Gazâmız mübârek olsun

Katil İsrail’in ateşle oynadığı bilinen bir gerçek. Ama ateş üstündeki dansını sürdürürken bin yıllık devlet geleneğine sahip Türkiye’ye meydan okumaya cüret etmesi, ona pahalıya mâl olabilir.

CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta Katar’ın başkenti Doha’da düzenlenen Körfez İşbirliği Konseyi 44’üncü Zirvesi’ne katılarak burada bir konuşma yapmıştı. Doha’da resmî temaslarda bulunan Erdoğan, yurda dönüşte gazeteci meslektaşlarımızın uzattığı mikrofonlara ziyarete ilişkin geniş bir değerlendirmede bulunmuş, Katar Emiri Şeyh Temim Bin Hamad Al-Sani’nin davetine icabet ettiğini, Doha’daki Körfez İşbirliği Konseyi’nde söz aldığını ve muhtelif alanlarda yeni anlaşmalar imzaladıklarını aktarmıştı. Ama söz dolaşıp yine iki aydır süren ve Filistinli 19 bin kardeşimizin şehadetine neden olan İsrail zulmüne gelmişti.

Kalıcı ateşkes ve barışın tesisi, Gazze’ye insanî yardımların kesintisiz devam etmesi ve iki devletli çözüm arayışı içinde 1967 sınırlarında bağımsız ve coğrafî bütünlüğü olan Filistin Devleti’nin kurulmasından yana olduklarını ve 3 bini aşkın gönüllü avukatla Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvurduklarını dillendirdikten sonra Erdoğan, Amerikan WSJ gazetesinde yayınlanan habere ilişkin bir soruyu da yanıtlamıştı.

“Türkiye’yi ve Türkleri tanımıyorlar”

Hatırlanacağı üzere, İsrail'in Filistin dışında yaşayan HAMAS üyelerine yönelik suikast plânları olduğu iddia edilmiş, benzer bir ifade, İsrail’in İç İstihbarat Direktörü tarafından da dile getirilmişti. Filistin dışındaki ülkeler arasında Türkiye’nin başta geldiğini öngördüğümüzde, hâliyle ortaya adrese teslim bir tehdit çıkmış oluyordu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, soruya metanetini koruma gereği duymadan, “Bu haberi yapanlar demek ki Türkiye’yi ve Türkleri tanımıyorlar” çıkışında bulunarak, sert açıklamalarını şu sözlerle sürdürmüştü:

“Türkiye’ye, Türklere karşı böyle bir adımı atmaya eğer cüret ederlerse, bunun bedelini, bellerini bir daha doğrultamayacak surette öderler. Türkiye’nin hem istihbarat, hem güvenlik alanında aldığı mesafeyi dünyada bilmeyen yoktur. Ayrıca biz, dün kurulmuş bir devlet değiliz. Bunu da kimsenin aklından çıkartmaması gerekir.”
Evet, katil İsrail’in ateşle oynadığı bilinen bir gerçek. Ama ateş üstündeki dansını sürdürürken bin yıllık devlet geleneğine sahip Türkiye’ye meydan okumaya cüret etmesi, ona pahalıya mâl olabilir.

Geçmişine Dandanakan’dan Malazgirt Meydan Muharebesi’ne, Koyunhisar’dan Bursa’nın Fethi’ne, Sırpsındığı, Kosova, Niğbolu ve Varna Muharebelerinden İstanbul ve Trabzon’un Fethi’ne, Otlukbeli’nden Mercidabık ve Çaldıran Muharebelerine, Zigetvar’dan Çanakkale Muharebelerine, Kutü’l-Ammare’den Büyük Taarruz ve Dumlupınar’a, Kore Savaşı’ndan Kıbrıs Barış Harekâtı’na, Fırat Kalkanı’ndan Barış Pınarı Harekâtlarına, Pençe Harekâtlarından nihayet 15 Temmuz’a değin saymakla bitirilmeyecek şanlı zaferler sığdıran Türklerin çok uzun zamandır bir ulus (!) ile savaşmadığını, dolayısıyla İsrail’in, kahraman askerimizin cephede yiğitlik dersi vermek için sabırsızlandığından haberinin olmadığını düşünüyorum.

Batılı müttefiklerini arkasına alarak çıktığı bu yolda giderek yalnızlığa sürüklendiğini de hesaba katarsak, cesur Gazze halkının canları pahasına topraklarından çekilmediklerini ve “Allah bize yeter” diyerek şehadete ve nihayet zafere giden yolda emin adımlarla ilerlediklerini de görüyor ve iftihar ediyoruz.

Allah’ın selâmı ve rahmeti inananların, gazabı ve lânetiyse zalimlerin ve katillerin üzerine olsun!