HER yılın son gecesi, ertesi gün başlayacak olan yeni yıl
için çeşitli eğlence programları düzenlenir. Batı menşeli bir geleneğin sonucu
olan bu tür organizasyonlar, daha ziyade hane dışında ve isim yapmış mekânlarda
gerçekleşir.
Günler öncesinden yapılan rezervasyonlarla bahsi geçen
eğlence programlarına dâhil olmayı başaranlar, nedense kendilerini şanslı (!)
hissederler. Ya evdekiler? Yeni yıla evinde, sade bir giriş yapmak isteyenler
ile o geceyi bir önceki ve bir sonraki günden farksız görüp televizyon başında
geçirmek isteyenler?
Son yılbaşı gecesi kim neredeydi, ne yaptı, bilmiyoruz;
ancak yılın ilk günü, 1 Ocak Cumartesi akşamı Fox TV’de “Maske Kimsin Sen?”
isimli yeni bir yarışma programının ekrana geldiğinden ve kamuoyunda oldukça
ses getirdiğinden haberdarız.
Yarışmaya dâhil olan ünlü isimlerin kullandığı
kostümler, programı izleyenlerin tepkisine neden oldu ve sosyal medyada “FOXtvhaddinibil”
etiketiyle de bu tepki dile getirildi.
Yurtdışında “The Masked Singer” adıyla yaklaşık 50
ülkede yayınlanan, sunuculuğunu Tansel Öngel’in yaptığı, jüri kadrosunda Melis
Sezen, Alican Yücesoy, Doğu Demirkol ve Eda Ece gibi ünlü oyuncuların bulunduğu
Türkiye versiyonunda, farklı kostüm ve maskelerle kimliklerini gizleyerek şarkı
söyleyen ünlü isimlerin üstlendiği bir görev var: Jüri üyeleri ile stüdyoda ve
ekran başındaki seyircileri şaşırtarak doğru tahmin yapmalarını zorlaştırmak.
Yarışmanın ilk bölümüyle birlikte, kanala yönelik satanizm
propagandasının yapıldığı ve satanizm/paganizm ritüelleriyle dolu olduğu
yönünde eleştiriler yapıldı. Ekleyecek olursak, millî ve manevî değerlerden
uzak, kültürümüzle de uyuşmayan bir format!
Yurdumun insanı her alanda olduğu gibi burada da ikiye
bölündü. Yarışmayı eğlenceli bulanlar, aynı hassasiyetin başka yapımlara
gösterilmesi gerektiğini dile getirerek “İzlemeyin kardeşim” diyerek racon kestiler.
Tüm bu olup bitenler karşısında Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu’nun (RTÜK) harekete geçerek, “Maske Kimsin Sen?” adlı yarışma
hakkında inceleme başlattığını öğrendik. Bu karar sonrası yayın akışında
değişikliğe giden kanal, yarışmanın hafta sonları iki akşam şeklinde
yayınlanacağını paylaştı. Amaç, çocukların daha az etkilenmesini sağlamak.
Yarışmada kullanılan maskelerin Netflix’te yayınlanan
“Squid Game” (Kalamar Oyunu) isimli Kore yapımı dizi sahnelerinde kullanılan
maskelerle benzerlik içerdiği, çocukları olumsuz yönde etkilediği ve etkilemeye
de devam edeceği aşikâr. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkan Yardımcısı
İbrahim Uslu’nun, “İlgili program,
özellikle çocukların korunması özelinde ilgili kanalın denetiminden sorumlu
uzman arkadaşlarımız tarafından titizlikle incelemeye alınacaktır” şeklindeki
paylaşımı, bunu teyit eder mahiyette.
Televizyon ekranları akıllı telefonlardan sonra eski tesirini
yitirse de, yapımcılar büyük bütçeli, her kesimin rağbet ettiği ve yüksek
izlenme oranına sahip projelere imza atmaya devam etmekteler. Bu açıdan
ekranlar belli bir yaş kitlesiyle sınırlı kalmıyor.
Nesli korumakla mükellef olan azınlığın yanında sayıca
ve imkân anlamında fazla olan art niyetliler ise, neslin kodlarıyla oynamaya
devam etmekteler.
DSÖ, Delta’dan sonra Omicron varyantının etkilerini
kırma adına insanlığı aşıya davet ederken, bu tür kanalların kudretli sahipleri
ve sponsorları da satanizmi aşılama gayretindeler.
Yarışmayı izlerken, “Tapınak Şövalyeleri” ile onların
tapındığı “Baphomet” ile göz göze geliyorsunuz. Pagan ritüellerinin “şov” adı
altında şuurlu izleyici kitlesine sunulması çok ucuz, acımasız ve bir o kadar
da tehlikeli bir yayın anlayışıdır.
Yarışmayla yüz yüze gelen çocuklar, hatta gençler, âdeta
hipnoz edilerek bilinçaltına satanizmin yerleştirildiğinden bîhaber olabilirler,
ancak Fox TV, bir Orta Çağ atığı olan ve şeytanın ruhanî varlığına tapınıldığı
satanizmi maske ve kostümler vasıtasıyla sembolleştiriyor. Zira çocuklar ve
gençler, dinî inançlarımız ve ortak değerlerimize karşı şeytan ve onun sapkın felsefesinin
simgelerinin -unicorn, gözcü, geyik, tavus kuşu, aslan, ejderha, ayna, şövalye,
dinozor, ağaç, iskelet, kuzgun, ördek, gladyatör- bilinçaltlarına zerk
edildiğinden haberdar olmalıdırlar.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun kendisine verilen
yetkileri kullanmak suretiyle bu ve buna benzer programları ödün vermeden,
hatta ikaz gereği duymadan -ki verilen para cezasını bir müeyyide olarak
görmediğimizi belirterek- yayından kaldırması gerekir.
Eğer bunu yapmıyor ya da yapamıyorsa, o zaman kendini
feshetsin!
Çünkü ben, şeytandan ne kadar korkup çekiniyorsam,
satanizmden de bir o kadar korkuyor ve çekiniyorum. Asırlardır alıştığımız
toplumsal değerlere karşı çıkan, onları tahrip edip yıkmayı vazife bilen,
bundan haz alan ve bu hedef doğrultusunda gizli komplolar kurmaktan çekinmeyen
hareketin tezahürü olan her türlü söyleme, faaliyete ve yayına karşıyım. Karşıyız.
Karşı olmalıyız!
Yeri gelmişken bir öneride bulunalım: Şayet çocuklarımızı televizyondan, akıllı telefondan ve şeytandan uzak tutmak istiyorsak, dikkat dağınıklığını giderecek, sabrı öğretecek ve hafızayı güçlendirecek olan ve “Yerli fikir, yerli tasarım, yerli üretim” sloganıyla yola çıkan IQ Plus Dikkat Dağınıklığı Çözüm Sistemi ürünlerine sahip “Akıllı Tasarımlar Atölyesi ATAKUKA” ile buluşturalım.