nde belletmenlik görevine başladı. Liseden öğrencileriyle Mustafa Kutlu ve Tarık Buğra programları düzenledi. Ocak ayında da Erciş’te düzenlenen Cengiz Aytmatov programına öncülük etti. Yıldız Hocamız bölgesel panellere de katılmaya devam ediyor.

Yıldız Hocamız gibi Ağrı Tutak’ta biyoloji öğretmenliği yapan Merve Geldi Hocamız da eski öğrencilerimizden. Merve, Çorum’da 2013 yılının Aralık ayının sonlarına doğru gruba katıldı. Bana grup adına yazdığı mesajda, 6 Mart 2014 tarihinde Çorum’da düzenlenen Mustafa Kutlu panellerinin değerlendirmesini yapan Merve, daha sonra Necip Fazıl programı başta olmak üzere birçok programda yer aldı. Merve, şu an Ağrı Tutak’ta... Oraya gittiğinde gözleri parlayan çocukların umudunun karlar altında kaldığını söylüyordu.

Anadolu Mektebi’nin hedefini, mesuliyet duygusuna sahip, yüksek ahlâklı, düzgün karakterli, bilgili, millî ve manevî değerlerine sıkı sıkıya bağlı öncülerin yetişmesine vesîle olmak üzere tohum saçmak olarak tarif ediyorum.

Anadolu Mektebi ise onların bu umutsuzluklarını ortadan kaldırmış ve Merve, 10 kişilik bir okuma grubu oluşturarak Nisan 2018’de Tutak’ta Mustafa Kutlu programını gerçekleştirmiş. Haziran 2018’de ise öğrencileriyle beraber Sivas’ta Mustafa Kutlu programına katıldılar. Merve, Tarık Buğra okumalarını da yaptıklarının müjdesini verirken imkânlar dâhilinde elinden gelen gayreti gösterdiğini belirtiyor. Merve Öğretmen ile ilgili bizi mutlu eden gelişme ise, Anadolu Mektebi’nin kendi hayatı için bir dönüm noktası olduğunu ifade etmesiydi.

İlginç bir hikâyesi olan diğer bir öğrencimiz de yine Kocaeli’de okuyan Ramazan Aktepe’dir. Ramazan, faaliyetimizin Kocaeli’deki ilk öğrencilerinden... Meslek lisesini bitirmiş, sonrasında meslek yüksekokulunun itfaiye bölümünde okumaya başlamış. Okumalara dâhil olduğunda ortak kanaatimiz, Ramazan’ın okumaları tamamlayamayacağı ve bırakacağı yönündeydi. Ramazan da böyle düşünmüş. Okumakta olmasa da yazmakta çok zorlanmış. Şimdi geldiği noktada yazmak için bahaneler aradığını söylüyor.

Anadolu Mektebi’nin meslek seçiminde etkisi

Ramazan, kendisi için dönüm noktasının, ona söylediğim, “İtfaiyecilik mesleğini küçümsemiyorum ama öğrenci yetiştirsen daha iyi olmaz mı?” cümlesi olduğunu belirtir. Nihayetinde, iki yıl içinde beş yazar okudu ve yeni bir bölüm okumak istediğini belirterek üniversite sınavları için hazırlanmaya başladı. Böyle bir karara varmasında etkili olan nedenleri sorduğumuzda, Anadolu Mektebi’nin idealist bir birey olma ve kendini yetiştirme konularında kişiye verdiği değerin kararında etkili olduğunu vurguladı.

Ramazan’ın hedefi İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi idi. İlk sene olmadı fakat o da yılmadı. İkinci sene hazırlandığında bu sefer hedefinin İstanbul’da felsefe okumak olduğunu belirtti. Sınava hazırlanırken okumalarından da ödün vermedi. Mehmet Âkif okuyup metnini 36-37 saatte tamamladığını yazdı. O sene bazı şansızlıklar da yaşadı. İtfaiyecilik görevini sürdürürken bir kaza geçirdi ve iki kolu birden kırıldı. Karşılaştığı bu güçlüklere rağmen çalıştı ve başardı. Üçüncü sene hedefini tutturdu. Görev yeri İzmir olmasından dolayı İstanbul yerine İzmir’i tercih etti. Şu an Dokuz Eylül Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde öğrenimine devam ediyor.

Diğer bir örnek, Anadolu Mektebi’ne lisede başlayıp üniversitede de devam eden öğrencilerimizdir. İstanbul ve Ankara’da okuyan bu öğrenciler, fikrî anlamda gelişme kat ederek bizleri şaşırtmaya devam ediyorlar.

