Geleceğe yön vermek

Diğer taraftan gençlerin de mevcut koşullar, eksiklikler, yetersizlikler, problem ya da olumsuzluklara odaklanarak ideal, amaç ve hedeflerinden vazgeçmemesinin, ümitsizliğe düşmemesinin, disiplini ve özveriyi ne olursa olsun elden bırakmamasının geleceğe yön vermede büyük önem arz ettiğinin altını çizmek gerekiyor.

GÜNÜMÜZ dünyasında, önceki tarihsel dönemlere göre daha teknoloji merkezli bir anlayışın hâkimiyeti söz konusu. Bugün gerek ekonomik, gerek kültürel birçok alanda baskın varlığını hissettiğimiz teknolojik ilerlemeler, bir taraftan insan yaşamına sunduğu kolaylıklarla öne çıkarken, diğer taraftan son yıllarda giderek artan bir oranda tetiklediği sanal bağımlılıklarla bireysel ve sosyal problemlere de zemin hazırlamakta.

Bu noktada, özellikle toplumun geleceği açısından kilit bir unsur olarak dikkat çeken genç kuşakların doğru eğitim ve uygulamalarla bilinçlendirilmesi kritik öneme sahip.

Gençlik, bireyin hem kendisini, hem çevresini tanımaya, anlamaya ve anlamlandırmaya çalıştığı bir dönem. Bu süreç boyunca birey karşısına çıkan yenilikler, yeni düşünceler ve yeni deneyimlerle beraber kişiliğini oluşturarak yaşadığı zamana, çevreye ve insanlara bir bakış açısı geliştiriyor. Toplumdan topluma değişmekle birlikte ülkemizde 12-24 yaş aralığı “gençlik dönemi” olarak kabul ediliyor. Ergenlik yaşına girilmesi ile başlayan bu dönem yetişkinliğe kadar devam ediyor.[i]

Bireyin fizyolojik ve psikolojik açıdan hızlı dönüşümler geçirdiği ve anî davranış değişimlerini yaşadığı gençlik, esasında bir geçiş dönemi olarak değerlendiriliyor. Bu dönemde bireyin bir yandan bedensel ve ruhsal açıdan gelişim sancılarıyla yoğrulurken diğer yandan kimlik ve kişilik gelişimini tamamlamaya çalıştığı görülüyor. Dolayısıyla bu aşamalar süresince kaygan bir zeminde hareket eden genç birey, yaşadıkları, gözlemledikleri ve anlamlandırdıkları çerçevesinde yaşam görüşünü şekillendiriyor.

Bugün dünyanın pek çok ülkesinde gerek sivil, gerek siyasal oluşumlarla gençler adına birbirinden farklı alanlarda plân, program, proje ve uygulamalar geliştiriliyor. Bunun en önemli nedenlerinin başında gençlerin toplumun dinamik yapısını oluşturması ve geleceğin potansiyel mimarları olması gerçeği geliyor. Bu açıdan bakıldığında genç nüfusun toplam nüfus içerisindeki oranının belli bir seviyede olması toplumlar için oldukça mühim bir konu; çünkü bu oran, aynı zamanda üretkenliği, aktif girişimciliği, etkin ve yenilikçi çözümleri temsil ediyor. Bu bağlamda, özellikle geleceğe yön verecek bireylerin yetişmesi konusunun birçok toplum için stratejik boyutta önem arz ettiğini söylemek mümkün.

Peki, geleceğe nasıl yön verilebilir? Bu hususta neler yapılabilir?

Öncelikle geleceğin net bir model olarak ortaya konulmasının henüz mümkün bir durum olmadığını belirterek söze başlamak gerek. Hem kontrol dışı çevresel faktörlerin etkisi, hem insan ve toplumun çok boyutlu doğası gibi nedenlere bağlı olarak bu konuda oluşturabilecek sonsuz algoritma, bahsi geçen netliği engelliyor. Ancak, kesin olarak kurgulanması bir bakıma imkânsız görünse de geleceğe yönelik birtakım konumlandırmaların yapılabileceği söylenebilir. Bu konumlandırma toplumun ileride kendini nerede gördüğü ile ilgili bir durum ve geleceğin dünyasında söz sahibi olma iddiasında bulunan her toplum için oldukça önemli. Bu noktada ekonomik, politik ve teknolojik açıdan gelişmiş ülkelerin çeşitli plân ve programlar doğrultusunda bir gelecek tasarımı inşâ ettiğinin de bilincinde olunması mühim.

