Floyd protestoları Avrupa’da yayılıyor, ülkemizde ise provokasyon peşindeler

Dünyadaki son olayları fırsat bilen bu odaklar, Barış Çakan olayında gerçekleştiremedikleri provokasyonu bu kararla gerçekleştirmek istiyorlar. Eğer HDP yürüyüş kararını gerçekleştirirse, terör örgütleri yürüyüş sırasında olay çıksın diye her türlü provokasyonu yapacaklardır.

GEORGE Floyd’un polis şiddeti sonucu hayatını kaybetmesinden sonra, önce olayın meydana geldiği Minneapolis’te, daha sonra da ABD’nin diğer kentlerinde protestolar baş gösterdi. Şimdi ise bu protestolar Avrupa’ya yayılıyor.

Hafta sonu Avrupa’nın çok sayıda ülkesinde protestolar gerçekleştirildi. Sayıları on binleri bulan göstericiler Brüksel’den Budapeşte’ye kadar çok sayıda yerde ırkçılığı protesto etti.

Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, gösterilere katılanların önemli bir kısmı göçmenlerden oluşuyor. Buralarda yapılan gösterilerdeki detaylardan biri de şu: Protestoların merkezinde sadece Floyd’un ölümü yok, göçmenler kendi haklarını dile getirmek için de meydanlardalar.

Örneğin, İtalya’daki gösterilerde göçmenler vatandaş olmayı zorlaştıran yasaları protesto ettiler. Roma’daki protestolarda göstericiler diz çökerek Floyd’un ölümünü protesto ettiler. Almanya’da da benzer protesto gösterileri gerçekleştirildi. Almanya’daki gösterilerde tutuklanan göstericiler de vardı; ayrıca ülkedeki protestolar yeşil sahalara yansıdı. Werder Bremen ve Wolfsburglu futbolcular Floyd’un ölümüne neden olan diz çökme hareketini yaptılar.

Berlin’deki gösterilerde 28 polis yaralandı. Ayrıca yine bu gösterilerde 8 dakika 46 saniye boyunca sessizlik hâkimdi.

Almanya’daki gösterilerde daha önce ülkede Floyd olayına benzer şekilde cereyan eden hâdiseler, göstericiler tarafından gündeme getirildi. 2005’te polis hücresinde yanmış cesedi bulunan Oury Jalloh, 2001’de gözaltındayken insanı kusturan bir ilâcı almak zorunda kaldıktan sonra ölen Kamerunlu Achidi John ve 2016’daki Berlin’de vurularak öldürülen Iraklı mülteci Hussam Hüseyin gösterilerde anılarak, Almanya’nın ırkçılık ve mültecilere yönelik politikaları ile yüzleşmesi istendi.

Budapeşte’de Floyd’un öldürülmesini protesto için toplanan göstericiler de 8 dakika 46 saniye boyunca sessizliğe bürünerek Floyd’un ölümünü protesto ettiler.

İngiltere’deki gösteriler, ırkçılık açısından sembolik anlamı bulunan yerlerde gerçekleştirildi. Londra, Manchester ve Bristol’da Floyd’un ölümü protesto edilirken, özellikle Bristol’daki protestolar dikkat çekiciydi. Çünkü Bristol, bir dönem köle ticaretinin merkezi konumundaydı ve o dönemin en etkili köle taciri Edward Colston’un heykeli bu kentte idi.

Gösterilerden günler önce Colston’un heykelinin kentten kaldırılması için çağrılar yapıldı. Ama bu yönde herhangi bir adım atılmadı. Göstericiler de Colston’un heykelini söküp limana attılar ve ayrıca Budapeşte’deki gibi 8 dakika 46 saniye boyunca diz çöktüler. Protestoların niteliği, unutulmaya yüz tutmuş İngiltere’nin geçmişini de yeniden hatırlatması açısından önemliydi. Çünkü gösterilerin geçmişi de içine alacak şekilde gerçekleştirilmesi, Avrupa’daki ırkçılık karşıtı hâfızanın tâzelendiğinin önemli bir göstergesidir.

