Gazze’den payımıza düşenler

Yahudiler saklanmak için Gargat ağacı ararlarken, Müslümanların mahcubiyetten ötürü neyin arkasına saklanacakları şimdilik meçhul!

NEREDEN çıktı bu Gazze meselesi? Ne güzel bir ülke gündemine sahip olacaktık!

Evet, birinci ayını geride bırakan Siyonist İsrail soykırımı, hız kesmeden devam ediyor. İzlememiz gereken üç yol ya da yöntem vardı: İlki her şeye ve herkese inat Gazze’deki vahşeti dile getirmek suretiyle canlı tutmak, ikincisi farklı gündemlere yönelmek, üçüncüsü ve sonuncusu ise kısa bir süreliğine olsa da her şeyden elimizi ayağımızı, dolayısıyla kalemimizi çekmekti.

Biz, ilk sıradaki yoldan ilerlemeyi tercih ettik. Ediyoruz da… “Bu ne kadar devam eder?” derseniz, bilmemekle beraber, kalıcı barış tesis edilinceye dek safımızı belirleyen fikirlerimizi okuyucumuzla paylaşmaya devam edeceğiz.

Hafta sonu kıran kırana geçen CHP Kongresi’ni yazmayı çok isterdim. Zira CHP’de derinleşen liderlik krizine dair evvelinde çokça yazı kaleme almıştım. Örneğin “Bay Bay Kemal” diyen ilk gazeteci olmanın ayrıcalığıyla bunu dillendiren kişi olarak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına aday olma cesareti gösteren Kemal Kılıçdaroğlu’nun yenilikçi talebiyle “oğlu” hükmündeki İBB Başkanı İmamoğlu için “Başkasının koltuğunda gözü olan, kendi koltuğunu kaybeder” başlığını atmıştım.

Tüm bunları müneccim edasıyla ifşa etmekten de ar ederim. Lâkin görünen köyün kılavuz istemediği apaçık ortadayken, tipolojik açıdan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na benzerliği ile dikkat çeken CHP’nin çiçeği burnundaki Özgür Özel’in kongredeki konuşması da Kılıçdaroğlu ile birebir örtüşüyordu. Özel’in emanetçi başkan olup olmayacağını, koltuğu İmamoğlu’na kaptırıp kaptırmayacağını anlamak için önümüzdeki yerel seçim sonuçlarını görmemiz gerekecek. Ama bilinen en keskin gerçek, İstanbul rövanşını almaya hazırlanan AK Parti kadroları ya da adayları karşısında şansının yüzde 20’lerde olduğu. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Yine de mevcut değişikliğin CHP seçmeninde umut vadetmesini Türk demokrasisi adına temenni ederiz.

Şimdi girizgâhtaki ironiye ve asıl gündemimize geri dönelim…

Gazze bugünlerde insanlık tarihinin en dramatik sahnelerine ev sahipliği yapıyor. Bir yandan vatan toprakları işgal ediliyor, diğer yandan acımasızca açlığa, ölüme ve tehcire zorlanıyor. Geride kalan 33 günlük sürede 10 bini aşkın Filistinlinin yoğun bombardımanla ölümüne, ABD ve İsrail’in geri adım atmayışına, başta Müslüman ülkelerinin, Batı’nın ve BM gibi hakem kuruluşların sessizliğine şahit olduk. Her 10 dakikada bir çocuğun öldürüldüğü ve 2’sinin de yaralandığı bu vahşete dair sosyal medyada dolaşan ve viral olan görüntülerde, Gazzelilerin tek sığınağının Allah olduğunu ve büyük bir şuur içinde ölüme direnmelerini görmek acı veriyor. Ancak bu, hakikat olması itibarıyla son derece düşündürücü.

Onların kurtulmak gibi bir gayeleri yok! Kurtuluş denilecekse de şayet, “ölüm” en tesirli ve en kısa yol. Üstelik kitlesel imha silahlarıyla ve ailece, komşularıyla, akrabalarıyla, sığındıkları kamplarda, hastanelerde, okullarda, camilerde, taşındıkları ambulanslarda, yürüdükleri yollarda yan yana ve el ele tutuşarak… Yaşadıkları travmaya ve yokluğa rağmen Filistin Devleti’nin kurulacağından, Siyonistlerin hazin bir sonla buluşacağından öyle eminler ki…    

Bırakın Türk ya da Müslüman olmayı, bir insan olarak onların çığlığına, “medet” sesine koşamamanın vicdanî tezahürünü iliklerine kadar hisseden bizler, Gazze’den nasıl bir pay çıkarmalıyız? Tüm mesele burada başlıyor ve bu soruda bitiyor!

Sular durulduğunda, Kudüs’te, Süleyman Mabedi’nin bulunduğu yerde inşâ edilen Mescidü’l-Aksâ’nın iman ve şuur dolu cesur türbedarlarına karşı çokça mahcup olacağımız aklıma gelince saklanacak bir nesne bulamıyorum.

“Saklanmak” deyince, aklıma herkesin bildiği o meşhur hadis geldi. Kıyamet alâmetlerinin çokça görüldüğü bu çağda, Siyonist Yahudilerin Filistinli Müslümanlara yönelik taşkınlık ve zulmü inanılmaz boyutlara ulaşınca, Müslümanların sabrı taşacak ve artan zulme “Dur!” demek isteyecekler. Bu sırada zaten korkak olan Yahudiler, taşların ve ağaçların arkasına gizlenmek isteyecekler ancak bütün taşlar ve ağaçlar dile gelerek, “Ey Müslüman, arkamda saklanan bir Yahudi’dir, gel ve onu cezalandır!” diyecekler. Bu durumu aktaran hadis-i şerife göre bir tek Gargat ağacı onlara perdedar olacak.

Velhasıl, Yahudiler saklanmak için Gargat ağacı ararlarken, Müslümanların mahcubiyetten ötürü neyin arkasına saklanacakları şimdilik meçhul!