Fransa ile Rusya’nın kadrajına sığmayan Türkiye

Fransa ile Yunanistan, Kosova ile Rusya perspektifinden bakınca Türkiye açısından görünen çok sonuç var. Onlar tuttukları dürbünde sadece bir karaltı görüyorlar zira. Çünkü Türkiye öyle büyük ki, kadrajlarına sığmıyor!

KUDÜS’Ü, Kıbrıs’ı, Libya’yı ve Lübnan’ı işgal etme peşinde olan kifâyetsiz muhteris şövalye, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, galiba kendisi için yeni bir Papa Urban bulmuş…

Peki, gidenin bütün günahlarının affedileceğini ve yanında da Cennet’ten tapu verileceğini söylese dahi bu yeni versiyon Urban’ın “yeni versiyon Haçlı Seferi” çağrısına uyacak kaç Fransız bulunur?

Puro içip şarap yudumlamaktan, Cannes’te film izleyip Eyfel önünde fotoğraf çektirmekten vazgeçecek kaç Fransız var?

Haydi bulundu diyelim, Macron, Türkler karşısında savaştığı için çakılı bin tabutu Paris’e girince ne yapacak?

Macron, içeride itibarını kurtarmak için Yunanistan’ı manipüle edip saldırganlaştırarak ülkemize karşı kullanmaktan vazgeçmelidir.

Yunan Başbakan Miçotakis ise, iktidarını kurtarmak için Yunanistan’ı Macron’un kayığına bindirerek duvara toslatmak üzere yol aldığından habersiz!

Soluğu Akdeniz’in soğuyan sularında almak üzere 100 yıl önce de binmişlerdi emperyalizmin o tatlı (!) kayığına… Sonra hüsranı yaşadılar elbette. Takvimler yine tam da Eylül’ü gösteriyordu. 9 Eylül’ü…

Buna rağmen sizce Miçotakis hiç düşündü mü, Nice, Cannes, Paris, Metz yahut Lyon’dan kaç Fransız, Yunanistan’a ait olmayan (1947 şartları ihlâl edilmiştir) Adalar için Türkiye’ye karşı savaşmaya gelir? Kaç Yunan bulabilir Türklere, bize karşı savaşmak için?

Bu, Atina sokaklarında, ellerinde bira şişeleri ile yürümeye benzemez!

Malûmdur ve tarih şâhittir ki, Türk milletinin, şehâdetle arasında asla perde yoktur!

Milletimizin en çok sevdiği çağrılardan biri de vatanı, bağımsızlığı ve bayrağı için tereddütsüz mücadele çağrısıdır.

Sekiz ay önce “Ermeni soykırımı yoktur” diyenler için “Cezalandırılmaları gerekir” açıklaması yapan Küreselcilerin son şövalyesi Macron, Efendimize (sav) saldırganlıkta sınır tanımayan iğrençlik yuvası Charlie Hebdo’nun alçak paylaşımına, “Fransa’da dine hakaret özgürlüğü var” diyerek sahip de çıktı.

Peki, ona kim sahip çıkacak?

Son Haçlı seferi de Akdeniz’de duvara toslayacak!

Tabiî Balkanlardaki mesele sadece Yunanistan’la sınırlı, manipülatörü de sadece Fransa ile mühürlü değil…

Karadağ’da dört gün önce seçim sonuçları belli oldu ve 30 yıldır ülkeyi yöneten Milo Cukanoviç mağlûp oldu.

Bunun üzerine Sırbistan ve Rusya yanlısı üç muhalefet partisi, seçimi kazanma sarhoşluğuyla gerçek yüzlerini göstererek yine kin ve nefretlerini kustular.

Karadağ’da Sırp faşistleri sahneye çıktı.

Seçim öncesi Karadağ’daki Müslüman Boşnak kardeşlerimizi tehdit ve taciz eden Çetnik Sırp faşistler, seçimden sonra aşağılık saldırılarını daha da arttırdılar.

Müslüman Boşnak kardeşlerimizi hedef alan provokatörler, duvarlara “Türk defol!” yazıyor, Srebrenitsa Katliamı’nı utanmadan hatırlatma yoluna gidiyor, Müslümanların faaliyet gösterdikleri binalara, camilere, mescitlere zarar veriyor, soykırım suçu işlemiş Sırp katillerin resimlerini duvarlara asarak gözdağı vermeye çalışıyorlar.

Boşnak kardeşlerimize ait evlere ve dükkânlara da muhtelif saldırılar düzenlendi. Hattâ Bosna-Hersek İslâm Birliği, “Karadağdaki olaylar 1990’ları hatırlatıyor” açıklamasıyla tehlikeye dikkat çekti.

Bosna’daki Sırp soykırımını ve Batı’nın bu soykırım karşısındaki sessizliğini, hattâ desteğini biz unutmadık, unutmayacağız. Şimdi Karadağ’da da benzer bir oyun oynanmaya çalışılıyor.

Peki, bu işin arka plânında hedeflenen ne? Ne yapılmak isteniyor?

Beş gün önce PKK ile Moskova’da görüşen Rusya, bu işlerin neresinde?

Daha seçim yeni yapılmışken hemen gerçekleşen bu sistemli saldırılar oldukça mânidardır!

Boşnakların yaşadıklarına Türkiye’nin kayıtsız kalmayacağını biliyorlar.

Evet, bu yüzden dikkat! Türkiye’nin Orta Doğu, Akdeniz ve Kafkaslardan sonra çekilmek istendiği yeni cephe Balkanlar...

Fakat biz bundan yüksünmez, üşenmeyiz!

Balkanlarda Attila’dan Fatih’e, cümle hükümran Türk’ü hatırladıkça titriyorlar.

Kosova’da 1389 tarihini, tıpkı “Zulüm 1453’te başladı” der gibi duvarlara yazanları kontrol eden teknik masa ise bu gerçeği iyi biliyor!

Fransa ile Yunanistan, Kosova ile Rusya perspektifinden bakınca Türkiye açısından görünen çok sonuç var.

Onlar tuttukları dürbünde sadece bir karaltı görüyorlar zira. Çünkü Türkiye öyle büyük ki, kadrajlarına sığmıyor!