
İSRAİL, hukuk tanımaz bir şekilde bir yılı aşkın bir zamandır Gazze’de çocuk, kadın, yaşlı, sivil ayırt etmeden büyük bir katliam gerçekleştirdi. Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de yaklaşık 50 bin kişiyi katletti. 110 binden fazla insan İsrail saldırılarında yaralandı. On binlerce insan, bu saldırılar sonucunda sakat kaldı. İki milyonu aşkın insan ise yerinden edildi.
Dünya, bu trajediyi durdurmak için hemen hemen hiçbir şey yapmadı. Hatta başta ABD olmak üzere Batılı ülke yönetimleri İsrail katliamlarını destekledi. Ülkemizin de aralarında bulunduğu birkaç ülke ise bu katliamların durdurulması için yoğun çaba sarf etti.
Nihayetinde 15 Ocak’ta taraflar ateşkes anlaşmasına razı oldular. Bu ateşkes Ortadoğu’ya barış getirir mi? Aslında bu soruya evet demek güç. Çünkü İsrail-Filistin meselesi, dünyanın etkili aktörleri tarafından insanî ve vicdanî saiklerle ele alınmıyor. Başta ABD olmak üzere Batı toplumu, kendi çıkarları için İsrail’in yaptığı katliamlara güçlü tepkiler vermiyor. Yani bu mesele, köklü bir siyasî ve insanî kriz olmaktan çıkıp, küresel güç dengelerinin bir oyun sahasına dönüşmüş durumda. Gazze’de geçmişte de çok sayıda çatışma oldu. Bu çatışmalar sonucunda ateşkes anlaşmaları yapıldı. O nedenle 15 Ocak’ta varılan ateşkesi anlamak ve sonraki süreci yorumlamak için geçmişteki benzer süreçlere de bakmak gerekiyor.
Gazze’de bitmeyen şiddet döngüsü: Çatışmaların anatomisi
Gazze, 2007’de Hamas’ın bölgeyi kontrol altına almasından bu yana sürekli bir şiddet sarmalına maruz kaldı. İsrail’in güvenlik bahanesiyle bölgeye uyguladığı abluka, Gazze’yi ekonomik ve insanî bir felaketin içine sürükledi. Ayrıca bölgeden çatışma hiç eksik olmadı. Her çatışma dalgası katliamlara sahne oldu. Ama her çatışma dalgası sonunda da ateşkes bir şekilde sağlandı. Ancak bu ateşkesler, barışı getirmedi. Çünkü ateşkes sonrasında özellikle İsrail ve Batı dünyası, sorunun temel nedenleri üzerinde durmadı.
15 Ocak 2025’te varılan ateşkes anlaşması, Gazze’deki çatışma tarihinin bir tekrarından ibaret görünüyor. Bu yazıda, 2008’den bu yana gerçekleşen ateşkes süreçlerini ve 2025 ateşkesinin bu tarihsel bağlamdaki yerini inceleyerek bölgedeki kısır döngünün nedenlerini ele alacağız.
2008-2009: Dökme Kurşun Operasyonu’nun bilançosu
Aralık 2008’de İsrail, güvenlik gerekçesiyle Gazze’de saldırı başlattı. “Dökme Kurşun Operasyonu” adı verilen bu saldırılar yaklaşık 3 hafta sürdü. Saldırılar sonucunda bin 400’den fazla Filistinli katledildi. 5 bin 400 kişi ise yaralandı. Bu süreçte 13 İsrailli de hayatını kaybetti. Süreç sonunda 18 Ocak 2009’da ateşkes ilan edildi. Fakat, ateşkes sonrası İsrail’in abluka politikası devam etti.
2012’deki 8 Günlük Savaş ve ateşkes
2012’de İsrail’in Hamas liderlerine yönelik suikastleri ve Hamas’ın buna karşılık düzenlediği roket saldırıları sonucu yeni bir çatışma başladı. İsrail’in Kasım 2012’de “Bulut Sütunu Operasyonu” adını verdiği Gazze’ye yönelik saldırılar, sekiz gün sürdü. Bu saldırılarda yüzlerce kişi hayatını kaybetti. Saldırılar sonucunda yeniden ateşkes ilan edildi. Ama bu ateşkes de barış getirmedi.