AB’nin genel merkezi konumunda olan Brüksel ve Norveç’teki gösteriler çok daha sakin geçti. Buralardaki gösterilerde Korona salgını nedeniyle polis sık sık göstericileri uyardı.

Danimarka’da ise ülke tarihinin ırkçılık karşıtı en büyük gösterilerinden biri gerçekleştirildi. ABD Büyükelçiliği önünde gerçekleştirilen gösterilerde, protestocular, şehrin içinden Danimarka Parlamentosu Christiansborg Sarayı’na yürüdüler.

İspanya’daki gösterilerse 12 ayrı kente yayıldı. Bu kentler arasında İspanya’nın sorunlu bölgelerinden Bask bölgesi de vardı. Madrid’deki gösterilerde protestocular, Floyd’un son sözleri olan “Nefes alamıyorum” sözünü tekrarlayarak olayı protesto ettiler. Buradaki gösterilere daha çok Afrika kökenli İspanyollar katıldı.

Gösteriler sadece Avrupa’da yapılmadı; başta Amerika olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde sokaklar Floyd’un ölümü ve ırkçılığı protesto etti. Ama Avrupa’daki gösterilerin karakteri ve protestoların geçmişi de içine alacak şekilde gerçekleştirilmesi açısından uzun zamandır üzeri örtülmüş ve kamuoyundan uzak tutulmuş bir bilincin yeniden görünür hâle getirilmesi açısından önemliydi.

Eğer protestolar sönümlenmez, karakteri ise geçmişi daha da içine alacak şekilde genişlerse, Avrupa’da gün yüzüne çıkmamış mülteci karşıtlığı ve ırkçı yaklaşımları yeniden kıtanın gündemine güçlü bir şekilde sokulur.

Çok ihtimâl vermemekle birlikte, protestoların bu şekilde devamlı hâle gelmesi, ırkçılık konusunda geçmişte sicili kabarık olan Avrupa’da hesap edilmemiş olaylar çıkmasına sebep olabilir.  

Etnik temelli provokasyona fırsat verilmemeli

Dünyadaki bu gelişmeleri kendileri açısından bir fırsat olarak değerlendiren bazı çevreler, ülkemizde de bazı eylem plânları için harekete geçtiler. Barış Çakan provokasyonu ilk girişimdi. Bu tutmadı ama yenisi için düğmeye basıldı.

Yazıyı kaleme aldığım saatlerde 3 milletvekilinin vekilliklerinin düşürülmesini bahane eden bazı çevrelerin Ankara’ya yürüyüş yapma kararı aldığına dair haberler kamuoyuna yansıdı. Ayrıca CHP’nin de bu karara destek vermesi için görüşmeler yapıldığı haber içeriklerinde yer aldı. Bu çok tehlikeli bir oyundur. Çünkü ülkemizde etnik temelli karışıklıklar çıkmasını arzulayan odaklar eskiden beri var ve her fırsatta bu emellerini gerçekleştirmek için provokasyon yapmaktan kaçınmıyorlar.

Dünyadaki son olayları fırsat bilen bu odaklar, Barış Çakan olayında gerçekleştiremedikleri provokasyonu bu kararla gerçekleştirmek istiyorlar. Eğer HDP yürüyüş kararını gerçekleştirirse, terör örgütleri yürüyüş sırasında olay çıksın diye her türlü provokasyonu yapacaklardır.

Emniyet güçlerimizin olası müdahalelerini de Floyd olayındaki hassasiyeti göz önüne alarak dünya kamuoyuna yeni bir polis şiddeti olarak sunmayı deneyecekler ve sonrası için plânladıkları kaotik eylemler için kendilerince bir meşruiyet alanı oluşturmaya çalışacaklardır. Onun için buna fırsat verilmemelidir.

Özellikle CHP bu kararın arkasındaki gerçek amacı görmeli ve yeni provokasyonlara kapı aralayacak bu çağrılara destek niteliğinde hiçbir girişim içerisinde olmamalıdır. Aksi hâlde, oluşacak her türlü provokasyona ortak olmuş olacaklardır.