Geldim, gördüm, kaçtım

Afganistan’da yirmi yıl kalmanın anlamı nedir, gereği nedir? “Hedef Bin Ladin’di, onu da onuncu yılda hâllettiniz” diyelim, sonraki on yıl ne için kalmaya devam ettiniz? Bir trilyon dolar harcamışlar bu süre içinde. O parayla ne yaptınız? Ne kadarı geri çıktı? Ne kadarını şişirdiniz? Kâğıt ve matbaa masrafıyla, kafana göre karşılıksız para bastıktan sonra, bir değil, iki trilyon harcasan ne çıkar?

SEZAR, Milât öncesi birinci asırda Basforos kralını Zile’de yendikten sonra “Geldim, gördüm, yendim” diyerek Roma’ya mesaj göndermiştir.

Kendi dilinde söylemiş tabiî: “Veni, vidi, vici.”

ABD, şu günlerde Afganistan’ı terk ederken, Başkan Baydın kameralar karşısına geçti, açıklama yaptı.

Pek çok şey söyledi ama esas söylemesi gerekeni ihmâl etti.

“Geldim, gördüm, kaçtım” demeliydi.

Kendi dilinde tabiî: “I came, I saw, I ran away.”

Hem de öyle bir kaçış ki apar topar! Tası tarağı toplamaya bile vakit ayırmadan…

*

11 Eylül 2001’de New York’taki İkiz Kuleler uçak saldırısı ile yıkıldıktan hemen sonra ABD, Afganistan’ı işgal etti.

Saldırıyı El-Kaide örgütü üstlenmiş. Lideri Afganistan’da saklanmakta.

“Hurra!” deyip çullandılar üstüne. Yirmi yıl kaldılar.

El-Kaide lideri Bin Ladin, 2011’de öldürüldü. Fakat ABD kuvvetleri Afganistan’da kalmaya devam etti.

Fırsat buldukça çekilme plânlarından bahsettiler ama bugüne kadar kalmayı sürdürdüler.

Bir avuç insanı yakalamak ve cezalandırmak için bir ülkeyi işgal etmenin ne gereği vardı?

Bütün Afgan halkının suçu neydi?

İşin aslı, iki piyon verip iki kale ve bir vezir almak, neticede mat etmek gibiydi ABD’nin oyunu.

İki kule verdi, iki ülke aldı.

Afganistan ve Irak…

Yetmedi, ardından Suriye… Diğerlerini saymayalım.

New York’taki iki kulenin yolcu uçaklarıyla yıkılmasında El-Kaide’nin rolü nedir, görünüşte üstlenmişlerdir ama gerçekten onların işi midir, emin olmak zor.

Bin Ladin’in öldürülüşü bile şaibeli. “Denize attık” dediler, delil sunmadılar, kimseye bir şey göstermediler.

Belki doğru, belki değil.

Bir yüz değiştirme ameliyatı yapmış da olabilirler pekâlâ.

Komiser Kolombo’ya sorsak söyler: “Ceset yoksa cinayet de yoktur.”

Okyanusa attıkları çuvalın içinde patates olmadığını kim iddia edebilir?

*

Afganistan’da yirmi yıl kalmanın anlamı nedir, gereği nedir?

“Hedef Bin Ladin’di, onu da onuncu yılda hâllettiniz” diyelim, sonraki on yıl ne için kalmaya devam ettiniz?

Bir trilyon dolar harcamışlar bu süre içinde.

O parayla ne yaptınız?

Ne kadarı geri çıktı?

Ne kadarını şişirdiniz?

Kâğıt ve matbaa masrafıyla, kafana göre karşılıksız para bastıktan sonra, bir değil, iki trilyon harcasan ne çıkar?

Afgan ordusuna çok emek vermişler. Eğitmişler, donatmışlar.

Dediklerine göre, üç yüz bin kişiymiş Afgan ordusu.

Gerçekte ise öyle değil.

Bir kısmı hayâlet asker. Sadece kâğıt üstünde var olan, gerçek hayatta bulunmayan…

Komutanlar elindeki mevcudu iki katı gösterip, onlar için aldıkları dolarcıkları cebellezi etmekte.

*

“ABD’nin en uzun savaşı” diyor Bay Baydın. “Bitirmek zorundaydık; yirmi bin askerimiz öldü, çok fazla masraf yaptık” diyor.

Yirmi yıl kan döküldükten sonra, “Dört başkan değişti” diyor.

Çok üzgün olduğunu belirtiyor ama pişman olmadığını söylüyor.

Çelişkilerin bini bir para! İndirim çok yüksek. “Mevsim sonu” değil, “batan geminin malları” yahut “iş değişikliği” değil, terk-i diyar sebebiyle bu kadar ucuz.

Yanlış yaptıklarını da itiraf ediyor.

Fakat ağırlıklı olarak Afganistan yönetimini ve haklını suçluyor.

Geçmişteki hatâları tekrar etmek istemediği için derhâl çekilme kararı aldığını beyan ediyor.

Bir ülkeyi yirmi yıl boyunca işgal altında tutup içine ettikten sonra apar topar gitmek ABD’ye uyar.

“Onca yıl boyunca ne yaptınız?” sorusunun mantıklı bir cevabı yoktur.

“Eğittiğiniz ordu bu mudur?” desek, susarlar.

Bir yarısı Sovyet ordusunu yenip püskürten, ABD ordusunu alt eden Afgan gençlerinin diğer yarısını eğittiniz de bu sonucu mu aldınız? Bu nasıl eğitmedir?

Golf oynamaya mı gittiniz oraya, ceviz oynamaya mı?

Onca para harcadığınızı söylüyorsunuz, karşılığında aldıklarınız nedir? Neler götürdünüz? Uyuşturucu mu, madenler mi? Yoksa sadece dağ havası mı aldınız?

*

Giderken “Demokrasi, insan hakları, terörle mücadele” derler, kaçıp giderken tam tersini söylerler.

Öyle oldu nitekim.

Baydın, Afgan ordusuna savaşma iradesini veremediklerinden yakındı terk ederken:

“Afgan siyâsiler pes etti. Ordu çöktü. Beklediğimizden hızlı gelişti. Afgan Cumhurbaşkanı Gani, askerlerin savaşacağını düşündü, yanıldı. Direnemediler. Bir ülkeyi yeniden inşâ edemeyiz… Onlar savaşmazken ABD askerinin savaşması yanlış. Daha kaç ABD askeri ölmeli?”

Yanlış hesap bu defa Bağdat’tan değil, Kâbil’den döndü.

Ve galiba, ABD yenilince, NATO da yenilmiş oldu.

Taliban tek kurşun atmadan tam gaz geldi, yönetime el koydu.