
MUHAMMED Emin Ay, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini birincilikle bitirmiş bir kardeşimiz.
Bu güzel kardeşimizin kıymetli validesi, 28 Şubat post-modern darbesinin mazlum ve mağdur ettiği canlarımızdan.
Muhammed Emin, mezuniyet töreninde dereceye girenlere tanınan konuşma hakkını, aldığı dereceyi kıymetli validesine adayarak ve 28 Şubat günleri hakkında kendi nesline bilgilendirme tadında sunacak şekilde kaleme almış.
Fakat İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı ve de Yardımcısı, Muhammed Emin’in konuşmasını engellemiş.
Bu engeli sağlamlaştırmak için Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’u dahi bahanesine malzeme eylemiş.
Muhammed Emin bütün başından geçenleri şöyle anlatıyor:
“Fazlaca konuşulması sebebiyle iki gün önce İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezuniyet programında yaşadığımız olayın arka plânını ve süreci paylaşma gereği hasıl oldu.
Mezuniyet programından yalnızca 2 gün öncesinde, dönem birincisi olduğum tarafıma haber verildi. Hemen o akşama bir konuşma metni hazırlayıp dekanlığa iletmem ve bir sonraki günün sabahında dekanlıkta hazır bulunmam istendi.
Sonraki günün sabahında diğer konuşma yapacak arkadaşlarla beraber dekan ve dekan yardımcısı ile metinlerimize dair bir görüşme gerçekleştirdik. Dekan, metinlerle alâkalı değiştirilmesi gereken hususları söyleyip görüşmeden ayrıldı. Görüşmeye dekan yardımcısı ile devam edildi.
Dekan yardımcısı tarafından bana, ‘Siyasete mi atılmayı düşünüyorsun?’ şeklinde bir söylemde bulunuldu. Ben de böyle bir düşüncem olmadığını ve metnin içeriğinde bilinçli olarak siyâsî bir söyleme yer vermediğimi dile getirdim.
Konuşmanın devamında aynı dekan yardımcısı, metnimin sonunda yer alan Necip Fazıl’a ait Zindandan Mehmet’e Mektup şiirinden olan kesit için, ‘Bunu okuman elzem mi?’ dedi.
Konuşma metinlerimizin son hâlini akşam tekrardan dekanlığa yollamamız gerektiği ifade edildi. Ben de o günün akşamında ilgili twitte paylaştığım revize edilmiş ve dekanlıkça onaylanan metni dekanlığa ilettim.
Mezuniyet gününün sabahında dekanlıktan aranıp görüşmek için dekan yardımcısı tarafından beklendiğim söylendi. 10 dakika sonra tekrar aranıp dekan yardımcısının acil bir toplantısı dolayısıyla mezuniyet programına konuşmamı yapmak üzere gelmemin yeterli olduğu belirtildi.
Diğer birinci arkadaşlara sorduğumda kendilerine böyle bir çağrı yapılmadığını ifade ettiler. Dekanlığın sadece mezuniyete gelmemin yeterli olduğu bildirimi neticesinde mezuniyet programı ile alâkalı herhangi bir değişikliğin söz konusu olmadığını düşündüm.
Mezuniyet için okula gidip bana telefonda ismi zikredilen dekan yardımcısına durumu sorduğumda kendisinin böyle bir çağrıda bulunmadığını ve kendisinin herhangi bir toplantısı olmadığını ifade etti.
Ayrıca mezuniyetten bir gün önce, mezuniyet programında okulun takımlarının sahneye çıkarılmayacağı ancak birincilik konuşmasının önemi hasebiyle muhakkak yapılacağı dekanlık tarafından ifade edilmişti.
İstanbul Hukukta birincilik konuşmasının yaptırılmaması durumu daha önce 28 Şubat döneminde de birincinin başörtülü olması sebebiyle gerçekleştirilmemiştir. Covid-19 döneminde dahi birinci öğrenci, takip eden sene düzenlenen mezuniyette konuşmasını gerçekleştirmiştir.
Dekanlık tarafından ileri sürülen protokolün varlığı nedeniyle zaman yoğunluğu olması daha önceki senelerde de olan bir durumdur. Rektör hocamız dışındaki, konuşan protokolün gelip gelmeyeceği noktasında bir gün öncesinde herhangi bir belirsizlik de bulunmamaktaydı.
Rektör Bey’in katılımının belirsizliğine rağmen birincilere muhakkak konuşma yaptırılacağının söylenmesinden sonra Rektör Bey katılmamasına rağmen yoğunluk nedeniyle konuşma yaptırılmaması kendi içerisinde çelişen bir durumdur.
Protokol konuşmalarının ne kadar süreceği dahi bilinmemesine rağmen süre kısıtı gerekçe gösterilerek birincilik konuşmalarının yapılmayacağı söylenmiştir. Ayrıca konuşmalarımız protokol konuşmalarının gerçekleştirilmesinden yalnızca 15 dakika önce iptal edilmiştir.
