Fransa’nın Karabağ’ı tanıma girişiminin arkasındaki beyhude çaba

Fransız Senatosu ve Ulusal Meclisi’nin Karabağ’da üstlendiğimiz rol nedeniyle AB’nin ülkemizle olan ilişkilerini yeniden gözden geçirmeye yönelik çabaları, Fransa’nın AB’yi arkasına alarak ülkemiz karşıtı politikaları ve cepheyi tahkim etme girişimleridir. Bu girişimler, ülkemizin Akdeniz, Libya ve Kafkasya politikalarının pasifize edilmesi için yapılan beyhude uğraşlardır.

FRANSIZ Senatosu ve Ulusal Meclisi, Azerbaycan’ın bir parçası olan ve 30 yıl sonra işgalden kurtarılan Karabağ’ın bağımsız bir cumhuriyet olarak tanınmasına yönelik tasarıyı kabul etti. Ayrıca bazı cihatçı unsurların Azerbaycan lehinde savaşa katıldığı ön kabulünden hareketle kınama açıklaması yapıldı.  

Karar öncesinde Ermeni yanlısı senatörler Azerbaycan’a hakkında savaş suçuna varan ithamlarda bulundular. Suçlamalara ülkemizi de dâhil ettiler.

Ülkemizin son yıllarda izlediği aktif politikaları yayılmacılık olarak öne süren Fransız senatörler, bu durumun Avrupa’nın güvenliğini tehlikeye attığını da ileri sürdüler. Ayıca Karabağ’da üstlendiğimiz rol nedeniyle AB ile ilişkilerimizin yeniden gözden geçirilmesi istendi. Fransa’nın Ermenilerin haklarını koruma bahanesiyle bölgeye müdâhil olması bile talep edildi.

Kararın herhangi bir bağlayıcılığı bulunmasa da, yukarıda değindiğim ipe sapa gelmez iddialar nedeniyle karar, Karabağ’ın tanınması dışında amaçlar da içeriyor.

Ülkemizin Azerbaycan’ın yanında yer aldığı vurgusu ve bunun Avrupa’nın güvenliğini tehdit ettiği iddiası, Fransızların AB’yi kendi yanlarına alma çabasına yönelik bir iddia.

Son zamanlarda SİHA’larımıza yönelik yayınlanan bazı analizler bilinçli bir şekilde AB kamuoyunun gündemine taşınıyor. Bu analizlerde SİHA’lara karşı sadece Fransa ve Almanya’nın elinde anti-drone füzelerinin bulunduğu, diğer Avrupa ülkelerinde böyle bir teknolojinin olmadığı vurgulanarak, bunun, AB’nin güvenliği için ciddî bir tehdit oluşturduğu iddia ediliyor.

AB yaptırımları hususunda ciddî bir efor sarf eden Fransızların yaptığı bu ve benzeri vurgular, yaptırımlar hususunda AB ülkelerini ikna etmek için kullanılıyor.

Azerbaycan’ın Karabağ’ı işgalden kurtarmak için giriştiği harekâtta Suriyeli bazı cihatçıların kullanıldığı ve bunun, ülkemizin desteğiyle yapıldığı iddiası, ülkemizi terörist gruplarla yan yana gösterme çabasının bir sonucu olarak dolaşıma sokulan mesnetsiz iddialar. Geçtiğimiz hafta Akdeniz’de bir gemimiz hukuksuz bir şekilde Libya’ya silah taşındığı iddiasıyla aranmış, fakat hiçbir şey bulunamamıştı. Gemimize yapılan baskınla Fransız senatörlerin cihatçılara yönelik iddiaları birbirinden bağımsız değildir. Fransa, ülkemizin Libya, Akdeniz ve Kafkasya’daki aktif politikalarını sekteye uğratmak için böyle bir gerekçe oluşturmaya çalışıyor. Her seferinde hüsrana uğrasalar da, öyle anlaşılıyor ki bu amaçlarından vazgeçmeyecekler. 

Fransa’nın Ermenilerin haklarını koruma bahanesiyle bölgeye müdahalesinin istenmesi ise, oyun dışı kalan Fransa’yı yeniden bir aktör hâline getirme çabasının bir sonucudur. Ayrıca diasporanın istediği böyle bir arzu, ileride Karabağ’ın statüsüne yönelik oluşması muhtemel tartışmalarda Ermeniler için güçlü bir müttefik oluşturma çabasının ürünüdür.

Fransız Senatosu ve Ulusal Meclisi’nin Karabağ’da üstlendiğimiz rol nedeniyle AB’nin ülkemizle olan ilişkilerini yeniden gözden geçirmeye yönelik çabaları, Fransa’nın AB’yi arkasına alarak ülkemiz karşıtı politikaları ve cepheyi tahkim etme girişimleridir.

Bu girişimler, ülkemizin Akdeniz, Libya ve Kafkasya politikalarının pasifize edilmesi için yapılan beyhude uğraşlardır.

Ülkemizi bu girişimlerle baskı altına almaya çalışan Fransa’nın liderlik ettiği Yunanistan ve Rum destekli ittifak, AB’yi arkasına alarak emellerine ulaşmaya çalışıyor. Uluslararası hukuka rağmen Akdeniz ve Karabağ’da takındıkları tavırdan anlaşılan o ki, Fransa, ülkemiz karşıtı ittifakı tahkim etmek ve genişletmek için her türlü hamleyi yapacak.

Akdeniz’de, Libya’da ve Karabağ’da umduklarını bulamadılar. Bakalım bundan sonraki hamleleri ne olacak…