GEÇTİĞİMİZ hafta altı
muhalefet partisinin lideri bir araya geldiler.
Oturma
düzeni konusunda herhangi bir tantana yahut hırgür çıkmasın diye yuvarlak masa
tercih ettiler.
Zira
düz masalarda masanın orta kısmı daha kıymetli oluyor. Kenarda kalanlar
kendilerini itilmiş, kakılmış hissedebiliyorlar.
“Son
Akşam Yemeği” tablosu buna örnektir meselâ. Masanın ortasında Hazreti İsa
oturuyor, Havariler de kıdem sırasına göre kenarlara doğru yayılıyorlar.
Günün
sonunda da o masadan ihanet eden birisi çıkıyor.
Yine
böyle düz bir masa kurulmuş olsaydı hâliyle Kemal abimiz ile Meral aplamız masanın
orta kısmında oturacak, soğanın cücüğü partisi genel başkanları da oy oranları
nispetinde kenarlarda kalacaklardı hâliyle.
O
masadan bir(kaç) ihanet çıkar mıydı bilmiyorum lâkin en azından masa kurulmadan
dağılmış olacaktı.
Maazallah,
hele ki küçük enişte masanın kenarında kalacak olursa ondan önce egosu ceketini
alır, masayı terk ederdi.
Şimdilik
gün kurtarılmış oldu. Ne kadar şükretsek azdır.
Lâkin
olur da bu “proje ittifak” seçimi kazanacak olursa önünde sonunda karşılarına
bir düz masa çıkacak. Bakalım o zaman neler olacak.
Görün
o vakit tantanayı!
Gerçi
o yuvarlak masanın oylarını toplasanız -kendi yaptırdıkları anketlerde bile-
sağdan sola, soldan sağa yüzde kırkı geçmiyor.
Seçimi
kazanabilmek için dış kapının mandalı partisine muhtaçlar hâliyle. Bunu altısı
da biliyor.
En
çok da Meral apla biliyor. Zira vakti zamanında o partinin bir temsilcisi, Meclis
kürsüsünden, hem de parmak sallayarak, “O sıralarda bizim sayemizde
oturuyorsunuz, hâddinizi bileceksiniz” diye ayar vermişti kendisine.
Altı
parti de dış kapının mandalı partisinin oylarını çantada keklik görüyor
olabilirler -ki bunda da haksız değiller-.
Konu
Erdoğan düşmanlığı olunca akan sular da duruyor, sallanan o parmaklar da
unutulabiliyor.
Bakmayın
siz dış kapının mandalı partisinin bu masada olmadığı için bozulmuş numarası
yaptığına, “Bizi muhatap almayanları biz de muhatap almayız” şeklinde
atar yaptıklarına. Bu masayı kuran irade, şartlar olgunlaşınca “gizli ortağı”
da bu saadet çemberine dâhil edecektir. Gönüller bir olsun yeter ki!
Bu
yuvarlak masa toplantısından demokrasi, barış, kardeşlik, özgürlük ve diyalog
gibi bir ortak açıklama bekleyenler, maalesef biraz daha beklemek zorunda
kalacaklar.
Zira
altı saate yakın süren bu toplantıda not tutan birisi çıkmamış. Açıklama
toplantıdan iki hafta sonra, 28 Şubat tarihinde yapılacakmış.
Muhtemelen
masayı kuran irade, “dostları” için henüz bir basın açıklaması metni
hazırlamamış olabilir. Masanın günahını almayalım biz.
Açıklama
için seçilen tarih de pek manidar: 28 Şubat!
Açıklama
tarihi 28 Şubat olunca, insan ister istemez işkilleniyor. “Sanırım 28 Şubat
ile hesaplaşacak bir manifesto yayınlayacaklar” demek istiyorum lâkin çok
da ümitvar değilim.
Nihayetinde
o masada oturan büyük ortaklardan birisi CHP’nin genel müdürü, diğeri de 28
Şubat kararlarını tavizsiz uygulayacağını söyleyen ve uygulayan, zamanın
İçişleri Bakanı Meral apla.
Benim
asıl merak ettiğim, açıklamanın 28 Şubat’ta yapılacağını öğrendiğinde, rahmetli
Erbakan Hoca’nın koltuğunda oturan Temel Karamollaoğlu’nun neler düşündüğü ve
hissettiğidir.
Bugün
28 Şubat ile ilgili sorulan soruya cevaben Kemal abimiz, kendisinin de 28 Şubat
mağduru olduğunu söylemiş. Sanırım işine başörtüsü ile gidip geliyordu o
vakitler.
Bak
yine bana bir gülme geldi, gülmekten yazının gerisini yazamıyorum.
Hani
“ulusal ve uluslararası karar vericiler kendisi hakkında işaret verir”, “pop
star” cumhurbaşkanlığı sevdasından vazgeçer, Meral aplamızın ablası yüzünde “Rabbi
yesir” görür, dış kapının mandalı partisinden muhtaç olunan destek alınır,
Mine Kırıkkanat’ın elindeki dosyalar faş olmaz ve halkımız da teveccüh gösterir
de Kemal abimiz cumhurbaşkanı seçilirse, Zelenski’den sonra seçilen ikinci
komedyen cumhurbaşkanı olur sanırım.
Bakalım
tüm bu serencam Kemal abimiz için nasıl “geççek” ve halkımız kimi “seççek”, bekleyip
göreceğiz artık…
Kalınız sağlıcakla efendim…