Futboldaki büyük oyun

Ülkemiz son günlerde futbol üzerinden böyle bir durumla karşılaştı. Ancak bu ve benzeri bir durumun olacağını önceden görmek lâzımdır. Çünkü son yirmi yıldır bir millî iradeye karşı olanların varlığı ortadadır. Futbol üzerinden yürümek için gereken meydan boş kalmıştır. Ayrıca Gezi Eylemleri gibi acı bir tecrübe de bulunmaktadır.

TOPLUM hakkındaki bilimsel konularda uzman kişiler, daha çok makro alanda statükoyu benimsemiş kişilerdir. Bunlar Newtoncu görüşün bir yansımasıdır. Newton, dünya görüşünü mekanik bilim üzerine kurmuştur.

Newton’un görüşü 1900 yılında Max Planck’ın kuantumu keşfetmesiyle yıkıldı. Böylece mikro dünyalar için kuantum, makro dünyalar içinse klasik görüş geçerli sayıldı. Günümüzde sensörlere dayalı çalışmaların tamamı kuantum bilimine göre işlemektedir.

Her iki bilimsel pencerede toplumu ilgilendiren veriler sunar ve bazı toplumsal olaylar hakkında önceden tedbir almanın yolunu gösterir.  

Türkiye olaylar olmadan önce tedbir almada ciddî gecikmeler yaşayan ender ülkelerden biridir. Bunun üç ciddî nedeni vardır: Birincisi, toplumun önceden tedbir alınmış olaylara karşı tutumu genelde kabul görmemesi; ikincisi, olayları doğru analiz edememek; üçüncüsü ise geleneksel hassasiyettir.

Geleneksel hassasiyet ve toplumun önceden çözüme kavuşturulmuş sorunlar hakkındaki tutumu, ciddî bilimsel çalışmalar gerektirir. Sorunları önceden görüp çözüme kavuşturma noktasında merkezî hükümetin bir bilim kurulu olmadan ilerlemesi zaman almaktadır.

Toplumların yönlendirilmesinde iki ana omurga rol oynar: Birincisi makro düzeyde bilimsel veriler, ikincisi ise toplumun geleneksel değerleridir. Türkiye gibi toplumları gelenekten koparıp yönlendirmek zordur. Çünkü irfan sahibi toplumlar lezzetin tadını bırakmazlar. İrfan geleneğindeki lezzetler suni yapılara teslim olmak istemez. Sadece gaflet anında toplum hataya düşebilir.

Toplumların makro düzeyde yönlendirilmesi ise tamamen sosyolojik bir makro olaydır. Bu durum sistematik bir bilginin toplumun yönlendirilmesi için plânlanıp uygulandığında, hedefte istenen yanlışların yapılması beklenir. Çoğu zaman tutmaz bu durum. Ancak tuttuğu ve plânlayanların hedeflerine ulaştıkları görülmüştür.

Toplumsal olayların yönlendirilmesi ve hedefine ulaşmasında üç ana nokta vardır: Birincisi, yukarıda zikredildiği gibi hedefe odaklanan toplumsal olayların başarıya ulaşması için sürekli deneme ve sürekli farklı makro olaylar plânlamaktır. Birinde başarılı olunmazsa diğerinde başarılı olunabilir algısı işler. Düşmanlar bunu hep yaparlar.

İkinci hedef nokta ise toplumu yönlendiren bireyin mikro ölçekte olmasıdır. Mikro ölçekte birisi toplumu yönlendirirken, kendisinde olan hedef noktasını gizli tutması çok kolaydır. Bu nedenle kendi hedefini sürekli saklar. Toplumun kırmızı çizgilerini ve bam telini sürekli takip eder. Böyle tipler toplumun yanındaymış gibi yaparlar. Toplumun istenen hedefe yönlendirilmesiyle amaca ulaşılır. Bu tür olaylar tarih boyunca hep olmuştur. Günümüzde de vardır.

Üçüncüsü, toplumun gaflette olmasıdır. Toplumun gaflette olmasının temelinde ise cehalet yatar, kitap okumamak yatar. Son yıllarda yeni üniversite açılan şehirlerimizde kafe ve lokantalar da çoğaldı. Kitapçı ise hiç olmadı. Bu acı gerçeğin her dönem kötü sonuçlarını yaşayacağız.

Ülkemiz son günlerde futbol üzerinden böyle bir durumla karşılaştı. Ancak bu ve benzeri bir durumun olacağını önceden görmek lâzımdır. Çünkü son yirmi yıldır bir millî iradeye karşı olanların varlığı ortadadır. Futbol üzerinden yürümek için gereken meydan boş kalmıştır. Ayrıca Gezi Eylemleri gibi acı bir tecrübe de bulunmaktadır.

Bu tür olayların olmaması veya olduğunda nasıl çözüm üretileceği noktasında iki acil iş yapılması gerekir: Birincisi, İletişim Başkanlığı’nın her alanda olması gereken bir şekilde, toplumsal olaylarla ilgili olarak irtibatlı olunacak uzman bir ekip hazır tutulmalıdır. İkincisi, toplum dinamikleri açısından bu tür olayların hangi şartlar altında olabileceğine, hedeflerin ne olabileceğine dair doktora tez çalışmaları yapılmalıdır. Bu çalışmaların İletişim Başkanlığınca teşvik edilmesi ve desteklenmesi gerekir.

Makro ve mikro ölçekte bu türden toplumu ilgilendiren olaylarda sosyolojik olarak bilimsel verilerin toplanması ve olaylar olmadan önce tedbir alınması şarttır. Cehaletin en büyük düşmanımız olduğunu asla unutmamalıyız.