PKK/YPG için terör üssü olarak kullanılan iki büyük
merkez var: Sincar ve Kandil…
Sincar, TSK operasyonları için şimdilik biraz daha
uzak bir hedef niteliğinde. İmkânsız değil ama konum itibarıyla lojistik
güçlükleri var. Kandil ise senelerdir uçaklarla bombalayıp döndüğümüz bir
merkez. Oraya gidip gelmeye biraz daha alışığız hâliyle. Ancak hava harekâtı
ile buralarda sonuç almanın mümkün olmadığını yaşayarak öğrendik.
Velev ki Kandil’i de önce havadan vurup ardından da
asker indirdik, o zaman da Sincar’dan terörist, Gara’dan da silah desteği
gelmesinin önü alınmalı…
İşte bu yüzden Gara Operasyonu, terör örgütü ile
ilgili hedeflere giden yolda belki de en önemli noktaydı! Biz bunu, operasyon
başlayınca öğrendik gerçi ama TSK, üzerinde uzun zamandır çalışıyormuş meğer.
Evet, Kandil-Sincar hattının kesilmesi, teröristlerin lojistik istasyonlarının
yok edilmesi, silah depolarının yerle bir edilmesi, sınır ötesi harekâtlar
adına yeni bir dönemin de habercisi olarak algılandı. Artık herkes, Kandil’e ve
Sincar’a yapılacak operasyonların zamanını tahmin etmeye çalışıyor.
TSK, özellikle İHA ve SİHA desteği ile havadaki
operasyon gücünü katlamış durumda. İHA’lar hem operasyon öncesi hedef tayini,
hem de operasyon esnasında bilgilendirme görevinde müthiş işler başarıyorlar.
Suriye, Libya ve Azerbaycan’da bize yaşattıkları başarıların tesadüf olmadığını
bir kez daha göstermiş oldular Gara’da.
SİHA’ların -personel kaybı endişesi olmadan- düşmana
verdiği zayiat ise ortada. Ancak burada MİT’in, FETÖ’den sonra işler duruma
gelen haber alma yeteneğini de es geçmememiz gerekir. Kara desteği olmaksızın
sınırımızın yaklaşık 35 kilometre uzağında yapılan böyle bir operasyon da Millî
Savunma Bakanı Akar’ın dediği gibi “nitelik olarak farklı” idi. Bu, bundan
sonra yapılacak sınır ötesi operasyonlar için de yeni bir şablon olacak gibi
görünüyor.
Ancak Gara Operasyonu, sadece terör örgütüne yeni bir
darbe vurmak amacı gütmüyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın operasyon sonrasındaki
açıklamalarından anlıyoruz ki, belki de ilk hedef beş altı senedir PKK’nın
elinde rehin tutulan vatandaşlarımızı kurtarmaktı. Maalesef, 48 teröristin ölü
ele geçirilmesi ne kadar önemli bir başarı olarak sunuldu ise de 13 vatandaşın
şehit edilmesine mâni olunamaması o kadar büyük bir acı olarak duruyor
önümüzde. İçişleri Bakanı Soylu’nun da dediği gibi, Murat Karayılan’ı bin
parçaya ayırıncaya, Duran Kalkan’ın nefesi kesilinceye, Cemil Bayık’ın gözleri
oyuluncaya kadar yüreğimiz soğumayacak.
Gara’nın iç siyâsetteki yansımaları
Eğer 13 vatandaşımız sağ salim evlerine dönebilselerdi
hem Hükûmet, hem de TSK adına çok daha büyük bir gururdan bahsedebilirdik belki
ama bugün HDP’nin belgelenen ihanetini ve muhalefetin HDP ağzıyla PKK’ya örtülü
desteğini konuşuyoruz maalesef.