Bu hedefe ulaşıp ulaşmadığımız uzun vadede belli olacaktır. Ancak öğrencilerimizden bazılarının, ülkemizin muteber dergilerinde yazı, şiir ve öykülerini yayımlamaya başlamalarını, hedefimize ulaşacağımızın bir işareti olarak görüyoruz.

Güvenli okuma, güvenli çevre, huzurlu aile

• Gençlerden ve ailelerinden aldığınız tepkiler nasıl?

Gruba katılma konusunda tereddüt taşıyan, sorular soran öğrencilerimiz elbette oldu. Öğrencilerimizin büyük çoğunluğunun tepkisininse heyecanımızı arttırıcı yönde olumlu olduğunu söyleyebilirim. Öğrenciler başlangıçta kısmen tereddüt taşısalar da bünyeye katıldıktan sonra hem okuma grubu içindeki çevresi, hem de programın verimliliğini gözleyerek çok olumlu kanaatlere ulaşabiliyorlar. Elbette bazı öğrencilerimiz için bu programın çok ağır geldiğini, bu sebeple ayrılmaların olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca belirtmek gerekirse, Anadolu Mektebi, gönüllü bir katılımla öğrenci kabul etmektedir. Dolayısıyla öğrenci istediği zaman gruptan ayrılabilmektedir.

Okuma alışkanlığı olan öğrencilerin önemli bir kısmı, hangi yazarları okuyacaklarına, okumada nasıl bir yol izleyeceklerine dair cevap vermesinden dolayı Anadolu Mektebi’ni tercih etmektedirler. Farklı şehirlerden gelen öğrencilerle tanışma fırsatı bulan öğrencilerin sosyal ve kültürel alanda attıkları adımlar da gerçekleştirdiğimiz işin olumlu yansımaları olarak karşımıza çıkmaktadır.

Genel anlamda ailelerin çocukları için çok hassas davrandığını biliyoruz. Ailelerin, çocuklarının “okuma grubu” adı altında da olsa bir gruba katılmasını dikkatle takip ettiklerini düşünüyoruz. Bugüne kadar ailelerden bize bir eleştiri gelmedi. Bunun en temel sebebinin, gruba katılan çocukların tutum, davranış ve anlayışlarındaki olumlu gelişmeler olduğu kanaatindeyiz. Aileler, bulundukları şehirde çocukların panellerini izleyerek onların heyecanına ortak olmakta ve bu vesîleyle de çocuklarına ilişkin gelecek plânlarını daha iyi şekillendirmektedirler. Ayrıca çocuklarını mesafe farkı gözetmeksizin programlarımıza göndermeleri ise Anadolu Mektebi’ne duydukları güveni gösteriyor.

Anadolu Mektebi 8’inci yılında!

• Okuma faaliyetlerinin başladığı günden bugüne kat edilen yolu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Başlangıçta Sakarya’da büyümeyi ve derinleşmeyi düşünüyordum. Uygulama çevre illere yayılarak büyümeye dönüştü. Kat edilen yol, düşündüğümden daha farklı bir biçimde gelişti. Anadolu Mektebi’nin bu kadar büyüyeceğini tahmin etmiyordum. Ancak bu durumun bizden bağımsız bir biçimde geliştiğini de hatırlatmak gerekir.

Küçük bir grupla başlayan bu hikâye, şimdi farklı coğrafyalardan gelip ülkemizde okuyan misafir öğrencileri de kapsıyor. Buna ilâve olarak Kırgızistan’dan okuma programlarının başlatılması için davet aldığımızı ve Yunanistan Gümülcine’de bir grup öğrencinin Mustafa Kutlu okumalarına başladığını belirtmek isterim. Bugün fikir ve dilde birliğin bir sembolü hâline gelen Anadolu Mektebi programını, 8’inci yılımıza girdiğimiz bu dönemde zorluklar yanında huzur içinde çalışarak yürütmeye çalışıyoruz. Aynı zamanda taraflı ya da tarafsız kişi ve kurumların faaliyetimize verdiği destekler ve bugün geldiğimiz nokta da bize doğru bir yolda olduğumuzu gösteriyor.

Öğrencilerin fikrî anlamdaki gelişmelerini ve bu faaliyetin içindeyken yaşadıkları heyecanı görmek, bizlere gelecek adına umut verirken bizlerde daha çok çalışma isteği de uyandırıyor.


