
İNSANIN ne tehlikeli yanlarından birinin gaflet olduğunu daha önce dile getirmiştik. Gafletin üç farklı anlamda açıklanabileceğini de ifade etmiştik. Gaflet, en aşikâr şekliyle bir şeyin gerekliliği ortadayken bunun anlaşılamamış olmasını ifade eder. Dalgınlık, dikkatsizlik ve yanılma, gafletin bilinen yüzlerini ortaya koyar.
Gaflet en önemli ve en geniş anlamda dünya ve ahiret hayatı için gerekli olan bir şeyin önemini kavrayamama hâlini ifade eden ahlâk ve tasavvuf terimi olmasıyla tanınır. İnsana ârız olan yanılgı hâli ansızın ortaya çıkıp gerekli duruma engel teşkil eden yön olarak görülür.
Şeytan ve nefsin telkin ettiği her şey fâni ve geçidir. İnsanın böyle bir gerçek karşısında nasıl olup da yanıldığı ise hayret edilesi bir gerçektir. Hakikat sürekli ve aşikârken insanın nefis ve şeytanın telkinine aldanması yeterince uyanık ve dikkatli olunmamasıyla ârız hâllerin pey olmasına bağlıdır.
Bu aşamada gafletten sıyrılmak ve gaflete gelmemek önem arz etmektedir. Bu nedenle gafletin bütün fotoğrafını çekmek gerekir. Özellikle gaflet için Röntgen ve MR fotoğrafı önemlidir ki gaflet görülüp ona göre tedbir alınsın. Yanılma ve unutma gibi kavramları içerisine alan “gaflet” sözcüğü flû görünüyor. Unutmak ise daha çok bir şeyi bilmeyerek terk etmek anlamına gelir. Gaflet, bir şeyi bilerek terk etmek anlamındadır.
Bu pencereden bakıldığında unutmak, gafletten ayrılır. Gaflette daha çok bir kasıt görülür. Yani dünya ve ahiret hayatı için gerekli hâlleri bilerek ve isteyerek terk etmek, gafletin merkezinde yer alır. Hâl böyle olunca istenmeden yapılan yanlışlar gaflete uzak duruyor. Bilerek, isteyerek ve kasten dünya ve ahiret hayatı için gerekli işlerin terk edilmesi en büyük musibet ve en büyük kasvet olarak gafletin zirvesinde görülür.
Böyle bir süreç insanı hayvanlardan daha aşağı seviyede bulunan ve kalpleri mühürlü olanların olduğu yerdeki dereceye indirir. Bu aşamada gafletin mihenk taşlarından biri, insanlığın Allah (cc) ve ayetlerinden gafil olmamalarını gerektiriyor.
Böyle bir süreçte gafletten uzak durmanın üç yolu var: Birincisi Kur’ân-ı Kerîm’i dinlemek ve ayetleri uygulamaktır. Yapay zekâ ve kodlama olarak bakıldığında, ayet anlamında bir de evrene dair bilimsel veriler görülmelidir. Yani geometri ve fen bilimleri de birer ayet olarak görülüp Allah (cc) tanınmalıdır. Bir de Peygamber Efendimizin dinlenilmesi gerekiyor.
Bu üç durumdan hareketle gafletten kurtulmak gerekir. Kur’ân-ı Kerîm ve Peygamber Efendimizin dinlenilmesi doğrudan eylem olarak yapılabilecek düzeydedir. Evrene dair işaret ve yol gösterme anlamındaki ayet “işaret” olarak nitelenir ve evrenin okunmasına yol verir. Bu nedenle fen bilimlerinin gösterileri birer anlam ifade ederler.
Gafletten kurtulmanın en önemli mihenk taşlarından biri de hiç şüphesiz farkındalıktır. Farkındalık ise ölçünün doğru kullanılmasına işaret eder. Ölçünün doğru kullanılması ise her konuda standart olanların mihenk olarak kullanılmasını gerekli kılar. Bu mihenk, kullanıldığı takdirde her zaman doğru olana götürecek ve gafletten uzaklaşılmış olunacaktır.
Gafletten uzaklaşmanın en önemli mihenk taşlarından biri olan fen bilimlerinin öğretileri büyük ve doğru bir ölçü olup, mihenk ile her varlık bir amaç, anlam ve sorumluluk üzere değer kazanır ve böylece kâinat kitabı okunur.
Okunmayan ve okunamayan her kâinat kitabı gaflete feda edilmiş bir değer, bir işaret ve bir ayettir. Bunun sonucu ise bir yok oluştur.