Fransa, Azerbaycan-Ermenistan gerginliğinin neresinde?

Herkes çok iyi bilir ki, Azerbaycan’ın gireceği muhtemel bir savaşta, Türkiye hiç düşünmeden kardeşinin yanında yer alır. Bu da Türkiye için Suriye, Libya ve Irak’tan sonra askerî gücünü dağıtacağı dördüncü cephe olur.

AZERBAYCAN ile Ermenistan arasındaki rutin çatışmalarda doz arttı ve yeni bir savaşın eşiğine gelindi.

Aslında, Temmuz ayındaki Ermenistan tacizi bugünlerin habercisi gibiydi. 12 Temmuz’da Tovuz’da sivil hedefleri vuran Ermeni ordusu, karşılığını misliyle almış, ancak aldığı gizli siyâsî ve askerî destekler sayesinde hâddini aşmaya devam etmişti.

Ermenistan’ın, sorunu Dağlık Karabağ ekseninden çıkarma gayretleri Temmuz’daki Tovuz saldırısı ile aşikâr olmuştu.

26 Eylül’e gelene kadar irili ufaklı çatışmalarda taraflar psikolojik üstünlük sağlama gayreti içindeydi. Gerek Azeri, gerekse Ermeni tarafından gelen açıklamalarda, gerçekliği teyit edilemeyen zayiat rapor edildi.

Son olarak Dağlık Karabağ sınır hattını geçen saldırılar bardağı taşırdı ve Azerbaycan’ın “Savaş Hâli” ilân etmesine sebep oldu. Aynı dönemde Ermenistan’ın da genel seferberlik ilân ettiğini biliyoruz.

Ermeni tarafının bu kışkırtıcı saldırıları adım adım bir savaşa doğru giderken, uluslararası toplum buna ne kadar mâni olabilir, göreceğiz. Ancak burada iki önemli husus var:

Birincisi; Ermeniler, Karabağ sorunu üzerindeki müzakerelere rağmen, ihtilafsız bir bölge olan Tovuz’a saldırdılar!

İkincisi, Ermenistan’ın bu cesareti aldığı ülke Fransa olabilir mi?

Bu iki sorunun cevabı birbirinin içinde olabilir belki…

Malûmunuz, Doğu Akdeniz meselesinde açıkça Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi yanında saf tuttu ve Türkiye’ye karşı hasmane bir tutum sergiledi Fransa. Her ne kadar AB dâhil dünyanın geçerli güç odaklarından yeterli destek alamamış olsalar da durdukları pozisyonun amacı, Türkiye’nin enerji kaynakları konusundaki atılımının önüne geçmekti. Ancak bu yeterli olamazdı. Zira Türk tarihinin, görece üstün devletlere karşı kazanılmış zaferlerle dolu olduğunu Fransızlar da biliyor olmalılar.

Ama aynı tarih, dört bir yandan sarılmış Osmanlı’nın yıkılışını da yazdı maalesef. Bu da Türkiye düşmanları için önemli taktik düşünce olsa gerek.

Gün itibariyle, güneyde Suriye ve Irak, batıda Yunanistan ile sınır güvenliğimizi test edenler için, Rusya ve İran seçenekleri -şimdilik- kullanılamaz olduğundan, ellerinde sadece Ermenistan kaldı. Ermeniler, hem Osmanlı döneminden kalma kuyruk acıları, hem de kardeş ülke Azerbaycan ile onlarca yıldır yaşadıkları sınır anlaşmazlıkları nedeniyle, Türklere karşı kışkırtılması en kolay devlet olarak görünüyor. Bu arada Fransa’nın sözde Ermeni soykırım iddiaları ile defalarca Türkiye’yi köşeye sıkıştırma çabalarını ve kimsenin inkâr edemeyeceği Fransız-Ermeni dostluğunu da göz ardı etmeyelim.

Öyle ise Ermenistan’ın Tovuz saldırısının ardında, Türkiye’nin enerji dağıtım ağındaki ortaklığına, gizli Fransa gücüyle kalkışmış olması en olası senaryo olarak görünüyor.

Tovuz, Azerbaycan’ın önemli petrol ve doğalgaz sevkiyat noktalarından biri. Burada Türkiye ile yapılmış ortak yatırımlar da var. Ermenistan’ın, tek başına Azerbaycan’a savaş açması, hadi açtı diyelim, böyle bir savaştan galip çıkması ne mantıken, ne de matematiksel olarak mümkün. Dolayısıyla “Ben petrole, doğalgaza göz diktim, girer alırım” deme şansı da yok!

Karabağ sorununda, BM tarafından hukuken haklı ilân edilen taraf Azerbaycan olsa da uluslararası toplumun Ermeni işgaline göz yumuyor olması kimseyi aldatmasın. Yeni dünya düzeninde yeni bir işgal girişimi o kadar da kolay kabul göremez. Yani Ermenistan, Azerbaycan’daki petrol ve doğalgaz vanalarına sahip olamayacağını gayet iyi bilir.

Ancak yine herkes çok iyi bilir ki, Azerbaycan’ın gireceği muhtemel bir savaşta, Türkiye hiç düşünmeden kardeşinin yanında yer alır. Bu da Türkiye için Suriye, Libya ve Irak’tan sonra askerî gücünü dağıtacağı dördüncü cephe olur. İşte istenen de tam olarak bu olabilir diye düşünüyorum!

Plân eğer bu ise, beklenti de Türkiye’nin bu cephelerle uğraşırken Akdeniz sevdâsına ara vermesidir olsa olsa. Peki, bu plân ne kadar işe yarayabilir?

80’lerin, 90’ların Türkiye’si olsaydık tıkır tıkır işlerdi bu hain plân. Ancak bugünün Türkiye’si, önü kesilmek için daha büyük plânlar yapılması gerekecek kadar büyük. Her ne kadar iç siyasette anlatmakta güçlük çeksek de hem ekonomik, hem askerî, hem de siyâsî anlamda güçlü bir ülke var karşılarında. Türkiye’ye karşı oynanan oyuna Azerbaycan’ı dâhil etmek de çok büyük bir siyâsî hatâ bence. Zira Azerbaycan, Kafkasların en büyük gücü konumunda. Petrol ve doğalgaz kaynaklarının yanında onlarca yeraltı zenginliği ile ekonomisini güçlendirmiş, askerî altyapısını neredeyse tamamlamış Azerbaycan’ın, Rusya’yı karşısına almamak şartıyla Ermenistan’ı rakip olarak bile görmeyeceği kesin. Zaten Rusya da Ermenilere eski desteğini sunmaktan çok uzak artık. Fransa önderliğindeki AB destekli bir Ermenistan, onların da siyâsetine zarar verecek çünkü.

Son olarak söylemek gerekir ki, savaş, her zaman en son çözüm olmalıdır. Sonunda genellikle bir kazanan olsa da aslında tarafların tamamı için yıllar süren kayıplar doğurur.

Ermenistan’ın Fransa ya da başka bir güç tarafından kışkırtılması söz konusu değilse yani birkaç aydır devam eden hâdsiz sınır ötesi tacizleri sadece kendi kararları ise sonları yakındır. Çıkabilecek muhtemel savaş, Ermenistan’ın sınırlarını değiştirmeyecek olsa bile Karabağ sorununun kesin olarak ve Azerbaycan lehine sonuçlanmasına vesîle olacaktır. Ermenilerin akıllarını başlarına devşirmeleri, kimsenin gazına gelmemeleri, uluslararası toplumun itidal ve ateşkes çağrılarına kulak vermeleri, aksi takdirde kendileri için sonuçlarının çok ağır olacağını bilmeleri gerekir.