• Anadolu Mektebi, bugün itibariyle hangi hedefe koşuyor?

Bugüne kadar çok farklı şehirlerde Mustafa Kutlu, Tarık Buğra, Cengiz Aytmatov ve Mehmet Âkif Ersoy gibi değerli yazarlarımızın birçok programını yaptık. Bu programların hepsi hedefimizde herhangi bir sapmanın olamayacağını ve kararlılıkla bu yolda ilerlememiz gerektiğini gösterdi. Anadolu Mektebi olarak biz, yerli ve evrensel değerlerle donatılmış, çalışma ahlâkına sahip, karakterli bireyler yetiştirmek için çabamızı sürdürmekteyiz.

Bu süreçte Anadolu Mektebi’nin bir inşâ sürecini başlatabileceğini söyleyemeyiz. Ancak bu grubun içinden çıkacak öncülerin süreci hızlandırabileceğini, düşünce dünyamızın sığlığını derinleştirebileceğini ve geleceğimizi inşâ etmek için “Ne yapmalıyız?” sorusuna cevap arayacaklarını ümit ediyoruz.

Anadolu Mektebi’nin hedefini, mesuliyet duygusuna sahip, yüksek ahlâklı, düzgün karakterli, bilgili, millî ve manevî değerlerine sıkı sıkıya bağlı öncülerin yetişmesine vesîle olmak üzere tohum saçmak olarak tarif ediyorum.

• Belirlediğiniz idealist hedeflerin daha geniş kitlelere ulaştırılması için çalışmalarınız var mı?

Hayır! Biz kitle hareketi değiliz; kitleyi faaliyetlerimize çekmek gibi bir gayretimiz yok. Anadolu Mektebi, sessiz yağan bir yağmurdur; kitleye, büyük kalabalıklara özü gereği uygun değildir. Nicelikten çok niteliğe önem veren Anadolu Mektebi, yaygın bir hareketten çok yoğun bir faaliyet olarak mensuplarına karşı taşıdığı sorumlulukla, mevcut öğrencilerin nasıl daha iyi bir biçimde yetiştirilebileceğinin yöntemlerini arar. Anadolu Mektebi programından esinlenerek daha geniş kitlelere uygulanabilecek modeller çıkarılabilir fakat bu, bizim işimiz değildir.

• “Hedeflediğiniz etki ve gençlerin iştiraki, bu projeyi hayata geçirmek istediğiniz zamanlardaki duâlarınızın karşılığıdır” diyebilir miyiz?

Ben genel anlamda çalışmanın, üretmenin, işini güzel yapmanın ibadet olduğunu düşünüyorum. Biz, “Allah, işini güzel yapanları sever” hükmü gereği işimizi severek yapıyoruz. Geçmişte medeniyetimizi ibadet eder gibi inşâ eden ceddimizi rahmetle anıyoruz.

Devlet “İkra” emrini destekliyor

• İlk emir, “İkra”... İbadet hükmündeki bu gayretiniz resmî/özel kurum, kuruluşlar tarafından destekleniyor mu?

Anadolu Mektebi’nin gönüllü bir kuruluş olduğunu birkaç defa ifade ettim, bütçesi yok. Ancak kitap temini dışında önemli bir başka harcama kalemimiz de yok. Dolayısıyla bizim talebimiz maddî destekten ziyade, manevî destektir. Bu açıdan Millî Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve de Kültür ve Turizm Bakanlığı, Anadolu Mektebi’nin en büyük destekçileridir. Şehirlerde yürütülen faaliyetlerimizde Valiliklerimiz ve Millî Eğitim Müdürlüklerimiz, adlarını bilhassa saymak istediğim Bolu, Sakarya, Aksaray, Kocaeli ve Konya Belediyelerimiz bizlere hep destek oldular. Bakanlıkların ve yerel yönetimlerin yanı sıra Anadolu Mektebi’nin faaliyetlerine vakıflar, kurumlar ve zaman zaman firmalar ve şahısların da destek olduklarını söylemeliyim.

• Son olarak neler söylemek istersiniz?

Anadolu Mektebi, düzenli ve disiplinli bir okuma programının adı olarak 8’inci yılına girdi. Sakarya’da küçük bir grupla başlayan bu çalışma, bugün otuzu aşkın şehrimizde faaliyetlerine devam etmektedir. Bu faaliyetin bilhassa başlangıç döneminde zorlukla karşılaştık. Anadolu Mektebi ile kültür taşıyıcılığı ve köprü olmak adına bir maya çaldık. Bu mayanın tuttuğunu ve gelişme gösterdiğini ifade edebilirim. Bu nedenle zorluklar ve meşakkat, yerini dinginlik ve umuda bıraktı. Nitekim biz öğrencilerimize her fırsatta bunu anlatmaya çalışıyoruz: “Emek kaybolmaz!”

