BİZ dahi tıpkı Gazzeli kardeşlerimiz gibi yalnız bırakılsak ve bir avuç kalsak, asla emperyalizm ve Siyonizm’e karşı mücadele ve mücahededen vazgeçmeyeceğiz. Âlemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ, “Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer inanıyorsanız, üstün olan sizlersiniz” buyurmuştur, biz de bu hakikatin figüranı oluruz inşallah.
Evet, Allah (cc), bizim hakkımızda hayır murad ettiğine ve bizim de Allah hakkında iyi düşünceler içinde olmamız gerektiğine göre, meydana gelen hâdiselerin ekşi tattaki dış yönüne bakarak olumsuz düşünüp hayatımızı karartmaktansa, her hâdisenin mukaddes yönlerine de bakıp güzel düşünmemiz icap eder. Dolayısıyla kötü gibi görünen bir hâdisenin hayır tarafını araştırmamız, nefsimizi sorgulamamız, istiğfar etmemiz, yapılan hataları tespit ederek gelecekte aynı hatalara düşmemeye çalışmamız mümine yakışan bir davranış olacaktır.
Gazze direnişi, ideolojik veya politik bir direniş değildir. Aksine bu direniş, imanın hayata taşınmasıdır. Gazze direnişi, “Hayat dediğiniz iman ve cihaddır. Benim vücudumda bir damla kan bile kalsa, ben o kanı Allah yoluna cihad için kullanacağım” diyenlerin direnişidir. Gazze direnişi, “Allah yolundaki ölümü arzu edin ki size hayat hibe edilsin” diyen mücahidlerin, murabıtların direnişidir. Mücahid ve murabıt olmayanlar, bu direnişten bir şey anlayamazlar.
Âl-i İmrân Sûresi 103’üncü ayette buyuruluyor ki, “Ey müminler! Hepiniz birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Allah’ın size olan şu nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşmandınız, derken Allah kalplerinizi kaynaştırdı da O’nun bu nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Ateşten bir çukurun tam kenarında idiniz, fakat Allah sizi oraya düşmekten kurtardı. Doğru yolu bulasınız diye Allah size ayetlerini işte böyle açıklıyor”.
Dolayısıyla Kur’ân-ı Kerim’e ve onun üzerine bina edilen İslâm nizamına bütün gücümüzle sımsıkı sarılalım, itikat, ibadet, ahlâk ve muamelâtla ilgili tüm emir ve yasakları dikkate alarak yaşayalım ve birbiriyle kenetlenmiş sağlam bir İslâm toplumu oluşturarak asla ayrılığa düşmeyelim.
Fiillerdeki birlik, kalplerin birliğine sebep olmaktadır. Allah’tan hakkıyla korkmak, İslâm’a uygun yaşamak ve Müslüman olarak ölebilmek için, tıpkı Gazze örneğindeki gibi, tüm dünyada bir İslâm toplumuna ihtiyaç vardır.
Dünya hayatında fert ve toplum olarak ayakta durabilmek, düşmanların maddî ve mânevî baskılarına dayanabilmek ve İslâm toplumu olarak bizden beklenen sorumluluğu yerine getirebilmek için böyle bir beraberlik zaruridir. Çünkü birlik ve beraberliği zayi olmuş toplumların kısa zamanda dağıldıkları ve her şeylerini kaybettikleri tarihî bir gerçektir. Mehmet Akif bu gerçeğe şöyle işaret eder: “Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez/ Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.”