Gaz CHP’nin kimyasını altüst etti

Her meselede zırt pırt atıp tutan CHP’nin Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun da dili tutuldu. Konuyla ilgili tek kelime söyleyemedi. Buna karşı çıkmalı ya da kötülemeliydi. Ama nasıl? İktidarın yaptığı her iyi şeye bir kulp bulabiliyordu ama bu defa bu iş kolay olmayacaktı. Bir ara, “Acaba ‘Karadeniz’in iki üç bin metre derinliğinde ne işimiz var?’ desem nasıl olur?” diye düşündü, olmadı.

KARADENİZ’DE gaz bulundu, CHP ve taifesi kederden perişan oldu. “Bakalım bu defa neler saçmalayacaklar?” diye merak ediyordum, ama bu kadar fena olacaklarını, bu kadar akla ziyan lâflar edeceklerini doğrusu tahmin etmemiştim.

Gazın bulunduğuna inanmayabilirler, bulunan miktarı küçümseyebilir yahut gazda başka bir kusur bulabilirler diye düşünüyordum ama bulunan gazın Türkiye’nin zararına olduğunu söyleyebilecekleri hiç aklıma gelmemişti.

Evet, inanması zor ama CHP’nin çiçeği burnunda genel sekreteri bayan, aynen şöyle diyordu: “Bu gazın kullanılabilir hâle gelmesi on yıllar alacak, bir sürü masraftan sonra devreye girmiş olsa dahi bunun Türkiye’ye hiçbir faydası olmayacak, çünkü elde edilen gelir halka yansımayacak, yandaşların cebinden gidecek…”

Vay canına! Ne müthiş bir ileri görüşlü analiz(!)…

Bunu söyleyen bayan, bir zamanlar PYD’nin terörist bir örgüt olmadığını da söylemişti.

Ama kabul edelim ki, hanımefendinin öngörüsünün tamamı da yanlış sayılamaz; içinde doğru olması muhtemel bir bilgiyi de barındırıyor. Öyle ya, onlarca yıl sonra gazdan elde edilen gelir “yandaşlar”a gideceğine göre, demek ki onlarca yıl sonra da iktidarda AK Parti olacakmış yani CHP için ufukta hiçbir iktidar şansı görünmüyormuş. Allah-u âlem, bu doğru işte!

Bir başka CHP milletvekili, bir TV ekranında gaza karşı çıkma sadedinde, Cumhurbaşkanı’nın müjdeyi neden Cuma gününe sakladığına takmış! Aslında demek istediği, gazın lâikliğe aykırı olduğu idi ama bir türlü bunu açıkça telâffuz edemiyordu.

“Olur mu öyle şey?” demeyin, bunlardan her şey beklenir!

Halk TV’ye baktım, spiker yüreğine su serpeceği ümidiyle Sözcü’nün ünlü köşe yazarına bağlanıp âdeta yalvarırcasına ondan bir umut tahsil etmek istiyordu. Ünlü yazar, spikerin arzusuna uygun olarak, iktidarın her seçim öncesinde olduğu gibi bu defa da yine gazın bir palavra olduğunu zorlama bir sırıtmayla iddia etti. Hazret bu günün hangi seçimin öncesi olduğunu izah etmedi ama güya işi küçümsemek için zorlama sırıtmalarında çektiği acınacak işkence hâli apaçık görünüyordu.

Gazın bulunması bunların kimyasını adamakıllı bozmuş olmalı ki, her meselede zırt pırt atıp tutan CHP’nin Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun da dili tutuldu. Konuyla ilgili tek kelime söyleyemedi.

Buna karşı çıkmalı ya da kötülemeliydi. Ama nasıl?

İktidarın yaptığı her iyi şeye bir kulp bulabiliyordu ama bu defa bu iş kolay olmayacaktı. Bir ara, “Acaba ‘Karadeniz’in iki üç bin metre derinliğinde ne işimiz var?’ desem nasıl olur?” diye düşündü, olmadı. Düşündü, düşündü… Tam beş gün düşündü! Teslim olmaktan başka çâre bulamadı.