Gönüllü öğrencilerimizle disiplinli ve yoğun bir okuma gerçekleştirirken, onlara rehberlik etmeye ve yaşayacakları hayatın büyük oranda yine kendi gayret ve kararlarıyla şekilleneceğini de anlatıyoruz. Anlattıklarımız yanında çalışmalarımızın da öğrencilerimizi ve onların ebeveynleriyle öğretmenlerini olumlu yönde etkilediğini görüyoruz.

Yöneticilerin dikkatine!

Gayret, tutum ve davranışlardaki bu olumlu etkileşim, programlarda sunum yapan öğrencileri dinleyen yöneticilerimizin, yazar ve akademisyenlerin Anadolu Mektebi’ne daha çok destek vermelerini ve kapıların açılmasını sağlıyor.

Anadolu Mektebi’nin etkisinin bu kadar olumlu olmasının nedeni, takındığı ilkesel tutumdur. Çalışmamızın bu kadar geniş bir yelpazede karşılık bulmasını popüler ve kitleye yönelik bir gündeminin olmamasına bağlıyorum. Bu anlayışımızı sürdürmeye devam ederken, çalışmanın nitelik kısmını ilkesel bir çerçevede sürdüreceğiz.

Ülkemizin geleceğine dair başlattığımız yavaş ama istikrarlı bu çalışma, öncü bir model olmuştur. Anadolu Mektebi, örnek alınabilir. Bu program gibi yeni bir model geliştirilebilir. Bu tür arayışlara ve yeniliklere ihtiyacımız var. Küçük dünyaları değiştirirken, içinde yaşadığımız büyük dünyayı da değiştirebiliriz, biz buna inanıyoruz. Bu anlamda küçük dünyalara birlikte dokunduğumuz tüm kurum ve kuruluşlarımıza, illerimizde gönüllü olan ve bu ağır yükü birlikte omuzladığımız öğretmen arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.  

Anadolu Mektebi Merkez Ofisi’nde çalışan ve faaliyetlerimize önemli katkılar sunan öğretmen arkadaşlarıma ve yardımcılarıma bilhassa teşekkür ediyorum.

• “Oku!” emrine muti yolculuğunuzu kutluyor, bu istifadesi bol sohbetiniz için teşekkür ediyoruz...

Anadolu Mektebi adına, bize kendimizi ifade etme imkânı verdiğiniz için size ve derginiz yöneticilerine teşekkür ediyorum.


Sami Güçlü kimdir?

Sami Güçlü, 1950 yılında, Konya'nın Sarayönü ilçesine bağlı Kuyulusebil köyünde doğdu. İlkokula köyünde başladı, son sınıfı Konya’da okudu.

Ortaokul ve liseyi bu şehirde tamamladı. 1968 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat  Fakültesi’ne kaydoldu, 1973 yılında fakülteden mezun oldu. 1973-1974 yıllarında Fatih Gençlik Vakfı Matbaası’nda yöneticilik yaptı.

1975-1976 yıllarında TZDK Teftiş Heyeti’nde görev aldı. 1976 yılında Sakarya DMM Akademisi’ne asistan olarak başladı. 1980 yılında doktorasını tamamladı; 1989'da doçent, 1995 yılında profesör unvanını aldı. 1996-1997 yıllarında Devlet Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Eğitim-Kültür Birimi’nde Başbakanlık Başmüşaviri olarak çalıştı.

2002-2011 yılları arasında 22 ve 23’üncü dönem Konya Milletvekili seçildi. 58 ve 59’uncu Hükûmetlerde Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı görevinde bulundu. 2012 yılında Sakarya Üniversitesi’nde öğretim üyeliği görevine döndü, 2017 yılının ikinci yarısında emekli oldu.

2012 yılı başlarında Sakarya'da yazar okumaları programını başlattı. Aynı yıl Kocaeli ve Bolu bu programa dâhil oldu. Yazar okuma programı, 2016 yılı sonunda 18 ile yayıldı. “Anadolu Mektebi” adını alan program, 30'un üzerinde ilde, 2 binin üzerinde öğrencisiyle faaliyetlerini yürütmektedir.