Konuşma yapamayacağımı öğrendikten sonra dekan yardımcımıza bu hususa ilişkin itirazımızı dile getirdiğimizde bunun dekanlığın takdir yetkisinde olduğunu ve birincilik konuşması yaptırma gibi bir mecburiyetleri bulunmadığını ifade ederek teamülü yok saymıştır.
Konuşma yapmayacağımızın netleşmesi üzerine en azından aileme teşekkür mahiyetinde bir iki cümle edip edemeyeceğimi sorduğumda da bu talebim dahi dekan ve dekan yardımcısı tarafından ayrı ayrı reddedilmiştir.
Bir cümle dahi söylenmesine müsaade edilmemesi, süre kısıtının asıl sebep olmadığını göstermektedir. Kaldı ki Bakan Yılmaz Tunç Bey durumdan haberi olmadığını telefonda söyledi. Yani kendisinin programı, konuşmanın yapılmamasına sebep gösterilen bakanımız, bu bahaneyi yalanladı.
Birincilik plaketini almak için sahneye çıktığımda aileme, özellikle anneme edeceğim bir cümle teşekkürün programın akışında herhangi bir gecikmeye neden olmayacağı aşikârdır.
Ayrıca plaket alımı sırasında dekana, babamın sabah bir operasyona girecekken konuşmama katılmak için operasyonunu ertelemek zorunda kaldığını, dolayısıyla en azından bir cümle ile kendisine teşekkür etmek istediğimi belirttim. Bu talebim de duymazdan gelinerek reddedilmiştir.
Mezuniyet töreni esnasında alandaki görevli polislerden ‘28 Şubat’a ilişkin bir konuşmanın’ var olduğu işitilmiştir.
Emniyet görevlilerinin konuşmanın içeriğinden ne için haberdar olduğu ve kim tarafından haberdar edildiği merak konusudur. Zira şahsım tarafından dekanlık dışında herhangi bir kişi ile konuşmamı paylaşmam söz konusu olmamıştır.
Mezuniyet programı esnasında ve sonrasında bazı hocalarımızın konuşma metninin içeriği sebebiyle konuşma yaptırılmadığına dair beyanlarını işitmemiz, bu konuda harekete geçmemizi gerektirmiştir.
Burada dört birincinin de konuşma yapma hakkının ellerinden alınması söz konusudur ve yukarıda açıkladığımız nedenler bu durumun protokolle veya süre ile bir alâkası bulunmadığını göstermektedir.
Metnin içeriği sebebiyle konuşma yaptırılmamasının en kolay ve dikkat çekmeyecek yolu tüm birincilere konuşma yaptırılmamasından geçmekteydi. Aksi bir hâlde yapılacak ayrımcılığın büyük dikkat çekeceği ve mezuniyet esnasında bir reaksiyona sebep olacağı aşikârdır.
Bu durum, benimle birlikte tüm birinci arkadaşlarımın haklarının ellerinden alınmasına neden olmuştur. Bunun metnin içeriği sebebiyle olması da 28 Şubat zihniyetinin hâlâ devam ettiğinin bir göstergesidir.
Rektörlük inceleme sürecinde işe yarayacak başka bilgi ve kanıtların da var olduğunu ancak burada şu an paylaşmanın uygun olmayacağından sebeple paylaşmadığımı belirtmek isterim.”
28 Şubat’ı belli bir zümre bir zulüm operasyonu olarak kullandı, belli bir zümre de korkusu, kripto şahsiyeti ve hırsları ile onayladı. Peki, Muhammed Emin’i bu iki zümreden hangisi engelledi?
Peşin zalimler mi, zalimlerden korkan ve kripto şahsiyetler taşıyan FETÖ gibi aparatların uşakları mı?
AK Parti MKYK Üyesi Metin Külünk, yaklaşık bir buçuk aydır, doğrudan iktidar partisinin bir üyesi olarak bu iki zümreye karşı mücadele ediyor. YÖK Başkanı Erol Özvar ve hakkında bilgi sahibi olduğu üniversitelerin rektörlerini uyanmaya davet ediyor.
Ama nafile!
Külünk gibi, AK Parti’nin başlangıcından bugününe mücadele etmiş, 15 Temmuz’da kendisini Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a doğrudan siper etmekten çekinmemiş biri dururken Erdoğan’ı ve AK Parti’yi saçma sapan sözlerle eleştirirken iki iltifata milletvekili oldurulan Hulki Cevizoğlu, Haber Global adlı TV kanalında katıldığı programda, Külünk’ün bu mücadelesini eleştirerek, mealen, “Ekim’de Kongre var, tekrar MKYK’ya girer mi bilemem” dedi.
Ne yapsak?
Bu yoğurdu sarımsaklasak da mı saklasak, sarımsaklamasak da mı saklasak?
AK Parti iktidarının en zirve döneminde 28 Şubat zulmünü konuşmaya kalkışan öğrenci engellenebilir olmuş.
Cevizoğlu, AK Parti’nin merkez delegasyonunu dizayn etmeye başlamış.
Daha ne diyelim? Geçmiş olsun AK Parti!