Geleceğe yön verme bağlamında en önemli unsur elbette toplumun dinamosu olan gençler. Genç neslin bireysel, sosyal ve akademik açıdan gelişmişliği, yeniliklere açıklığı, içsel gücünü keşfi ve bu gücü hayata geçirmesi, geleceğin şekillenmesinde kilit rol oynuyor. Gençler gerek bireysel öğrenme kapasitelerinin etkinliği, gerek zihinsel ve ruhsal düzeydeki dinamizmiyle toplumun adeta belkemiğini oluşturuyorlar. Genç dimağların yönü en nihayetinde toplumun ve geleceğin yönünü belirliyor.

“Ne yapmalı?” sorusunun cevabına gelince, ilk olarak işe onları tanımakla başlamak gerekiyor. Genç nüfusun mevcut niteliklerinin ortaya konulması, bu nitelikler üzerinde çevresel faktörlerin etki düzeyinin araştırılması ve ortaya çıkan sonuç çerçevesinde plânlamaların yapılması önem taşıyor. Bu doğrultuda zaman içerisinde bireysel yetkinliklerin artırılması, farklı alanlarda deneyimlerin desteklenmesi ve çok boyutlu düşünme yeteneğinin geliştirilmesi hususunda yapılacak çalışmalarla genç zihinlerin devamlı olarak beslenmesi oldukça kritik.

Diğer yandan, gençler açısından sosyal, kültürel ve akademik yönde gerçekleştirdikleri çalışmaların maddî-manevî destek görmelerinin sağlanması, bu konuda varsa memnuniyetsizliklerinin giderilmesi gereğinin altını çizmek gerekiyor. Çalışmaların sürdürülebilirliği açısından motivasyonlarını canlı ve psikolojilerini sağlam tutacak formüller üzerinde kafa yorulması yine önemli. Bu bağlamda istihdam olanakları ve yatırıma yönelik teşvikler gözden geçirilmeli ve yetenek odaklı kariyer plânları üzerinde durularak “genç enerji” olabilecek en üst seviyede aktive edilmeli.

Geleceğe yön verebilme açısından önemli bir nokta da gençlerin ileriye dönük kaygılarının giderilmesi konusu. Yaşam kalitesi, istihdam olanakları, ekonomik gelişmişlik düzeyi ve gelir adaletsizliği konularına dair inanç ve motivasyon kayıplarının önüne geçilmesi büyük önem arz ediyor. Bunun yanı sıra fırsat eşitliği ve sosyal güvence gibi problemlerin genç dimağların zihnini meşgul etmesinin ivedilikle önüne geçilmesi gerekiyor. Zihnin üretim ve gelişime odaklanması adına bu kısım da son derece önemli.

Gençler ve geleceğe dair bir diğer güncel problem de sanal bağımlılık hususu. Sosyal medya ve iletişim teknolojileri gençlerin dijital ortamlarda daha fazla zaman harcamalarını beraberinde getiriyor. İnternet kullanım alışkanlıkları günden güne bir bağımlılığa dönüşen gençlerin kişisel gelişim, sosyal beceri, fizyolojik ve psikolojik etki gibi noktalarda olumsuzluklar yaşadığı görülüyor.

Son olarak sosyal, kültürel ve ahlâkî değerler konusunda gençlerin bilinçlendirilmesi olmazsa olmazlardan. Toplumsal değerlerin her geçen gün biraz daha dejenerasyona uğradığı bugünün dünyasında, geleceğe yön veren gençlerin aynı zamanda sosyal ve kültürel dokuyu sürdürülebilir kılan, geçmişinden beslenen, insanî değerlerini de kalbinde taşıyan aktörler olarak öne çıkmaları gerekiyor.

Sözün özü şu ki, geleceğe yön vermek, gençlere yön vermekten geçiyor. Gençler toplumun en büyük itici gücü ve geleceğinin teminatı. Gençleri tanımak; sevmek, dinlemek, anlamak, duygu ve düşüncelerini önemsemek aynı zamanda ekonomik, sosyal, kültürel ve teknolojik birçok alanda sağlam bir gelecek inşâ etmeyi önemsemek demek. Bu noktada elbette devlet politikaları ve sivil topluma hayatî görevler düşüyor. Bilimsel gelişmelerin takip edilmesinden girişimciliğin desteklenmesine, yeniliğin ve yeni düşüncenin özendirilmesinden üretkenliğin teşvik edilmesine, eğitimden ekonomiye, sağlıktan kültüre sayısız alanda uygulamaların sürdürülebilir kılınması noktasında bu iki güç kilit öneme sahip.

Ancak diğer taraftan gençlerin de mevcut koşullar, eksiklikler, yetersizlikler, problem ya da olumsuzluklara odaklanarak ideal, amaç ve hedeflerinden vazgeçmemesinin, ümitsizliğe düşmemesinin, disiplini ve özveriyi ne olursa olsun elden bırakmamasının geleceğe yön vermede büyük önem arz ettiğinin altını çizmek gerekiyor.