
AKIL ve beden sağlığı bütün insanlar için en önemli durumları belirtir. Hekimlerin tedaviden önce teşhisi önemsemeleri bütün dünyada genel kabuldür. Doğru teşhis, kalıcı çözümler sunar. Akıl sağlığı için de bu durum geçerlidir.
Aklın kullanılmasında en önemli iş, doğru mihenk ile çalışmaktır. Mihengin en önemli özelliği ise ölçü ve kıyastır. Ölçü doğru yapılır ve kıyas genel uygulayıcı olursa, akıl sağlıklı sonuçlar alır.
Bir şey hakkında gerekli olanlar ortadayken bunu anlayamamak, doğruyu görememek ve idrak edememek, olayın özünde değil, kişinin aklını kullanamamasındadır. Diğer bir ifadeyle, bir olayın merkezi, kaynağı ve özü anlaşılamadığında ârız olan yanılgı hâli peyda olur. Bunun en önemli nedenlerinin başında ise yeterince dikkatli ve uyanık olmamak yatar.
Aklın kullanımında doğru teşhis olmazsa büyük yanılgılar ortaya çıkar. Bu durum bireyi büyük oranda ve hayata dair işlerde hata yapmaya sürükler. Bu mihenkte unutmak ve yanılgıyı ayırt etmek gerekir. Bilmeden bir durumun terk edilmesi “unutmak” olarak düşünüldüğünde, olay hakkında bilgi sahibi olup yanılgı şeklinde terk etmek de “gaflet”tir.
Maçın doksan dakika olduğunu bilip avantajlı duruma geçildiğinde olayın sıcaklığını koruyamamak ve kazanımlara güvenmek büyük bir gaflet hâlidir. Bu durum tam anlamıyla “boş bulunmak” şeklinde de düşünülebilir. İnsan ömründe en önemli hataların başında gaflet hâli gelir. Çünkü günlük işlerde gaflet, anlık ve zamana dair hataları beraberinde getirir. Oysa hayatın anlamına dair gaflet anı bir insanın hiçleşmesi demektir. Gafletin en önemli nedeni, şüphesiz cehalettir. Bu nedenle bütün insanlığın olduğu gibi özellikle İslâm coğrafyasının en büyük düşmanı hiç şüphesiz cehalet hâlidir. Bu durum yurtların, vatanın ve hatta değerlerin de kaybolmasında başrol oynar. Bu nedenle gafletin ana merkezi olan cehalet zihinlerde kurutulmalı ve akıl daneleri yeşertilmelidir.
Cehalet, kibir ve serkeşlik gibi büyük bir ihmâli de beraberinde getirir. Çünkü akıl ve bilgi insanı diğer canlılardan ayıran meziyetlerin başında gelir. Akıl ve bilginin kullanılmadığı insanların hâlleri makbul olarak görülemez. Bazı ilim erbabı akıl ve bilginin kullanılmadığı dimağların hayvanlık mertebesini aşamayacağını bile ifade etmişlerdir. Bazı düşünürler ise konuşmaları anlamayan kişilerin de gaflet içinde olduğunu ifade ederek, maddî ve manevî menfaatlerini bilen insanlara “zâkir” ve “ehl-i zikir”, habersiz olanlara ise “gafil” diye isimlendirmişlerdir. Buna göre en büyük musibet ve kasvet, gaflet anı olarak görülebilir.
Günümüz dünyasının en büyük dipsiz çukuru makam, arsa, otomobil, hız, haz ve dünya meşgaleleridir. Bu tür nefsî arzulara kul olmanın tek nedeni hakikatlerden bîhaber olmak ve gaflette kalmaktır. Bazı durumlarda Allah’tan (cc) haberdar olmamanın, gaflette olmanın ateşe gitmekten daha tehlikeli olduğu da ifade edilmektedir.
Gaflet anı bir kişinin irade, ilim, bilim ve idrak zayıflığından kaynaklanır. Kişinin kâr ve zarar arasında ayrım yapamaması ve dünya işlerinde yerindeyken metafizik işlerden habersiz olunması, kişinin metafizik âlem hakkında gaflette olduğunu gösterir. Bu ise makbul bir sonuç değildir.
Her âlemde makbul ölçü, gafletten uzak durmaktır. Diğer bir ifadeyle cehaletten, en dehşetli hastalıktan kaçınıldığı gibi kaçınmak gerekir. Gaflet anı insanın en zayıf noktasıdır. Diğer hatalar da bu cehalet kaynaklı gafletten kaynaklanır.
Aldanmak, fark etmemek ve boş bulunmak gibi anlamlara da gelen gaflet, doğruların tekrarı, bilinç düzeyinin korunması/gelişmesi ve her dönem cehaletten ırak bir bilinçli idrak güçlerinin çalışılmasıyla en alt düzeye inecektir. Bu alt düzeyde seyreden gaflet insana en az zararı verecektir.