2014: 50 Günlük Savaş ve ertelenen barış
Uyguladığı hukuk dışı ablukaya rağmen Hamas direnişini kıramayan İsrail, 2014’te önceki saldırılardan daha büyük saldırı başlattı. İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalar, son yılların en kanlı savaşlarından birine dönüştü. İsrail’in “Koruyucu Hat Operasyonu” adını verdiği saldırılarda Gazze’de binlerce sivil öldü, on binlerce kişi evsiz kaldı. Süreç sonunda ateşkese varıldı. Bu ateşkes, Gazze’nin yeniden inşâsı için yardım yapılmasını da içeriyordu. Ama İsrail, Gazze’ye yönelik ablukayı kaldırmayarak, insanî yardımın Gazze’ye ulaştırılmasını engelledi.
2018: Büyük Dönüş Yürüyüşü ve İsrail müdahalesi
İsrail’in 30 Mart 1976’da Filistinlilere ait binlerce dönüm araziye el koymasının ardından yaşanan olayların anıldığı “Toprak Günü”nde Filistinli grupların günler öncesinden yaptığı “Büyük Dönüş Yürüyüşü” çağrısına katılmak için halk sınıra doğru yürümeye başladı. İsrail’in bu protestolara sert müdahalesi, yüzlerce Filistinlinin ölümüne yol açtı. O yıl içinde Hamas ve İsrail arasında yeni bir ateşkes daha sağlandı. Ancak ateşkes, ablukanın kaldırılması gibi temel talepleri karşılamadığı için Gazze’deki gerilim azalmadı.
2021: 11 Günlük Savaş ve İsrail katliamları
İsrail’in tüm uluslararası tepkilere rağmen Nisan 2021’de işgal altındaki Doğu Kudüs’ün Şeyh Cerrah Mahallesi’nde yaşayan Filistinlileri zorla evlerinden etmeye çalışması ve Mescid-i Aksa’ya baskın düzenleyerek burada ibadet eden Müslümanlara saldırması sonucunda yeni bir çatışma baş gösterdi. İsrail’in Gazze Şeridi’ne 10-21 Mayıs 2021 tarihleri arasında düzenlediği yüzlerce hava saldırısında yaklaşık 250 Filistinli hayatını kaybetti ve binlerce kişi yaralandı. Savaşta Gazze’den atılan roketler sonucu da 13 İsrailli öldü. Hava saldırıları sonucunda ise yüz milyonlarca dolar hasar oluştu.
2025 Ateşkesi ve tarih tekerrür mü edecek?
Tüm bu sürece baktığımızda 15 Ocak’ta varılan ateşkes anlaşmasının da Filistin coğrafyasına barış getirmeyeceği çok açık. Elbette ateşkes sonucunda İsrail katliamlarının durması önemlidir. Fakat bu ateşkes de öyle görünüyor ki önceki ateşkes anlaşmalarından pek farkı olmayacak. Çünkü varılan ateşkes sonucunda İsrail’in ve Batı dünyasının ortaya koyduğu tavır, temel sorunları üzerine eğilmeyeceklerini gösteriyor.
Gazze’de sorun nasıl çözülür?
Sorunun temelden çözülmesi için öncelikli olarak dünyanın Gazze’deki durumu iyice anlamaya çalışması gerekiyor. Batı dünyası, Gazze’deki duruma sadece İsrail’in penceresinden bakmaya devam ettiği müddetçe, sorunlar yeni çatışmalar doğurur.
Filistin’de başta Hamas ve El Fetih olmak üzere direniş gruplarının bölünmüşlüğü, Filistinlilerin bir bütün olarak hareket etmesini engelliyor. Filistin meselesine ilişkin Arap dünyasında da bir birlik yok. Arap dünyasındaki dağınıklık, Filistin yanlısı cephenin uluslararası etkisini çok sınırlandırıyor. Bu da İsrail’in daha pervasız hareket etmesini ve Batı dünyasının İsrail’e olan kayıtsız şartsız desteğini perçinliyor.
Tüm bu yaşananların ışığında en nihai çözüm, hiç şüphesiz iki devletli çözümden geçiyor. İsrail, işgal ettiği topraklardan çekilmediği ve bağımsız “Filistin Devleti” kabul görmediği müddetçe Filistin coğrafyası diken üstünde olmaya devam edecektir.
Sonuç olarak, Filistin meselesi, yalnızca çatışmaları durdurmakla değil, bu çatışmaları besleyen yapısal nedenleri çözmekle sona erdirilebilir. 15 Ocak 2025’teki ateşkes, bu anlamda bir fırsat olabilir; ancak bu fırsatın değerlendirilebilmesi, tüm tarafların barış için gerçek bir irade göstermesine bağlı. Aksi takdirde, geçmişin tekrarından başka bir şey yaşamayacağız…