CHP Sözcüsü, terörün her türlüsünü lânetleme
zırvalıklarında PKK adını anmamayı terör örgütünün reklâmını yapmamak olarak lânse
ederken, yeri geldikçe DEAŞ’ın, FETÖ’nün adını reklâm maksadı ile andığını ifşa
etmiş oldu belki de. HDP’nin “Nasıl katledildiler, bilmiyoruz!” fitnesine
sarılmaları da onlar için altından kalkamayacakları bir ayıp olmalıydı bence.
İyi Parti Genel Başkanı Akşener ise Gara Operasyonu’nu
“millî bir mesele” olarak yorumlarken, “Bugüne kadar bu tür operasyonları
başarıyla yürüten, bu konuda dünyaya örnek olan kahraman askerlerimizin, neden
böyle bir sonuçla karşılaştığını öğrenmek isteriz” diyerek öküzün altında
buzağı aramaktan vazgeçmedi. Akşener’in “Lânet terör örgütü PKK” ifadesi ise
gizli ortağı HDP ile arasına nasıl bir mesafe koyacağı konusunda soru
işaretleri oluşturdu.
HDP ise bildiğimiz ve beklediğimiz gibi, 13 masum
vatandaşın ölümünü kınadığı bildiride kendi leşleri için de taziyede bulunarak fikrini
bir kez daha riyakârca, hayâsızca ve korkusuzca ortaya koymaktan çekinmedi. Ama
bu bildiri ve konu hakkında sosyal medyada da HDP vekilleri tarafından paylaşılan
provokatif mesajlar, bu terör yuvası partinin ömrünü kısaltıyor sanki.
Cumhur İttifakı’nın bu konuda devlet tarafında yer
alması en tabiî sonuçtu. Ancak Devlet Bahçeli’nin, “Bundan sonra hiçbir şey
eskisi gibi olmayacak!” diyerek anlattığı Gara Operasyonu, bizi hem askerî,
hem siyâsî sonuçları açısından farklı bir tabloya yönlendirecek gibi görünüyor.
Askerî açıdan, başta değindiğim gibi, Kandil ve Sincar operasyonlarının kapısı
ve gerçek bir terör temizliği yapılmasının önü açılmış olabilir. Siyâseten ise…
HDP’nin kapatılmasına karşı olduğumu daha önceleri
yazmıştım. Birini kapatırsınız, başka birini açarlar. Meclis’e bağımsız girer,
yine grup kurarlar. Dolayısıyla, “Çözüm kapatmak değil” diye düşünüyordum, hâlâ
aynı fikirdeyim. Ne var ki HDP, kapatılmak için elinden geleni yapıyor. Bu
onlar için mağduriyet göstergesi olacak stratejik bir çaba olsa da, kanunlar
niyete değil, icraata göre harekete geçip Kandil’in Ankara şubesini
kapatabilir.
Ancak HDP’nin kapatılması, dediğim gibi hem partiye
bir mağduriyet edebiyatı şansı, hem Batılı -sözde- demokrasi savunucularının
eline büyük bir koz, hem de Millet İttifakı üzerindeki baskıları azaltacak bir
sonuç olur. CHP tabanındaki teröre destek hazımsızlıkları bitebilir. Artık İyi
Parti, HDP ile ortak olmadığı iddiasını daha güçlü olarak dillendirebilir ama buna
rağmen HDP oylarına çok daha kolay ulaşabilir.
Aynı şekilde, HDP’nin kapanması, küçük ihanet çeteleri
DEVA ve Gelecek için de Millet İttifakı’nın kapılarını açabilir.
İşte bu yüzden, “Parti kapatmak yerine vekillerini kapatmak daha doğru sonuç verir” kanaatindeyim. Gara Şehitlerinin kanı ellerine bulaşmışken, HDP’nin varlığı Millet İttifakı’nın büyümesinin önünde önemli bir engeldir. Bu engeli Cumhur İttifakı’nın -şimdilik- kaldırmaması, vatan için daha hayırlı olur diye düşünüyorum.