Nihâyet beş gün sonra ölgün bir ifadeyle, “Gaz bulunması bizi memnun eder” diyebildi. Arkasından da illâ ki bir pislik bırakması lâzımdı, “Yeter ki ülke yararına kullanılsın” diye ilâve etti. Bu ülkenin yararına kullanılmayacak da kimin yararına kullanılacaktı? Yunanistan yahut İtalya’nın ya da başka bir devletin yararına mı kullanılacaktı? Adamın görevi fesatlık ya…

Arkasından da parti teşkilâtından bu konuda fikir beyan edilmesini yasakladı. Bunun sebebi de, bir danışmanının, Cumhur İttifakı’nın CHP’nin negatif tavrından çok memnun olduğu şeklindeki uyarısıymış.

Şimdi CHP ve bilcümle Erdoğan düşmanları, Cumhurbaşkanımızın gaz müjdesini önemsizleştirmeye çalışıyorlar ya, aslında zamanında onların cumhurbaşkanının da bir petrol müjdesi olmuştu.

Çokları, özellikle genç ve orta yaş kuşakları bunu hatırlamaz, bilmezler…

Bilindiği gibi 27 Mayıs 1960 Darbesi’ni CHP ile ordu içindeki çoğunluğu CHP yanlısı bir cunta yapmış, devletin başına da cuntanın lideri, CHP’nin Genel Başkanı İsmet İnönü’yü peygamber olarak gören Orgeneral Cemal Gürsel’i getirmişlerdi. CHP’lilerin ve onun şemsiyesi altındaki “ilericilerin” sevinçten coşup taştıkları darbe sonrası, 1960 yılının bir yaz ayında bu Cemal Gürsel bir bomba patlattı. Ama ne bomba!

Dünya tarihinde bir ilki başarmıştık. Gürsel radyolardan milletimize müjdeyi verirken, sevinçten ve heyecandan sesi titriyordu. Evet, petrol bulmuştuk. Bulduk ama nerede? Düz arazide mi? Hayır! Denizde mi? Hayır! O hâlde nerede?

Dağın tepesinde!

Hayır, asla lâtife yapıyor değilim. Dünyada ilk defa Türkiye, dağın tepesinde petrol bulmuştu! Devlet Başkanımız, CHP’nin yere göğe sığdıramadığı “Cemal Aga”sı, Toroslardaki Bulgur dağının tepesinde muazzam bir petrol yatağı bulunduğunu müjdelemişti.

“E, peki nerede bu bulunan petrol?” derseniz, onu Kılıçdaroğlu’na sormalı; çünkü bu petrol de Kılıçdaroğlu’nun Adana’daki bin yataklı sahra hastanesinin yanında bulunuyor. Hastane neredeyse, petrol de oradadır!

Bu CHP’yi, CHP’lileri ne yapalım? Biz bunlarla aynı milletin insanları mıyız? Milleti tarif ederken, “kaderde, kıvançta, tasada beraber olan fertlerin meydana getirdiği” bir topluluk şeklinde ifade edilirdi, hâlbuki bunlarla bizim hiçbir müştereğimiz bulunmuyor.

Ülkemizin iyiliğine olan bir olaya biz sevinirken onlar üzülür, ülkemizin başına bir felâket geldiğinde biz üzülürüz, onlar sevinirler. Hiç şüphe edilmemelidir ki, Devletimizin Doğu Akdeniz ve Ege’de, Libya’da ve Suriye’de başarı kazanmaması, onların en büyük arzusudur.

Şanlı ordumuzun Irak’ta, Suriye’de ve Libya’da zaferden zafere koşması bizleri gururlandırırken, onlar kederden kahroluyorlar. Biz Mehmetçiğin şehâdetine gözyaşı dökerken, onlar DHKP-C’li teröristin ölümüne ağıt yakıyorlar, ilâ âhir...

Bunların adam olacaklarına dair en küçük bir umut yok. Bundan böyle her işimizde hesabımızı bu gerçeğe göre yapmalıyız. Bunlara asla taviz verilmemeli, bunları kazanmak gibi ham hayâllerle bunları şımartmamalıyız!